Eyvah!

27 Mayıs 2021 Perşembe

Eyvah ki ne eyvah:

Ülkenin yürütmesini, yasamasını ve yargısını kendisine bağlamış olan kişi, kendisine “Demokratik Milliyetçi” çizgide muhalefet eden bir partinin lideri olan hanımefendiyi, Demokrasiye, Cumhuriyete, Hukuk Devletine hiç de uygun olmayan bir dille eleştirdi:

“Terörle, çetelerle, suç örgütleriyle mücadelede elde edilen bu başarılar vatandaşımızın devletine olan güvenini artırırken birilerini de rahatsız etmiştir.

Gelin hanım beni Netanyahu’nun yanına koyuyor ve ardından da memleketim Rize’ye gidiyor ve gelin hanıma memleketim Rize’de, görüldüğü gibi gayet güzel bir ders veriliyor.

Nerede, nasıl adım atılacağını çok iyi bilmek lazım.

Burası Rize.

Sen Rize’ye, kalkıp da Rize’nin uşağına bu şekilde hakaret edip onu Netanyahu gibi bebek katillerinin yanına koymaya kalkarsan, işte yapılacak olan budur.

Yine dua et ki gelin hanıma çok ileri gitmeden bir ders verdiler.

Bu da Rizelinin edebini, adabını gösterir.

İkizdere yetmedi bir de Çayeli’ne gitti.

Orada da zaten gerekeni yaptılar.

… …

Bu daha bir.

Daha neler olacak neler.

Daha dur bakalım. Bunlar iyi günler.

Her şeyden önce bu ülkede ahde vefa denilen bir şey vardır.

Eğer ahde vefa olmazsa bu millet affetmez.

Bütün bunlarla beraber bizler hep bu ülkede gerçekten saygıya dayalı bir siyasetin yanında olduk.

Saygıya dayalı bir siyasetin oturmasını istedik ve bunun çalışmasını yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.”

***

Bu konuşmanın şu bölümü, Akşener’e bir grup tarafından yapılan ve müdahale edilmeseydi belki de Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta yapılan fiziki saldırıya dönüşme eğilimi gösterecek olan protesto gibi, siyaseti zehirleyen eylemlerin teşvik edilmesine yol açacak nitelikte görünüyor:

“Yine dua et ki gelin hanıma çok ileri gitmeden bir ders verdiler.

Bu da Rizelinin edebini, adabını gösterir.

İkizdere yetmedi bir de Çayeli’ne gitti.

Orada da zaten gerekeni yaptılar.

… …

Bu daha bir.

Daha neler olacak neler.

Daha dur bakalım. Bunlar iyi günler.”

1) Unutmayalım ki bu sözleri söyleyen kişi, hem polisin hem de yargının, yani savcı ve yargıçların da denetimini elinde bulunduran ve elindeki gücü bu her iki grubun yönlendirilmesinde de oldukça sık kullanan bir yöneticidir.

2) İşin daha da vahim tarafı, insanları şiddete dönük protestolara yöneltebilecek olan bu sözleri “Terörle, çetelerle, suç örgütleriyle mücadelede elde edilen başarılara” değindikten sonra söylemiş olmasıdır.

***

Konuşmanın çok vahim bir başka özelliği daha var:

“Bu daha bir. Daha neler olacak neler. Daha dur bakalım. Bunlar iyi günler” biçiminde ifade edilen tehdit sözlerinden sonra, şiddete dönüşme eğilimi gösteren protesto olaylarını “vefa”, “ahde vefa” ve “saygıya dayalı siyaset” gibi gerçekten üç üstün ahlak, terbiye ve nezaket kuralına bağlıyor:

“Her şeyden önce bu ülkede ahde vefa denilen bir şey vardır.

Eğer ahde vefa olmazsa bu millet affetmez.

Bütün bunlarla beraber bizler hep bu ülkede gerçekten saygıya dayalı bir siyasetin yanında olduk.

Saygıya dayalı bir siyasetin oturmasını istedik ve bunun çalışmasını yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.”

Böylece bir anlamda, ona muhalif olanlara karşı yapılan bütün saldırıları sadece aklamakla kalmıyor, yüceltiyor ve adeta kutsuyor.

Oysa bizzat kendisi eski müttefiklerini, kendisine eskiden destek vermiş olanları ve toplumun çeşitli kesimlerini dışlayan, çok ağır sözcüklerle suçlayan bir yönetici olduğu için, şimdi “vefa”, “ahde vefa” ve “saygıya dayalı siyaset” kavramlarını kullanması, kamuoyunda pek de inandırıcı bir izlenim yaratmamıştır.

Buna karşılık devletin bütün yasama, yürütme ve yargı yetkilerini elinde toplamış bir yöneticinin, tam da AKP ile “organize suç örgütlerinin” işbirliği hakkındaki suçlamalar havada uçuşurken dile getirdiği bu ifadeler, ülkedeki bütün “Kamu düzenini” ve “Devletin varlığını” sarsacak niteliktedir.

***

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu ifadelere karşı Twitter hesabından şunları söyledi:

“Erdoğan binlerce trolünden umudunu kaybetmiş olacak ki kendi de trol gibi konuşmaya başlamış.

Mafya ağzı ile ‘bunlar daha iyi günler’ demiş.

Geç bunları kardeşim geç.

Er meydanına gel, milletten korkulmaz.

Sandığı getir sandığı!”

Meral Akşener de Twitter hesabından verdiği yanıtta şöyle dedi:

“İşte biz, tam olarak da bu nedenle,

İYİleştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diyoruz.”

***

“Şahsım Devleti”ni temsil eden kişinin bu sözlerinin, tam da gazete basma, adam dövdürme gibi eylemlerde, bu eylemleri yapan/yaptıran Sedat Peker tarafından, iktidarın “organize suç örgütleriyle” işbirliği yapmakla suçlandığı bir döneme rastlaması, çok büyük bir talihsizlik olmuş bir anlamda iktidarın “Hukuk Devleti” sınırlarını sadece anayasal ve yasal anlamda değil, fakat kaba kuvvet kullanılması anlamında da zorladığı/zorlayacağı izlenimi yaratmıştır.

Dilerim bu sözler, sokakta insanlar arasında, güvenlik güçlerinde ve yargıda, tüm kamu düzenini ve devlet yapısını yok edebilecek vahim sonuçlar yaratacak tutum ve davranışlara yol açmaz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları