Nerede bir zalim varsa...

25 Ekim 2015 Pazar

Her üç kişiden ikisi Erdoğan’dan korkuyormuş.
Gezici’nin son anketi böyle diyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan çekiniyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 68.4’ü “Evet” diyor.
Hayır” diyenler, yüzde 25’i geçmiyor.
Bu bulgular üzerinde yazdığı bir yazıda Ertuğrul Özkök; “Cumhurunu korkutan bir cumhurbaşkanı” diyerek şunu ekliyordu:
Şu soruyu Cumhurbaşkanı’na çok samimi olarak sormak isterdim. Halkı üzerindeki otoriteyi, sevgi ve saygıyla değil de... Korkuyla, baskıyla, ezici bir şatafat ve totaliter bir tören düzeniyle kurmak güzel bir şey mi?
RTE’ye, “Bir lider için baskı ve korkuyla halkı sindirmek mi iyidir yoksa kendini sevdirmek mi yeğdir?” sorusunu yöneltmek istiyor özetle Hürriyet yazarı...
Özkök’ün sorusu aklıma Machiavelli’nin Prens’ini getirdi.

Machiavelli’nin yanıtı
Sonuca giden her yol mubahtır!” tespitiyle iktidarın müstehzi röntgenini çeken “Prens”in, en az bu denli ünlü bir pasajı daha var...
Machiavelli o pasajda Özkök’ün birebir RTE’ye yöneltmek istediği soruyu soruyor:
Prens/hükümran için sevilmek mi, kendisinden korkuluyor olması mı iyidir?” diye damardan koskoca bir bölüm ayırmış Machiavelli konuya.
Mümkünse ikisinin bir arada olması tercih edilir” derken Floransalı düşünür özetle; “Ama bu çok zor olduğu için tercih yapmak gerekirse, ‘korkulan olmak’, sevilmeye yeğdir. Çünkü insanlar sevdiklerine nankörlük edebilir. Ama korktuklarına sırt dönmeye çekinirler. Korku itaati gerektirir. Kellesini yitirmekten korkan biri, hükümrana mutlak itaatte kusur etmez.
Prens”in en çok ilgi çeken ve “zulmün, despotluğun müdafaası” olarak da en tartışılan pasajlarından birinin bu bölüm olduğunu, bundan iki yıl önce Machiavelli’nin bu ölümsüz yapıtı için Roma’da yapılan bir sergide keşfetmiştim.
Sergi; “Pinokyo” ile dünyanın “en tanınan İtalyan kitabı” diye nam salan “Prens”in kaleme alınışının 500. yılı için düzenlenmişti.
Machiavelli bu “veciz” tespitleri diğer deyişle 500 yıl önce yapmış.
Sözleri 500 yıl öncesinin “iktidar realizmi” ile “raconunu” yansıtıyor.
Ünlü düşünür bu “raconları” keserken “Prens/Hükümran”a ilham kaynağı olan Cesare Borgia’dan esinleniyor.
Jeremy Irons’ın “Borgialar” dizisini gördüyseniz anımsarsınız...
Papa VI. Aleksandr’ın oğlu olan Cesare Borgia, kardinallikten devşirilen bir devlet adamı. Acımasızlığıyla tanınıyor. Muhaliflerine ve rakiplerine asla tolerans göstermiyor ve onları yaşatmıyor.
Ama ne var ki Borgia’ların bu baskı ve zulüm sarmalı sonuçta “Papalık karşısında”, “reform” isyanının da bir itişi oluyor.

Korku ‘nefret’ kokteyli
Bu koşulları gözlemleyen Machiavelli oluşabilecek “ters tepmelere karşı” “Prens”i, “korkunun nefret kertesine dönüştürmemesi için” uyarıyor.
Bunun için hükümran adil olacak, çalmayacak vs. diye bir sürü şart sıralamış.
500 yıl öncesinin “mutlakiyetçi güç dünyasında” bile Machiavelli kısaca, “Dikkat et! Bir kırmızı çizgi var. O çizgiyi geçme!” diyor:
İnsanlar senden korksun, çekinsin ama nefret etmesin. Hem korkar, hem nefret ederlerse bu iyi olmaz!” diye ihtarını çekiyor.
İktidarın “en kinik analizcisi” diye bilinen Machiavelli bile 5 asır öncesinde “mutlak gücün sınırlarını” çizmiş.
5 asırlık uzun insanlık tarihinde, “tebaa”dan yurttaşlığa giden yolu geçtim...
Ama bizde beş yüzyıl öncesinin bu nüansları ve sınırları bile yok...
Başbakan düzeyinde birinden, bilinç sürçmesiyle bu sebeple “Nerede bir zalim varsa yanındayız!” şeklinde bir cümle duyabiliyoruz...
Ve bu dehşetengiz sözler, robot misali koşullandırılmış bir salon dolusu insan tarafından avuçları patlarcasına alkışlanıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları