İhtiyarlara yer yok!
Işıl Özgentürk
Son Köşe Yazıları

İhtiyarlara yer yok!

28.06.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bugünlerde Amerikalı yönetmenler “Coen Kardeşler”in filmlerinden birinin adı olan “İhtiyarlara Yer Yok!” sık sık aklıma düşüyor. Evet, ihtiyarlara yer yok! Yıllar önce bir haber okumuştum, Danimarka’da bütçe fazla vermiş ve mecliste milletvekilleri tartışıyor: Bu para yaşlıların rehabilitasyonuna mı yoksa gençlerin geleceği için mi harcanmalı? Sonuç gençlikten yana çıkmıştı. Bir başka haber de 8 yıl önceydi, Fransa’da sıcaklık olağanüstü artmıştı ve huzurevlerinde klima bulunmadığı için 11 bin yaşlı ölmüştü. Yaşlılara kimse sahip çıkmadığı için belediye onları gömmüş, ardından bir yasa çıkarılmış ve huzurevine bırakılanların ailelerinden en az bir kişinin her ay huzurevine gelip imza vermesi zorunlu kılınmıştı. Sözü nereye getirmek istiyorum, net olalım, kapitalizmin hâkim olduğu dünyada devletler yaşlıları sevmez. Yaşlılar tıpkı işçi sınıfı gibi bir sınıftır. Özellikle tıp teknolojisinin ilerlediği günümüzde ölüm yaşı çok ileri yaşlara taşınmıştır. Yani devletler sayıları her gün artan yaşlı nüfusa huzurevleri ayarlamak, onlara tıbbi bakım yapmak, emekli maaşı vermek zorundadır. Örneğin Almanya’da çalışan bir emekçi en az iki emeklinin parasını ödemektedir. Bunun için epey bir protesto edilmişti.

Fotoğraf: Işıl Özgentürk

Son korona hadisesinde insanların ve devletlerin “İhtiyarlara Yer Yok!” sloganını canı gönülden kabul ettiklerine tanık oluyoruz. İngiltere’de, İspanya’da, Amerika’da yüzlerce yaşlı insanın huzurevlerinin karanlığına terk edildiklerini, tek başlarına öldüklerini okuyoruz, görüyoruz. Bizde de yaşlı nüfusa diğer ülkelere göre az olmasına rağmen, aşağılayıcı yasaklarla kısaca şöyle seslenilmekte: “Ayak altından çekilin! Zaten ne işe yararsınız?

Şimdi bunlardan neden söz ediyorum. Sizleri hep birlikte dispotik bir film senaryosu yazmaya davet ediyorum. Örneğin geçenlerde ben, yaşlılar için sokağa çıkma yasağının kalktığı günlerde sokağa çıkmışım, tenha bir yolda yürüyorum, tam önümde yaşlı bir adam elinde baston yürümeye çalışıyor. Düştü düşecek derken şiddetli bir biçimde kaldırımdan yuvarlanıyor ve öylece kalıyor. Hemen yanına koşuyorum, onu kaldırmaya çalışıyorum ama gücüm yetmiyor, yanımdan bir iki genç geçiyor, “yardım edin kaldıralım” diyorum, yüzüme tuhaf tuhaf bakıp yollarına devam ediyorlar. Neyse sonunda adamı kaldırıp yüksekçe bir yere oturtuyorum. Soruyorum: “Amca neden çıktın?” “Ekmek alacaktım” diyor. “Çoluk çocuk, kapıcı filan yok muydu?” diye üsteliyorum, “Kızım” diyor “Ben bir bodrum katında yalnız yaşıyorum. Cep telefonum arızalandı, iki gündür boğazımdan su dışında hiçbir şey geçmedi.” Yaşlı adamın ellerini okşayıp “Siz burada bekleyin ben alıp gelirim” diyorum, bunun üstüne yaşlı adam cebinden çıkardığı iki lirayı bana uzatıyor: “Tek param bu, emekli aylığıma haciz geldi.” İşte size dispotik bir kısa film hikâyesi. Ama asıl acı olan, içinde yaşadığımız dünya artık filmlerde izlediğimiz, romanlarda okuduğumuz dispotik bir dünya, biz içindeyiz.

Bir başka filme geçelim: Sibirya’da sıcaklık 28 dereceye ulaşmış. Buzullar beklendiğinden daha erkek eriyor. Çünkü kapitalist düzenin dünyanın dengesini bozduğunu hepimiz biliyoruz. Kasırgalar, hortumlar, şiddetli yağış dünyanın her yerinde. Radikal bir değişim olmazsa insanların burun kıvırdıkları iklim değişikliği her yeri vuracak. Üstelik buzullar eridiğinde donmuş halde bulunan bilmediğimiz, görmediğimiz pek çok virüs ortalığa yayılacak. Korona gibi salgınlar alıp başını gidecek. Bir bilgi, Dünya Sağlık Örgütü beş yıl önce tüm devletleri “Çok şiddetli salgınlar olacak, tedbirinizi alın” diye uyarmış. En zengin devletler bile “Aman ne olacak” diye boş vermişler. İşte olacak oldu! Arkası gelecek. Kurumuş topraklar, azalan su ve açlık. Filme gerek yok, Kara Afrika’da her gün 25 bin insan açlıktan ölüyor. Yani distopyanın tam da içinde yaşıyoruz.

Bir huzurevinde de filmimizi çekebiliriz. Duvarlarının sıvaları dökülmüş odada, loş ışıkta üç yaşlı yataklarına uzanmışlar. Soluk almakta güçlük çekerken ölüme yaklaştıklarını hissederek bir şeyler söylemeye çalışıyorlar. Biri hayatının aşkını anlatıyor, öteki torununu öpmek istediğini söylüyor, sonra sürünerek yataklarından çıkıp son bir gayretle el ele tutuşuyor ve çok eski bir şarkıyı mırıldanmaya başlıyorlar. Ben de az değilim, bir pazar günü çiçek böcek anlatmak varken sizi nerelere sürüklüyorum. Ama gerçek bu.

Bütün bu dispotik dünya en radikal bir biçimde değişmeli, değiştirmeliyiz. Kapitalist sistem bize yaşadıklarımızı bir film, bir roman olarak sunmakta, bizi ev, araba, yazlık, kariyer diyerek kendi içine çekmekte, bu sunulanları reddetmekle başlamalıyız. Başlamalıyız, yoksa çok geç olacak!

Yazarın Son Yazıları

Canım şaka yapmışlardır

Sevgili okurlarım, yıllar önce İspanya’nın Endülüs bölgesinde dolanırken nereden aklıma düştüyse yolda gördüğüm Çağlar Boyu İşkence Aletleri Müzesi’ne girivermiştim.

Devamını Oku
30.11.2025
Denize düşen yılana sarılır

Sevgili okurlarım gerçekten bıktım, neden mi?

Devamını Oku
23.11.2025
Müjde! Ölüm kokan parfümlerim var!

Sevgili okurlarım bir an kendimi bir reklam şirketinde çalışırken buldum.

Devamını Oku
16.11.2025
Dünya unuttuğu bir sözcüğü yeniden anımsadı: Sosyalizm!

Geçtiğimiz hafta, uzun zamandır siyasal ve ekonomik belirsizlik, biri biterken öteki başlayan savaşlar ve giderek şiddetini artıran emek sömürüsü karşısında umutsuzluğa kapılan dünya halkları, uzun zamandır egemen güçler tarafından özellikle unutturulan bir sözcüğü yeniden anımsadı: “Sosyalizm!”

Devamını Oku
09.11.2025
Kraldan çok kralcılar

Sevgili okurlarım tarih bize, ülkelerin çökmesine en çok yardım edenlerin kraldan çok kralcılar olduğunu gösterir.

Devamını Oku
02.11.2025
İmecenin muhteşem gücü

Sevgili okurlarım ülkemin içinde bulunduğu belirsizlik durumu, giderek çoğalan çocuk çetelerinden söz etmek, öldürülen yoldaşların ardından ağıt yakmak, her gün bir kadın cinayetiyle yüz yüze gelmek beni hiç olmadığım kadar umutsuzluğa sürükledi.

Devamını Oku
26.10.2025
Hakan Tosun sen gittin gideli

Sevgili okurlarım bu hafta bir vatanseveri, bir doğa koruyucusunu, işi sadece gerçekleri belgelemek olan bir güzel insanı Hakan Tosun’u toprağa verdik.

Devamını Oku
19.10.2025
Düzenin yeni kurbanları: Katil çocuklar!

Bir avukat İstanbul’da kalabalık bir caddede, ofisi önünde maskeli kişiler tarafından Kalaşnikoflarla taranarak öldürülüyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Ah bu ne sevgi bu ne ıstırap!

Sevgili okurlarım insanın tüylerini ürperten. “Bu kadar da olmaz” dedirten bir fotoğrafa bakıp duruyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Adana’nın yolları taştan sen çıkardın beni baştan!

Sevgili okurlarım hepiniz benim Adana sevgimi bilirsiniz.

Devamını Oku
28.09.2025
Kırmızı elbiseli küçük kız

Onun hiçbir şeyden haberi yoktu.

Devamını Oku
21.09.2025
Vahşetin korkunç sularında

Sevgili okurlarım şimdi gelin İtalya’nın Roma kentinde vahşet resimlerinin sergilendiği bir müzeye girelim.

Devamını Oku
14.09.2025
Bir kitap: ‘Sırlarım İpte Asılı Kaldı Balım’

Sevgili okurlarım bugüne kadar hiçbir kitap beni böylesine acıtmamıştı.

Devamını Oku
07.09.2025
Devlet bir sivil itaatsizlik örgütü müdür?

Sevgili okurlarım, sivil itaatsizlik özellikle yasalardan, yönetimden hoşnut olmayanların başvurduğu bir eylemdir.

Devamını Oku
31.08.2025
Bize kim düşe?

Sevgili okurlarım bugün yazıma Leonard Cohen’in “Herkes biliyor geminin su aldığını./ Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini./ Ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu” şiiriyle başlayayım dedim, herkes biliyor da ben neden böyle doktorun az önce biyopsi yaptığı bir hasta gibi endişeyle bekliyorum.

Devamını Oku
24.08.2025
Ah ah beni belediye başkanı yapmadılar!

Sevgili okurlarım iyice kafa sersemi olduk.

Devamını Oku
17.08.2025
Parayı veren düdüğü çalar!

Sevgili okurlarım bu yaz kendimi büyük bir açık hava tiyatrosunda oyun izliyor gibi hissediyorum.

Devamını Oku
10.08.2025
Şu nitelikli ol ne demek? Biri bana anlatsın!

Sevgili okurlarım bir hafta önce ülkemizde her yer yanıyordu.

Devamını Oku
03.08.2025
‘Kolay ölümler ülkesi’

Sevgili okurlarım başlık benim değil, sosyal medyada gördüm, sahibini aradım, bulamadım ama bu başlığa vuruldum.

Devamını Oku
27.07.2025
Asılacak kadınlar ülkesi

Sevgili okurlarım bu hafta yazar Pınar Kür’ü sonsuza uğurladık.

Devamını Oku
20.07.2025
Kavşaktayız yeni sorular sorma zamanı!

Sevgili okurlarım ne yazık ki kavşağa geldik arabayı ya uçurumdan aşağı süreceğiz ya da hepimiz yepyeni sorular sormaya, çözümler bulmaya çalışacağız.

Devamını Oku
13.07.2025
Topyekûn savaştayız!

Başlığım kimseyi şaşırtmadı değil mi? Evet, bu canım ülkede yepyeni bir savaş deneniyor.

Devamını Oku
06.07.2025
Zeytine ağıt

Sevgili okurlarım şimdilik füzelerle, insansız uçaklarla yapılan savaş bitmiş görünüyor, doğrusu ben bittiğine hiç inanmıyorum. Bir yerlerde gene füzeler uçacak, çocuklar ölecek, ölüyor da. Şimdi gelelim bizdeki asıl savaşa. Evet dostlarım ülkemizin zeytinliklerimizi bitirme savaşı bu.

Devamını Oku
29.06.2025
Dünyanın hali gibi halimiz

Sevgili okurlarım meğer bizim bu kadim ülkemizde ne kadar çok savaş uzmanı varmış.

Devamını Oku
22.06.2025
Yeniden Türkiş Dekameron

Sevgili okurlarım, epey bir zamandır yaklaşık 20 yıldır bu köşede neredeyse aynı sorunları yazmaktan bıktım.

Devamını Oku
15.06.2025
‘Bana denizi göster’

Sevgili okurlarım gene bir bayram günü, üstelik pazar. Açık konuşmayı severim bilirsiniz öyleyse açık konuşayım ben bu bayramı hiç sevmem.

Devamını Oku
08.06.2025
Unutma biz Anadolu’yuz!

Sevgili okurlarım bir kentten başka bir kente taşınmak ne kadar zormuş.

Devamını Oku
01.06.2025
Biraz mevzu değiştirelim

Sevgili okurlarım 50 yıldır yaşadığım İstanbul’u bırakıp Kocaeli’nin Değirmendere Mahallesi’ne taşınıyorum.

Devamını Oku
25.05.2025
Cebinde şiirlerle dolaşan bir film yönetmenini uğurlarken

Sevgili okurlarım 25 yıllık hayat ve iş arkadaşım, kızım Dünya’nın babası cebinde şiirlerle dolaşan tüm hayatı boyunca devrime inanan film yönetmeni Ali Özgentürk’ü sonsuzluğa uğurladık.

Devamını Oku
18.05.2025
Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Devamını Oku
11.05.2025
24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’nde toplu anılar

24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festival

Devamını Oku
04.05.2025
Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Devamını Oku
27.04.2025
Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Devamını Oku
20.04.2025
Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Devamını Oku
13.04.2025
Boykotun sessiz çığlığı

Boykotun sessiz çığlığı

Devamını Oku
06.04.2025
Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Devamını Oku
30.03.2025
Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Devamını Oku
23.03.2025
Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Devamını Oku
16.03.2025
Ah ne çok öldük!

Ah ne çok öldük!

Devamını Oku
09.03.2025
Ne oldu barış mı gelecek?

Ne oldu barış mı gelecek?

Devamını Oku
02.03.2025