Gülengül Altınsay

Vurma, kırma, kazan

14 Ekim 2021 Perşembe

Üç gün önce Letonya ile oynadığımız 2022 Dünya kupası grup maçı Türkiye için gruptan çıkma ümidini sürdürme maçıydı. Letonya’nın ise böyle bir ümidi hiç yoktu. Biz bu ümidi uzatmaların uzatmasında, 90+9 dakika oynanan maçta, kazandığımız penaltıyla 3 puan alarak devam ettirdik.

TERSİ OLSAYDI

Maç diyelim şöyle cereyan etmiş olsaydı; Letonya değil de biz gol atıp öne geçseydik, sonra ilerleyen dakikalarda skor koruma amaçlı geriye yaslansaydık, Letonya çift santrfora geçseydi, hakem 5 dakika uzatma verse ama uzatmaları uzatıp 90+9’da tartışmalı bir pozisyonda Letonya’ ya penaltı alsa ve onu gole çevirseydi ve biz maçı kaybetseydik, yani maç tam tersine gelişseydi şimdi milli takım hakkında, maçın hakemi hakkında, Kuntz hakkında yorumlarımız nasıl olurdu? Aman Allah’ım düşünmek bile istemiyorum. 

Bırakın mağlubiyeti galibiyete rağmen yapılan eleştirilere bir bakın. Zaten eleştiri yapma biçimi, eleştiri kıstasları tümüyle eleştiri yapanın karakterini, kültürel seviyesini, konuya ne kadar hakim olduğunu açığa vurmaz mı?

PARÇACI KAFALAR

Bir kere şu her şeyi tek tek futbolcular üzerinden, tek tek pozisyonlar üzerinden değerlendirme huyundan vazgeçsek artık. Takımın en teknik ve becerili oyuncusu Hakan Çalhanoğlu’na yapılan eleştiriler mesela. Her kötü bir takım performansını bir iki futbolcuyla açıklamak neyin nesi? Ya her gol atanı kahraman ilan etmek? Düne kadar yüzüne bakılmayan 29 yaşındaki Serdar, Fenerbahçe’ye transfer olunca ve gol atınca mı değerli futbolcu oluyor örneğin?

Her şeye bir bütün olarak bakmak ve süreci analiz etmek yerine her şeyi parça parça ele alır ve değerlendirirsek sonumuz hep böyle hüsran olur. Sürekli Ahmet mi, daha iyi Mehmet mi daha iyi sübjektif tartışmalarının içinde buluruz kendimizi. Oysa ki mesele sistem meselesi. Sistem kurmak o sisteme uygun oyuncularla takım yaratmak ve onu sürdürebilme meselesi. Takımı takım yapan futbolcular arasındaki uyum. Ben Quaresma Beşiktaş’a transfer olduğu günden beri zaman zaman çok iyi maçlar çıkarmasına rağmen hep takım futbolcusu olmadığı için, kendine oynadığı için, anlamsız ortalar yaptığı için sürekli eleştirmiştim kendisini. Yoksa Q7’nin bireysel becerilerini kim tartışabilirdi ki. Ronaldo’nun bile “Quaresma benden daha yetenekli oyuncu ama ben daha çalışkanım” demişliği varken.

OFSAYT KORKUSU

Sonuç olarak Stefan Kuntz’un kendisinin de söylediği gibi zamana gereksinimi var. Öyle birilerinin hemen eleştirdiği gibi futbolcu yetiştirmek için değil en uyumlu takımı yaratabilmek için zamana ihtiyacı var.

Ama Türkiye’de bu zamanı verirler mi bilemem? Lucescu’ya vermemişlerdi mesela. Üstelik büyük cesaret isteyen gençleştirme operasyonunu başlatmasına rağmen. Çünkü yine aynı noktaya geliyorum inanılmaz yanlış, inanılmaz yıkıcı, inanılmaz kasıtlı eleştiri yapma alışkanlığımız var bizim. Tam iyi bir şeyler olurken, tam bir fidan gelişmeye başlarken, tam bir değişim rüzgârı esmeye başlarken vuruyoruz beline. Yıkıyoruz geçiyoruz. Günü kazanmak bahanesiyle geleceği karartıyoruz. Çünkü öyle bir sürecin bizi ofsayta düşüreceğinden korkuyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kim çürümüş? 18 Nisan 2024
Süper kriz 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları