Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Haydi binlerce Recep İvedik!

23 Mart 2017 Perşembe

Elini kolunu nereye koyacağını bilmiyor. Acayip bir özgüveni var! Girdiği her alanda kaba kuvveti ve patavatsız sözleriyle ilgiyi kendi üstüne çekiyor. Feci kavgacı! En çok suşi yiyenlerle, kitap okuyanlarla dalga geçiyor. Aşırı sempatik! Ve milyonların sevgilisi. Kimden söz ettiğimi anladınız, Recep İvedik’ten! Son filmi beş haftada yaklaşık 7 milyon kişi tarafından izlendi. Bu müthiş bir rakam.

Recep İvedik inşaat işçisi

Peki, kim bu Recep İvedik? Şimdi biraz korunaklı kalelerinizden çıkın. Kenti bir ur gibi saran rant inşaatlarında çalışan inşaat işçilerine konuk olalım, en çok da memleketinden yeni gelmiş olanlara. Onların ne kadar savunmasız olduklarını görün. Ne sendika biliyorlar, ne işçi hakları. Artık tarımla uğraşan kalmadığından kazma kürek sallamayı bile bilmiyorlar. Büyük kentlerin en mutena semtlerinde bir şeyler öğrenmeye çalışıyorlar. Ama o da ne, son moda sakallı, saçları diken diken havada, dar paça siyah blucinle, siyah yelekli birileri, adeta bir mafya adamı havasında son model arabalardan inip ellerinde tespih onlara emir veriyor. Ama onlar o kadar bir şey bilmiyorlar ki, sonunda çimentonun nasıl karıştırılacağını dört beş seferde anlamayanlara siyahlı inşaat sahibi ve kalfası “Ulan salak!” diye bağırıyor!

“Recep İvedik bile olamazsın!” Gerçekten olamaz çünkü henüz yeni geldi. Hiçbir raconu bilmiyor ama içinden merak ediyor, “Bu Recep İvedik kim?” Çevresindekilere soruyor, “kim bu?” Daha önce gelenler, bir uzman gibi onlara ceplerindeki iPhone marka akıllı telefonu çıkararak ona birkaç Recep İvedik sahnesi gösteriyorlar. Bu İvedik, nasıl da kurnaz, nasıl da güvenli. Ve patron, kalfa artık kim geldiyse onunla alay eden kişilerle dalgasını geçen biri var. Hiç umursamadan! Âşık bile oluyor. Çok da romantik. Ve günler geçiyor, artık bu yeni gelen de bazı raconlar öğrendi ve ilk yapacağı iş, bir Recep İvedik filmine gitmek! Onun kahramanı artık Recep İvedik! Öncelikle bir kirli sakal bırakması gerek! Ve de bir lokantaya gidip, bacaklarını ayırarak garsona şöyle bir el etmesi ve gelen garsonun yüzüne bile bakmadan pilav üstü fasulye ısmarlaması gerek. Yerken sağa sola bakabilir. A o da ne, birisi ona şaşkınlıkla bakıyor, ekmeği olduğu gibi ağzına attığı için, adam ürküyor, ekmek boğazında kalabilir. Ah be kardeşim bizi ne sandın, ekmeği öyle hanım gibi yemeyiz biz, ağzımıza tıkarız. İşte bu kadar! “Hey garson bizim pilav üstü nerede kaldı amma da mıymıntısın!”

Recep İvedik minibüste!

İnşaat işçisi kardeşimizi orada bırakıp şimdi biraz minibüslere takılalım. Önce minibüs şoförleriyle başlayalım. Sabah çok erken kalkıp direksiyonun başına geçtikleri için, saç sakal birbirine girmiş, zaten sakal kesmek yok, “kim bu kirli sakal modasını çıkardıysa bin yaşasın”, üst baş dökük. Resmen uyuyor ve her seferinde zınk diye fren yaptığı için yolcuların yüreği ağzında, efendiden bir adam uyarıyor, “Kardeşim biraz önüne bak, kaza yapacaksın!” Ne, kim bu uyarıyı yapan! Ha kerli ferli biri, ağzının payı verilmeli. Zınk bir fren, şoför bir an bekliyor ve sonra arkaya dönüp kerli ferli adama sesleniyor: “Bu kadar korkuyorsan taksiye bin arkadaş! Bana işimi mi öğreteceksin!” Hayda, efendiden adam, “Anlamadım” diye şaşkınlıkla soruyor, “ne diyorsun?” Şoför kararlı, “hemen şimdi Recep İvedik olsa ne yapardı” diye bir soru geliyor aklına, dün gece filmine gitmişti. “Amca” diyor, “ahın gitmiş vahın kalmış hâlâ mı ölmekten korkuyorsun?” Efendi adam, iyice şaşkın, önde gene kirli sakallı, bacakları ayrık bir genç oturuyor ve artık o da bir Recep İvedik olarak söze giriyor: “Memleket bu korkaklar yüzünden batıyor.” İşte artık şenlik başlamak üzere, bu arada minibüstekiler, onlardan biri de ben oluyorum. İşe karışıyoruz. Orta yaşlı bir kadın, “Evladım yeter artık, okuldan torunumu alacağım. Geç kalıyorum”. Şoförün yanındaki adam iyice şahlanıyor: “Oğlun mu kızın mı bilmem ama çocuk yaparken sana mı sordular? Bu yaşta minibüslerde çürüyorsun!” Yok artık iş çığırından çıktı, Recep İvedik bile burada pes eder. Şoför de pes ediyor ve gaza basıyor. “Ulan hepiniz bana muhtaçsınız! Hadi gidelim.” Minibüs hareket ediyor.

Recep İvedik hastanede

Hastanenin önü, öyle otel hizmeti veren bir hastane değil, sıradan bir vakıf hastanesi. Kirli sakallı, pantolonlarından göbekleri fırlamış üç Recep İvedik sıra almak için bekleyen hastaların yanından ellerini kollarını savurarak ilerleyip gelip sıranın en önünde duruyorlar. Sıra veren görevli; “Lütfen sıranıza gidin” diye bizimkileri uyarıyor. Pat görevlinin bulunduğu bankın üstüne bir yumruk iniyor: “Ulan baban da mı memurdu böyle fiyakalı fiyakalı konuşuyorsun?” Görevli sakin, yeniden uyarıyor;“Lütfen sıraya girin!” Bu arada sıradakiler de başlıyor söylenmeye “Sıra var, sıra...” Recep İvedik’lerin yaşlısı “Bizim durumunuz acil!” diye sıradakilere bağırıyor. Yanıt hemen geliyor “Bizim de acil!” Ve birden görevli hiçbir işlem yapmadan öylece durmaya başlıyor. Recep İvedik’ler şaşkın ve birdenbire görevlinin arkasında durduğu bankın üstünden atlayıp adamın gömleğine sarılıyor: “Lan acil dedik, senin ananı s...meyen ibne olsun!!” Durum vahim tam o sırada kapıdaki görevli korumalar içeri giriyor. Korumalarla Recep İvedik’ler bir güzel kavgaya tutuşuyorlar, bu arada görevli bayılmış, ayıltılmaya çalışılıyor. Adeta bir film sahnesi...

Piyasa yapan Recep İvedik’ler

Recep İvedik’lerin en çok sevdiği işlerden biri kentin marka caddelerinde topluca dolaşmak. Çoğunluk çevredeki lüks kafelerde oturacak paraları olmadığından aşağı yukarı dolaşıp caddedeki kızlara laf atmakla ömür tüketiyorlar. Özellikle de pazar günü. O gün saçlarını öyle bir jöleliyorlar ki, kafalarında kazıklar var sanırsınız, elbette kirli sakal ve apış arası yerlerde sürünen blucinler. Çoğunluk ellerinde o gün oynanan maçtaki takımların flamaları. Hele maçta takımları kazanmışsa sakın ola ki, o civarlarda dolaşmayın. Baş Recep İvedik yumruklarını sıkmış, sloganı bağırıyor “İşte böyle koyduk mu koyarız!” Hemen kaçın çünkü benim başıma geldi, aralarına alıp size olmadık işler yapabilirler. Bu Recep İvedik’lerin potansiyel portakal sıkıcısı olma ihtimalleri de var.

Çocuk Recep İvedik’ler

Oldukça pahalı bir restoran anne baba, iki çocuk, kayınvalide mutlu bir aile (!) günündeler. Kimse çocuklarla ilgilenmiyor, onlar da masalardaki tüm tuzluk ve karabiberlikleri boşaltıp yerlere üfürüyorlar. Garsonlar şaşkın, ama biliyorlar ki, bu çocuklara hiçbir şey söylenemez. Anında müdür çağırılır ve iş, işten atılmaya kadar gider. O çocuklar birer Recep İvedik, dokunulmazlıkları var. Aynı şeyleri marketlerde, özellikle de ayakkabı satılan dükkânlarda yapabilirler. Ayakkabıların birini çıkarıp ötekini yere atabilirler, onlara karışılmaz, sınıfta da istedikleri gibi kalkıp dolaşabilirler. Hatta birbirlerine kalem silgi atabilirler. Öğretmen hanım ya da bey aman dikkat, velinin hışmına uğrayabilirsiniz. Evet, her yerdeler. Biraz dikkat siz de fark edeceksiniz. Bu arada kişisel olarak ben Recep İvedik’i yaratan Şahan Gökbakar’ı kutlamak istiyorum. Pek çok sosyal bilimcinin yapamadığını yapmış, ülkenin insan manzarasını çok iyi gözlemlemiş. Ben ondan şimdi bir kadın Recep İvedik bekliyorum. Hadi bakalım. Ayrıca Recep İvedik filmlerini küçümseyenlere ufak bir hatırlatma, biz neyiz ki, neyi küçümsüyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları