Geçen hafta sonu İBB’ye 2. dalga operasyon gerçekleştirildi. Bu kez hedef İSKİ’ydi; hani şu pandemi dönemi inanılmazı gerçekleştirip 2 bin 500 km atık su, 173 km yağmur suyu, 3 bin 100 km içme suyu hattıyla, 16 km de atık su tüneli yapan bir kurum var ya, işte onun genel müdürü Şafak Başa ve yardımcısı Begüm Çelikdelen’in de aralarında bulunduğu üst düzey bürokratlar gözaltına alındı. İlk ifadelere göre yine varsayımsal suçlamalar ve gizli tanıklar var; somut delil yok. Tek bulgu, İSKİ’den ihale alamayan müteahhit tayfasının şikâyeti.
Öncelikle suç ve suçlu varsa, elbette bulunup cezalandırılmalı. Bunun aksini savunmak olası değil.
Ancak, 19 Mart “sivil darbesi”nden bu yana geçen bir ayı aşkın sürece bakarsak iddia makamı boş havanda su dövüyor.
Sadece bir kısım gazete ile sosyal medyada dönen görüntüler, iddialar var. Devlet TV’si TRT bile nerede ele geçtiği, kime ait olduğu öğrenilemeyen para desteleri ile dakikalarca yayın yapıyor. Valizler, çantalar, jammerlar, korumanın güvenlik kamerasına çektiği bant, belirsiz bir garajdaki lüks araçlar, özel kalem müdürünün belediye başkanını defalarca (doğal olarak) araması, 51-52 kişinin ev ve işyerlerinde bulunan toplam 14-15 milyon para ile bir algı fırtınası estiriliyor. Ki o tutarın içinde 14 yaşında bir çocuğun kavanozundaki 3 bin TL de var! Belli ki amaç algı operasyonuyla gri alandaki çoğunluğun vicdanında “suçlu” profili oluşturmak. Ne yazık ki Türkiye yargı başta olmak üzere farklı bir yere evrilmiş durumda.
İSKİ konusuna dönersek; öncelikle “çevreci” bir karakter ortaya koyuyorlar, “Temiz suyum aksın, atık suyum gitsin” rutininin dışında. Ekrem İmamoğlu göreve geldiğinde özellikle çevre uzmanlarını kuruma davet etmiş, “önce doğa” mesajı verilmişti. Doğal olarak da müdürüyle, yönetim kurulu üyesiyle Kanal İstanbul’a hepten karşılar. Yine AKP’li yatırımcıların gözdesi Ömerli Barajı etrafında sanayi-konut amaçlı yapılanmaya da izin vermiyorlar; betona alerjileri var! O yüzden suçları büyük!
İşin mecaz tarafı bir yana organize kötülüğün arka planı da var. Bugün İSKİ, yarın bir başka iştirake akıl almaz suçlamalarla operasyon yapıp İBB’ye bir türlü atayamadıkları kayyum yönetimini iştirakler üzerinden hayata geçirmek istiyorlar. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin dün İBB’ye yönelik “kokuşmuş” açıklaması da bu girişimin işaret fişeği!
60 BİNAYA 1 KURTARMA!
İstanbul 23 Nisan öğle saatlerinde unutmaya başladığı deprem gerçeğiyle yüzleşti. 6.2 ve 5.9’luk sallantılardan sonra yüzlerce artçı yaşandı. 13-14 saniye değil de 1999 Gölcük’teki gibi 1.5 dakika sürse hafif hasar alan 101 binanın çok fazlası yıkılırdı.
Peki, deprem sonrası ne yaptık? Önce bir panik havası esti. Ardından bilim insanlarının klasikleşen uyarıları geldi. Birbirleriyle çelişseler de sayıları 300-500 bin arasında olan eski bina stokunun büyük bölümünün 1 dakikanın üzerine çıkacak büyük depreme dayanamayacağı gerçeğinde buluştular. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın açıklamalarına göre 903 araç ve 11 bin 481 personel vardı deprem anında İstanbul’da. Bu personelin ciddi bir sarsıntıda en az yarısının depremzede olacağı düşünülürse yıkılacak 300 bin binaya koşacak 5 bin görevli bulamayız! Demek ki Bursa’dan, Balıkesir’den, Ankara’dan, Atina ve Sofya’dan gelecek yardımlara kadar yıkılacak her 60 binaya AFAD ve UMKE’den sadece bir (1) görevli düşüyor.
O yüzden merkezi ve yerel yönetim deprem konusunda kutuplaşmamalı. Rantsal değil kentsel dönüşüm yapılmalı. Ancak bu iş o kadar kolay değil. Eski binaların yoğun olduğu Şişli, Fatih, Kadıköy, Bakırköy, Beşiktaş’ta yenilemeye gitmek büyük bir maliyeti beraberinde getiriyor. Çünkü yürürlükteki yönetmeliklere göre yıktığınız binanın oturum alanındaki toplam metrekaresinin üzerine çıkamıyorsunuz. İşin içine sınırlamalar, çekme payları vb. de giriyor. Deniz kenarlarındaki vahşi yapılaşmaya sesi çık(a)mayanların 1-2 katlık yükseltiye direnmeleri ise garip bir tür çevrecilik olsa gerek! Bölgenin kimliğini bozmadan, yönetmelikleri esnetip iyileştirme yapmazsak dönüşüm işi lafta kalır. İnşaatın kalitesine göre daire başı maliyet 1.5-3 milyonu geçtiği günümüzde kimse bu paraları ödemez/ödeyemez! Devlette de böyle bir kaynak bulunmadığına göre tabutluklarda oturmaya devam ederiz!
Dipnot: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Roma’yı ziyaret ettiği gün İtalya’nın köklü gazetesi Corriere della Sera’nın manşetinde,“İmamoğlu hapiste bile olsa Erdoğan’ı yenecek” haberi vardı. Erdoğan’ın tepkisi ne oldu, kestirmek güç, keşke bu soruyu sorabilecek bir gazeteci olsaydı İtalya seyahatinde!