Erol Manisalı
Erol Manisalı erolmanisa@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bölünme Sırası Kimde?

14 Nisan 2014 Pazartesi

- Irak, 2003’teki işgalden sonra Bağdat ve Irak Kürdistan’ı olarak tamamen ikiye bölündü. 8 Nisan’da Barzani “Artık bağımsızlık çok yakın” açıklamasını yaptı.
Suriye Irak’ın durumuna sokuluyor. Aşırı dinciler ve Kürtler ülkeyi ayrıştırdılar. Ankara, Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de elinden geleni yaptı. Suriye Kürtler, dinciler ve Esad yönetimi olarak fiilen bölünmüş durumda.
- Arap Baharı ile Libya da bölünme yoluna sokuldu; ülkede artık üniter bir yapı kalmadı. Mısır’da ise Sudan modelinin benzeri, zaman içinde yayılarak yürütülüyor.
- Ve şimdi Ukrayna; Kırım’ın ardından Rus-Ortodoks Ukrayna ile Avrupa yanlıları ve Ortodokslar dışında kalan kesimler ayrışma yoluna girdi.
Türkiye ise Atatürk sonrası yaşadığı çelişkileri halen de sürdürmekte. Soğuk savaş sonrası kurulmaya başlanan yeni küresel düzende Türkiye’ye verilen rol ve biçilen elbise de değişti.
- 1990 öncesi “kerhen Batı kampında tutulan” Türkiye, 1990 sonrasında “Yeni Türkiye” adı ile “Ortadoğululaşma” yoluna sokuldu. S. Arabistan, Katar, Kuveyt gibi ülkelerle yakın ve derin ilişkiler içine girildi.
Türkiye-Avrupa (ve Batı) ilişkilerini ilk asistanlık dönemimden itibaren izleyen bir kişi (ve akademisyen) olarak yaşadım, soludum, araştırdım, çok sayıda yayın yaptım.
Türkiye’nin niçin “kerhen” kampta tutulduğunu kendi ağızlarından dinledim. Ve bunların çoğunu, beş ciltlik “Hayatım Avrupa” kitap dizisinin içinde bir bir anlattım. (*)

30 Mart sonrası…
30 Mart 2014 yerel seçimlerinden sonra Mardin-Van hattının gerisindeki resim ortaya çıkmıştır. Mevcut konjonktür ve gelişmeler doğrultusunda, “sürecin çatışmasız yürüyeceği ve sonuçlanacağı anlaşılmaktadır.”
Irak müdahalesi (2003) ve Arap Baharı sonrası gelişmelerden ve Ukrayna’daki iç savaş durumundan “farklı bir süreç içinde ilerleyeceğini” söylemek yanlış olmaz.
Bugünkü iç ve dış dinamikler örtüşen determinantlara sahiptirler. 1990 sonrasının yeni küresel düzende bölgeye ve Türkiye’ye biçilen rol, öngörüldüğü gibi yürüyor.

Ergenekon, Balyoz ve Kürdistan
Ergenekon ve Balyoz “kumpasları”, Kürdistan’a endekslenmiş operasyonlardır.
Ancak bu, işin bir ayağıdır; olayın “diğer ayağında” yer alan, “yarın nasıl bir Türkiye” sorusunun yanıtında;
- Hem iç dinamiklerde,
- Hem de Batı dinamikleri arasında sürtüşme ve çatışmalar çözülememiştir.
İçerde en az (yüzde 55) çoğunluk, çağdaş Batılı demokratik değerler (ve laiklik) isterken geri kalanların önemli bir bölümü çağdaş Batılı demokratik değerlerden uzaklaşma yönünde “oy kullanmaktadır.”
Ülke bugün, “nasıl bir Türkiye” konusunda ayrışmıştır. İşin ilginç ve çelişkili görünen yanı ise şudur:
- Avrupa ve ABD Kürdistan projesini destekliyorlar.
- Buna karşın çok yoğun ilişkiler içinde bulundukları Türkiye’nin, “çağdaş Batılı değerlere” sahip olmasını da istiyorlar.
“Gezi olayları”, Batı’nın bu tutumunun, turnusol kâğıdı gibi ortaya çıkmasına yol açtı. Batı, hem Gezi’yi hem de Kürdistan’ı destekliyor.
Ergenekon ve Balyoz’la içeri alınan profesör, gazeteci, bürokrat ve askerlerin hemen hemen tamamının “Batılı kafada insanlar” olduklarını biliyoruz. Ergenekon ve Balyoz’daki hukuk ve insanlık dışı uygulamalar karşısında Avrupa ve ABD’nin oldukça sessiz ve kararsız kalarak çelişkiye düşmelerinin arkasındaki neden budur.
Bunun yansımaları, iktidar partisinin karşı karşıya kaldığı ikilemi de gösteriyor; “nasıl bir Türkiye” konusunda, işbirliği yaptığı Batı ile çatışmak zorunda kalıyor.

(*) E. Manisalı, “Hayatım Avrupa”, beş kitap, 2009 Cumhuriyet Kitapları...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları