Yunanlı dostum Dr. Cosmos Megalommatis, 25 yıl sonra bugün Aleksis Çipras gibi birinin iktidara geleceğini aklının ucundan bile geçiremezdi.
15 dil bilen tarihçi ve arkeolog Dr. Megalommatis, “Hellenizm Değil Orientalizm” eserinin yayımlanması (yayımlanamaması)yüzünden Atina Üniversitesi’ndeki görevin-den ayrılmak zorunda bırakılmıştı.
Hem de dini çevrelerin baskısı sonucu. Aynı Yunanistan bugün, “sisteme rağmen”, Çipras’ı demokratik (ve laik) bir seçimle işbaşına getirmek başarısını göstermiştir.
Bu başarı, “yalnız Avrupa ülkeleri açısından değil, Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkeler açısından” da bir ders niteliğindedir.
Tepki mi?
Yunanistan 1981’de apar topar AB’ye alındıktan sonra Brüksel’den en fazla yararlanan ülkelerin başında geldi. Halkın refah düzeyi AB yardımları ile arttı; ülkenin altyapı harcamalarının önemli bir kısmı AB tarafından üstlenildi.
Ancak AB genişlemeye başlayınca balayı bitti. Üstelik Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra “kapitalist piyasa ekonomisinin sert kuralları”, rahata düşkün Yunanistan’ı silkelemeye başladı.
Üstelik AB’nin son 6-7 yıldır karşı karşıya geldiği yeni sorunlar Yunanistan’ı krize soktu. Halkın reel refah düzeyi yüzde 40-50 dolayında azaldı.
Çipras adeta bir can simidi oluverdi. Ancak Çipras için esas zor dönem yeni başlıyor; hem iç sorunlarla hem de “sistemle” savaşmak zorunda. Ancak ne AB ne de ABD bu coğrafyada Yunanistan’ı harcayacak lükse sahip değiller.
İki liderin benzer ve ayrı yönleri
Erdoğan ve Çipras iki komşu ülkenin liderleri olarak “asimetrik anlamda” benzer özellikler gösteriyorlar:
-Erdoğan toplumsal düzen ve yaşam tarzı olarak dini (İslamı) esas alıyor. Hukuki, siyasi, iktisadi ve kültürel olarak İslamı odak noktasına yerleştiriyor.
-Çipras ise tersi; Yunanistan için devrim sayılan uygulamalara çoktan başladı bile. Solu, halkın refahını, gelir bölüşümünün düzeltilmesini esas alıyor.
-Erdoğan 2002 yılında iktidara gelirken ABD, AB, sermaye çevreleri ve tarikatlar tarafından desteklendi. Ortadoğu’daki yeni projelerle ilgili yükümlülükler altına sokuldu.
-Çipras ise, Erdoğan’ı destekleyen güçlere karşın işbaşına geldi. Ancak bir de ortak yönleri var; her ikisi de iki karşıt uçta bulunuyor; biri dini referans alarak bu konumda; diğeri sisteme karşın bu başarıyı sağlamış durumda.
Ecevit yalanı!
Yunanistan’ın AB’ye (AET) 1981’de girmeden 5 yıl önce AET (AB) Genel Sekreteri Emile Noel Ankara’ya Ecevit’i ziyarete gelmişti. Dönüşte İstanbul’a uğradığında bazı ilgililerle birlikte eski Abdullah Lokantası’nda (Emirgân) yemek yemiş, sohbet etmiştik. Bugün bakıyorum, kimi köşe yazarları televizyon ekranlarında eski bir yalanı tekrarlayarak Ecevit’i (ve solu) kötülemek istiyorlar.
Sözüm ona Noel, Ecevit’e, “Yunanistan’ı birkaç yıl içinde AET’ye (AB) alıyoruz, başvurun Türkiye’yi de alalım” demiş. Ecevit ise bu öneriyi reddetmiş. Bu büyük bir yalandır.
İşin doğrusu şöyle: “Emil Noel, Ecevit’e, Yunanistan başvurdu, siz de başvurun” demiş. Ecevit kendisine, “Bizi AET’ye (AB) almak için mi bunu öneriyorsun?” deyince Noel kendisine, “Hayır sizi almak için değil, Yunanistan’ın başvurusunu geçiştirmek ve oyalamak için” yanıtını vermiş. Çünkü bazı üyeler Atina’yı erteletmek istiyordu.
Bütün bunları, o yıllarda Ecevit’in en yakınında bulunan ve AET işlerini yürüten Prof.Besim Üstünel’e 2003’te bir konferansta kürsüye davet edip anlattırdım. Ve yayımladığım bir kitapta da ayrıntılarını yazdım. (*)
Şimdi ekranlarda Yunanistan-Türkiye tartışması yapanlar 1976’daki bir olayı yalan söyleyerek değiştiriyorlar.
Konuyu 12 Ekim 1976’da Abdullah Lokantası’ndaki yemekte ben de Emil Noel ile konuşmuş bulunuyorum.
Bugün Türkiye’de, Aleksis Çipras’ı eleştirmek isteyenler Ecevit’i bile yalan yanlış kullanarak solu yıpratmak istiyorlar.
(*) Ortak Pazar’dan Avrupa Birliği’ne. Hayatım Avrupa’nın 1. Kitabı, Cumhuriyet Kitapları, 2009, sayfa 182.
Çipras-Erdoğan Yunanistan-Türkiye
Yazarın Son Yazıları
Sansür, demokrasi ve araçlar
Devlet olmanın nitelikleri
Örtülü iç savaş mı?
Başarı mı, yoksa ...
Türkiye’nin stratejik konumundaki çelişkiler
Atatürk ve 2. Elizabeth, iki ayrı dünya
Fidel’in tangosu ve Atatürk’ün zeybeği
Dibeklihan’dan Türkiye manzaraları
‘Ortak yararları’ yok etmek neden
AKP dış politikasını neden değiştiremez
ABD ve Çin’in Pasifik kavgasında bir anı
Siyasal İslamda dış politikamız
Kıbrıs, Türkiye’nin çıkış yoludur
Türkiye ve İngiltere nasıl benzeşirler ki!
Ünlü dostlarla bayramlaşmanın türlü yolları
Siyasal İslamın ‘Batıcılık’ çelişkisi ve AKP
Seçimler, şiddet, sağduyu ve hukuk
Bastonların karizmatik sahipleri
AKP’nin politikalarındaki ‘ironi’
Başarılı bir maratoncu, Kemal Bey...
AKP ve Türkiye’de köylünün ‘uyanışı’
AKP korkusu, sağı ve solu yakınlaştırdı mı?
Tramvay da şık yayalar da...
Ulusallık, sosyal devlet ve kavram kargaşası
AKP bütün gemileri yaktı mı?
AKP’nin ‘göçmen politikası’ mı?
Türkiye nereye mi gidiyor?..
‘Arap Baharı’ndan sonra ‘Ukrayna Baharı’ (!) mı?
Firavunlar, bastonlar, zeytin ağaçları ve tahıl ambarları
Demokrasi, bireyin ve toplumun yararlarının örtüştürülmesidir
Moskova-Batı arasında ip cambazlığı
.
Ukrayna nelerin turnusol kâğıdı oldu?
Hastane odasından 28 Şubat haberleri
Öz değerlerden Amerikancılığa ve nihayet siyasal İslama
Beyrut, Kıbrıs ve Hatay’ın güneyi
Türkiye’de ‘devletin özelleştirilmesi’
Siyasal İslamın ‘kültürel egemenlik’ açmazı
AKP’nin ‘bozarak değiştirmek’ stratejisi
Kaos ortamında seçime girerken olasılıklar ve Enes çocuk...