Gerçek Ankara çizgisi
Deniz Yıldırım
Son Köşe Yazıları

Gerçek Ankara çizgisi

04.05.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Faşizm bir yanda emeğiyle geçinen halkın kazanımlarına saldırılması ve baskıyla örgütlü mücadelenin dağıtılmasıdır; diğer yandaysa emperyalizmin krizine verilen gerici yanıt biçimlerinden birisidir. Bu açıdan faşizm, emperyalizme karşı değildir; emperyalistler arası rekabetin aracıdır.
Birinci paylaşım savaşının ardından Avrupa’da yükselen faşizm, emperyalist emelleri körükleyerek ikinci paylaşım savaşına yol açtı mı? Açtı. Öyleyse faşizme yelken açan siyaset çizgisinden antiemperyalizm değil, emperyalist rekabet ateşine benzin dökülmesi çıkar.
İki dünya savaşı arasında kendisini millilik maskesi altına gizleyen faşizm, arkasına sürüklediği kitlelerin ve ülkelerin savaş sonrasında büyük bir yıkımla karşı karşıya gelmesine ve Amerikan emperyalizminin ikinci dünya savaşı sonrasında hâkimiyetinin pekişmesine de yol açmış mıdır? Açmıştır. Öyleyse faşizm, emperyalizme karşı olmadığı gibi, yarattığı sonuçlarla nesnel olarak emperyalizmin güçlenmesinin de önünü açmıştır. Faşizme karşı mücadele çizgisiyle emperyalizme karşı mücadele çizgisi bu nedenle ayrılmazdır. Biri, diğerine tercih edilemez.
Faşizm taktikleri iyi bilir, daima halk içinde yükselen dalgayı yakalar; onu halka karşı bir saldırı programı çerçevesinde sömürerek kendisine mal eder. Almanya’da sosyalizmin karşısına nasyonal sosyalizm kisvesiyle çıkması da bundandır. Demek ki faşizm tarihsel olarak millilik maskesini dışa karşı değil; içeride yükselen kuvvetlere ve siyasetlere karşı takar öncelikle. Bu yüzden de mutlaka bir “iç düşman” yaratır ve milleti böler. Bu ise yurtseverlik çizgisi olamaz ve hedefinde emperyalizm olmadığının kanıtıdır.
Diyelim ki bir ülkedeki yöneliş faşizme doğru değildir; o zaman da bir iktidarın emperyalizm tarafından hedefe konması ya da işlevsiz görünmeye başlaması tek başına o iktidarı anti-emperyalist yapmaya yetmez. Emperyalizm ile çıkar birliği, proje birliği içinde yükselmiş kuvvetler elbette kendi işlevlerindeki aşınmaya ya da sıkışmalara paralel olarak saf değiştirebilir. Ancak bu saf değiştirme ilgili aktörü öncü hiç yapmaz.
Öncülük kandırılmama, emperyalist saldırganlığın bugün sembolü görünen konularda ülkeyi geçmişte zaafa uğratmama, kol kola gezmeme sınavlarından başarıyla geçmeye bağlıdır. Yanlış öncü tarifiyle doğru mücadele kazanılmaz. Burada ölçü ilgili iktidarın emperyalizme karşı zaafları çoğaltan ve ülkeyi daha da zayıf hale getiren bir iç ve dış siyaset çizgisine, bir ekonomi programına ve rejim yapılanmasına yönelip yönelmediğidir.
Bizim tarihimizde bunun başarıyla sınanmış ölçüsü vardır; tecrübelerimiz, emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı’nı, merkezinde yurt çapında kongrelerin ve elbette Ankara’da bir Milli Meclis’in olduğu bir siyasal örgütlenmeyle kazandığımızı doğrular. Başarısı, siyasal düzeyde egemenliği Saray’dan millete aktarmasına, programı halkın en geniş birliğini sağlayacak bir halkçılık uzlaşmasına bağlamasına, milleti maceralara sürmeden gerçekçi ve milli hedefler etrafında birleştirirken düşman kuvvetleri olabildiğince yalnızlaştırmasına dayalıdır. Aynı dönemde Meclis’i zayıflatma çizgisi, İstanbul’daki İngiliz işgalcilerinin hedefidir; Meclis’le kurtuluş çizgisiyse, Ankara çizgisidir. Çizgimiz bu milli ve demokratik Ankara çizgisi, dudak büktüğümüzse emperyalizmin kolay yönetilebildiği için arzu ettiği tek adamlık rejimlerindeki İstanbul çizgisi olmalıdır.
Öte yandan emperyalizm özünde tekellerin hâkimiyetidir. Genç Cumhuriyet’in “iktisadi bağımsızlık” ve “millileştirme” hamlelerinin altında bu doğru okuma yatar. Milli sanayi, milli tarım, milli bankacılık inşası bunun içindir. Ya bugün? Milli olan ne varsa satılmış, özelleştirilmiştir. Türkiye tütünden mercimeğe dışa bağımlı hale getirilmiş; bankalarsa yabancılaşmıştır. Tekeller bayram etmektedir; yabancı ortaklı bankaların kârları hızla yükselmekte, iktidar sahipleriyse üretimden kopardıkları bir ülkenin geleceğini (ya da kendi geleceklerini) kurtarmak için sahne önünde millilik nutukları atarken, New York’ta, Londra’da finans tekellerini yüksek kazanç vaatleriyle ikna turlarına çıkmaktadır.
Öyleyse sorun emperyalist saldırganlığı yadsımak değil, buna karşı mücadelenin öncülüğünü/bayrağını bizzat bu saldırganlığın ürünü olan, bunu derinleştiren ve kendi ikbali için mücadeleyi bağımsızlık mücadelesi gibi sunan siyasetlerin elinden almak için çalışmaktır. Gerçek yurtseverlik budur. Gerisi, bizi Saray’la Türkiye’yi eşitleme tuzağındaki ittifaklara çekmekten başka bir şey değildir ve elbette Türkiye, Saray’dan büyüktür.  

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’e veda

Cumhuriyet’e veda

Devamını Oku
04.06.2022
‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

Devamını Oku
21.05.2022
Geçim siyaseti, aday siyaseti

Geçim siyaseti, aday siyaseti

Devamını Oku
07.05.2022
Hak mücadelesi

Hak mücadelesi

Devamını Oku
30.04.2022
23 Nisan ve iki halkçılık

23 Nisan ve iki halkçılık

Devamını Oku
23.04.2022
Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Devamını Oku
16.04.2022
‘Sonra hayat devam etti’

‘Sonra hayat devam etti’

Devamını Oku
02.04.2022
Değer mi hiç?

Değer mi hiç?

Devamını Oku
26.03.2022
Savaş ve siyaset

Savaş ve siyaset

Devamını Oku
19.03.2022
Transit

Transit

Devamını Oku
12.03.2022
Savaş (05 Mart 2022)

Savaş

Devamını Oku
05.03.2022
Ukrayna

Ukrayna

Devamını Oku
26.02.2022
Cemre düştü

Cemre düştü

Devamını Oku
23.02.2022
İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

Devamını Oku
16.02.2022
Güneşli Pazartesiler

Güneşli Pazartesiler

Devamını Oku
12.02.2022
En uzun gece

En uzun gece

Devamını Oku
09.02.2022
Çatlak

Çatlak

Devamını Oku
05.02.2022
Rejimin yeni aşaması

Rejimin yeni aşaması

Devamını Oku
02.02.2022
Borç

Borç

Devamını Oku
29.01.2022
‘Siyasetin sonu’

‘Siyasetin sonu’

Devamını Oku
19.01.2022
Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Devamını Oku
15.01.2022
Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Devamını Oku
12.01.2022
Deli İbram Divanı

Deli İbram Divanı

Devamını Oku
08.01.2022
İki ülkeden Türkiye’ye

İki ülkeden Türkiye’ye

Devamını Oku
05.01.2022
Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Devamını Oku
29.12.2021
Kâğıt

Kâğıt

Devamını Oku
25.12.2021
Geçim ve seçim: Şili dersleri

Geçim ve seçim: Şili dersleri

Devamını Oku
22.12.2021
Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Devamını Oku
18.12.2021
Yeni model

Yeni model

Devamını Oku
15.12.2021
Joker

Joker

Devamını Oku
11.12.2021
Milli Görüş partileri

Milli Görüş partileri

Devamını Oku
08.12.2021
Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Devamını Oku
04.12.2021
Birincil ittifak

Birincil ittifak

Devamını Oku
01.12.2021
Oblomov’dan Don Kişot’a

Oblomov’dan Don Kişot’a

Devamını Oku
27.11.2021
‘Yoksulluk Kader Olamaz’

‘Yoksulluk Kader Olamaz’

Devamını Oku
24.11.2021
Labirent

Bir intiharın genel provası

Devamını Oku
20.11.2021
Akışına bırakmak

Akışına bırakmak

Devamını Oku
17.11.2021
Kalabalığa kaçış

Kalabalığa kaçış

Devamını Oku
13.11.2021
Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Devamını Oku
10.11.2021
Truman kaçışı

Truman kaçışı

Devamını Oku
30.10.2021