Hiçbirimiz masum değiliz!

19 Mart 2023 Pazar

Deprem bölgesinde dişlerimi nasıl sıkmışsam ön iki dişim kırıldı. Döndükten hemen sonra öcü gibi mahallenin kahvesine gidip gördüklerimi, yaşadıklarımı anlatmaya, en azından mahallelimi uyarmaya can atıyordum. Tuhaf bir şey kimse oralı değildi ve ben fırsat bulup anlattıkça “Biz evimizi depreme karşı güçlendirdik”, “Bizim ev yıkılıyor, sağlam bir müteahhit bulduk” sesleri yükselmeye başladı. Bana da kahvenin karşısındaki daha yapılırken bile eğri duran on iki katlı apartmana bakıp kös kös çay içmek kaldı. Bu arada Google amcanın yardımıyla depremden etkilenen illerde yaşayan yurttaşların yerel seçimlerde hangi partilere ne kadar oy verdiğine tek tek bakmaya başladım. Sekiz il neredeyse silme AKP’ye, iki tanesi CHP’ye oy vermiş, bu arada Diyarbakır’ın HDP’li belediye başkanı yerine de kayyum atanmış.

Ve şöyle bakınırken Facebook’tan önüme bir yazı düştü. Yazı 2020 yılında yazılmış. Yazarı 30 Ekim 2021 yılında yitirdiğimiz yaşamı boyunca gazete yazılarıyla, şiirleriyle insanlara seslenen, ülkesi için yüreği her an acı çeken Orhan Selen. Sanırım pek çoğumuzun da hissettiği ama bir türlü kabul etmediği doğruları öyle etkili yazmış ki ben daha iyisini yazamazdım. En iyisi yerimi bir kırmızı karanfil koyarak ona bırakmak. 

‘İYİLERLE KÖTÜLERİN SAVAŞI’

Bir konuda artık anlaşalım. Halk “zavallı”, halk “kandırılmış”, halk “kendisinden gizlenen gerçeklerle kör, sağır olmuş”, halk “dinini bunlar yüzünden yanlış yaşamış”, halk “iyi ahlaklı”, halk “dürüst”, halk “namuslu”, halk “haktan yana”. Bunların hepsi şehir efsanesi. Kendi yalanına inanma gösterileri. Zaman zaman halk filan deyip hümanist düşüncelerle “ah bir görseler gerçekleri” diyoruz ya; ah işte onlar o “gerçekler” denilen şeylerin sonuna kadar farkındalar.

Onlar kandırıldıkları için o partiye oy vermiyorlar, onlar kendileri gibi oldukları için o partiye oy veriyorlar. Onlar sanıldığı gibi uykuda değiller, aksine akıllı geçinenlerden daha fazla uyanıklar.

O halk, Atatürk Havaalanı’nda çalışan ve turist kazıklamayı başarı sayan taksici, o halk, altın günlerinde üst kattaki günahsız öğrenci kıza “Eve erkek atıyor, orospular doldu apartmana” diye dedikodu yapan hacı teyze, o halk, tecavüze uğramamak için camdan atlayan ve ölen kızın haberinin altına “zaten açık kapıymış ne kaybederdi ki” yazan türbanlı bacı, o halk, tek vuruşla ağzını dağıtmak istediğim “Çaldıysa çaldı, Ecevit, Sezer çalmadı mı? Bu hiç olmazsa Müslüman, diğerleri Siyonist köpeklerdi” diyen güvenlik görevlisi, o halk, ana-babalarının öldüğü gün, “Sana bir daire fazla düştü” diye saç başa kavgaya giren hatta kardeşlerini pompalı tüfekle vuranlar, o halk, 250 gram ekmekten 20 gram çalmayı ticaret sananlar, o halk, bir daireyi 10 kişiye satıp insanların hayallerini öldürenler, o halk, din varsa ahlakın gerekmediğine inananlar, o halk, “Dinden çıkanları öldürülmeli!” diyen imansızlar topluluğu, o halk, kendi yaşam alanında insan gibi yaşamak için sosyalist partilere oy verip, senin ülkende “Müslüman canım” diye bir partiye oy veren gurbetçiler, o halk, her ramazanda ekranlardaki sahtekâr “Kütük, Allah diyordu!” dediğinde ağlayanlar, o halk, ağzından “Tanrı misafiri” lafı düşmeyip Pippa Bacca’ya tecavüz edip öldürenler, o halk, bedava balon almak için birbirini ezenler, o halk, rutin trafik çevirmelerinde polise nereli olduğunu sorup en alttan en üste otoriteye biat edip, yaltaklanmaya çalışanlar, o halk, tek kitap okumayıp her konuda fikri olanlar, o halk, kendisi gibi düşünmeyenin yaşamasını istemeyenler, o halk, cehaletin hadsizliğinden izlediği saçma sapan dizilerden veya yarışma programlarından mutlu olanlar.

ANAP iktidarı döneminde bir yazımda sormuştum: “Hırsızlığa neden karşısınız?” Payını alamadığınız için mi? Yoksa gerçekten hırsızlığa karşı olduğunuz için mi?

Bu gün aynı soruyu yineliyorum: Sen, ben, biz değiliz. Belki aynı parayı kazanıyor belki aynı hayat koşullarında yaşıyoruz ama halk ne kandırılmış garibanlar ne de sanıldığı kadar masumlar.

Ortada bir savaş var ve bu ideolojilerin savaşı değil.

Sadece iyilerle kötülerin savaşı!

İyiler bu savaşı kazanmak istiyorlarsa önce gerçeği görmeli ve savaşmayı benimsemeliler.

Kimse dualardan geri dönüş beklemesin.

Gereğini yapılmadan edilen duaların tümü duvara çarpar ve asla yerine ulaşmaz.

Orhan Selen erken öldüğü için deprem ve selin insan manzaralarını göremedi, onu da yazmak bana düşüyor, gelecek yazımda.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları