İyi kötü birçok anıyla bir yılı daha geride bıraktık. Çok değerli dostları sonsuzluğa uğurladık. Birçok anılarım gözümün önüne bir kez daha geldi. İzmir basketbolunun duayeni Ateş Özerk’le anılar unutulur mu hiç? Evi Atatürk Spor Salonu’na bakıyordu. Otoparkta futbol oynayan çocuklara o gür sesiyle 6. kattan taktik vermesi, maçta biraz kilolu rakip oyuncuya “Sen oynama akşam kebapçıya gidelim” dediğini nasıl unuturuz... Çok önemli kişilikleri yitirdik. Mekânları cennet olsun. Basketbol bu seneyi nasıl geçirdi diye sorarsak; 2 önemli başarı elde ettik. A Milli Takımımız Avrupa 2.’si oldu. Önümüzdeki yıllar için ümit verdi. Emeği geçen herkese teşekkürler. Fenerbahçe Beko ise Euroleague şampiyonluğuna ulaştı. Camialarına yakışanı yaptılar. Sporda başarıya aç olduğumuz bir dönemde gelen kupa beni A Milli Takımımızın başarısı gibi çok gururlandırdı.
Ne kadar pembe bir tablo çizdim değil mi? Aynanın öbür tarafını unuttum sanmayın. A Milli Takımların başarıları jenerasyonun potansiyeliyle ilgilidir. Önemli olan devamlılıktır. Eğer aşağıdan gelen elit sporcunuz yoksa başarı geçici olur. 2002 gümüşünden sonra 2010’a kadar bekledik. Son bekleme dönemi 15 (!) yıl sürdü. Hatamız altyapıdan oyuncu takviyesi yapamamaktı. Ve bu son dönemde deyim yerindeyse en alt düzeye indi. Sayısı az da olsa genç elit sporcu adaylarımızın çoğu ABD’nin yolunu tuttu. ABD üniversite takımları statü değişikliğinin sonucu büyük paralarla transfer yapmaya başladı. Komşuda pişer bize de düşer misali, bizim gençler de bu furyadan nasiplerini aldı. Çeşitli üniversitelere transfer oldular. Peki bunlarla muhterem federasyonun teması ve takibi var mı? Yoksa bizim gibi internetten mi takip ediyorlar?
Şimdi gelelim yerel liglere. Geçen yazımda da BGL’den bahsetmiştim. Maç sayısı 20- 25 demiştim. Doğrusu 17’ymiş! Bu sayıda maç oynamayla oyuncu yetişmesini beklemek biraz hayal gibi geliyor. Bu arada BSL ve TBL’de antrenör kıyımı yaşanıyor. 3 ayda görevinden ayrılan antrenör sayısı 11 olmuş. Daha liglerin bitmesine 4 ay kaldığını düşünürsek bu konuda dünya rekorunu kimseye bırakmayız. Böyle bir baskı altındaki antrenörlerimizden genç oyunculara şans vermesi pek mümkün görünmüyor. İyisiyle kötüsüyle bir yıl daha geçti. 2026 yılının sağlıklı, başarılı ve mutlu geçmesini dilerim, siz okurlarıma saygılar sunarım.