Laik bir devletin işleyişi şeriata dayanamaz!

04 Şubat 2024 Pazar

Yarın laikliğin Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasına girişinin 87. yıldönümü. Laiklik, 1924 Anayasası’na 5 Şubat 1937’de yapılan değişiklikle; 2. maddeye devletin niteliklerinden biri olarak girdi. Bu anayasanın 4. maddesinde değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri arasında. 

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olsa ne AKP’li cumhurbaşkanı “Şeriata düşmanlık dinin bizatihi kendisine husumettir. Türk demek, aynı zamanda Müslüman demektir” diye konuşabilir ne de bu ülkenin adliyesinde şeriat çığlıkları atılabilirdi. 

Erdoğan’ın Diyanet Akademisi Başkanlığı 1. Dönem Aday Din Görevlileri Mezuniyet Töreni’ndeki konuşması, yürürlükteki anayasaya aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti, din birliği üzerine kurulmuş değildir. Anayasanın 66. maddesinde vatandaşlık tanımı “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” şeklindedir. Burada vurgu, yurttaşlık bağıdır. 

YURTTAŞLIĞI ‘YAPAY DİN’ OLARAK GÖSTERMEK...

Erdoğan’ın yurttaşlık kavramına yaklaşımını da hatırlamak gerekir. 2014’te 5. Din Şûrası’nda ne demişti? 

“Batı’da Hıristiyanlıktan oluşan boşluğa örneğin yurttaşlık dini ikame edilirken Türkiye gibi Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde de benzer bazı denemelere girişildi. Bunlar kendi elleriyle yurttaş dini benzeri dinler inşa ederek İslamın karşısına kendi yapay dinlerini koymanın çabası içinde. Din ve devlet işleri ayrı olsun diye kendi yapay dinlerini devlete egemen kılmanın mücadelesini verdiklerinin bilincinde değiller.”

Yani anayasal bir kavram olan yurttaşlığın din ile yer değiştirmek için yaratıldığını söylüyor. Din ve devlet işlerinin ayrılmasını (yani laikliği) hak dininin yerine yapay bir din geçirme çabası olarak tanımlıyor.

“Türk demek, aynı zamanda Müslüman demektir” derseniz, bu yanlış düşüncenizi topluma dayatmakla kalmaz, laiklik ilkesini çiğneyerek vatandaşlar arasında ayrışmaya yol açarsınız. Tarihi doğru incelerseniz Türklerin Müslümanlıktan önce birçok başka inanca sahip olduğunu da görürsünüz. 

Ayrıca bugün Türkiye’de Müslümanlık dışında başka dine inanan vatandaşlar olduğu gibi, inançlı olmayan vatandaşlar da var. Laiklik tam da bunun için var: Hem herkesin kendi inancını özgürce yaşaması hem de farklı inancı olanları ya da inançsızları toplumdaki egemen dinin baskısından korumak için var!

LAİK HUKUK, İNSAN AKLININ YAPTIĞI YASALARA DAYANIR

Laik bir ülkede, bireyler elbette inançlarını yaşayabilir ancak devlet vatandaşlar arasında dine dayalı bir ayrım yapamaz. Türkiye’nin üzerine oturduğu temelin sacayaklarından biridir bu.

Şeriat eşittir İslamiyet değildir. Birbirinden çok farklı yorumlar ve çeşitli mezhepler varken bunu iddia etmek olanaksızdır. Anayasadaki laiklik ile kastedilen ise hukuk sisteminin ve devlet yönetiminin din kurallarına göre düzenlenemeyeceğidir. Mesele budur. 

Laik hukuk, halkın oylarıyla seçilen temsilcilerden oluşan meclislerin, insan aklını kullanarak toplumun gereksinimlerine ve çağın evrensel hukuk ölçülerine uygun olarak kabul ettiği yasalara dayanır. Türkiye de 1923 Cumhuriyet Devrimi ile 87 yıl önce bu sisteme dahil olmuş, bu sayede ilerleyebilmiştir. 

Bu gerçekler ortadayken, 2024’te adliyelerde şeriat çığlıkları atanları savunmak, yurttaşlığı ve laikliği “yapay din” olarak göstermek, laikliği savunanlara “lümpen faşist” demek, bu ülkeye yapılabilecek büyük bir kötülüktür. 

Bugün Türkiye’de laik hukuk yerine şeri hukuk geçerli olsaydı ne ben bugün bir gazetede bunları yazabilirdim ne kadınlar toplumda hak ettikleri yere gelebilirdi ne de şeriatı savunan Meral Akşener bir siyasi partinin genel başkanı olabilirdi! 

Birilerinin amacı Türkiye’de ortaçağ gericiliğini geçerli kılmaksa bilsinler ki biz yurtsever devrimciler ve gerçek Cumhuriyetçiler, anayasal düzeni ve hukuk devletini savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları