Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...
Işıl Özgentürk
Son Köşe Yazıları

Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

16.03.2025 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Sevgili okurlarım, ben resmen korkuyorum çünkü dünya artık emperyalist devletlerin fütursuzca savaş oyunları oynadıkları bir topa dönüştü. Bu oyunların yöneticileri dijital medyayı kendi amaçları için öylesine ustalıkla kullanıyorlar ki “Tüm Aleviler ve İslam ideolojisini benimsemeyenler öldürülmelidirler!” diye gerçek niyetini hiç gizlemeyen El Kaide’den türetilmiş HTŞ örgütünün berber koltuğundan yeni kalkmış komutanı Colani’yi Suriye’nin başına geçirdiler ve tüm dünya adamla el sıkıştı. Adamın bir zamanlar Amerikan hapishanelerinde yattığı söylentiler arasında. Öyle mahirler ki Esad dönemini bir şiddet zamanı gibi göstermek için platolar kurdular. Sahte filmler yaptılar. Hatta bir videoda Vietnam Savaş Müzesi’ndeki işkence aletlerinin görsellerini bile kullanıldılar. Yapay zekâyla vahşet görüntüleri yapıp yayımladılar. Dünyayı kandırdılar. Ya da dünya kanmaya hazırdı. Ama dijital medyanın hesaba katmadığı bir şey vardı, cep telefonları da cihatçıların ceplerindeydi ve onlar şehvetle özelikle Suriye’nin Laskiye kentinde (çok güzel ve neşeli insanların yaşadığı bir kentti, gidip görmüşlüğüm var) çoluk çocuk, yaşlı genç, kadın erkek öldürdükleri Alevilerin, muhaliflerin fotoğraflarını da videolarını da “Biz böyle yaparız!” diye haykırarak tüm dünyaya gösterdiler. Marifetlerini göstermemek olmazdı. Çünkü tek işleri insan öldürmek!

Korkuyorum, Suriye nerede? Gaziantep’ten ya da Hatay’dan yola çıktığınızda 50 kilometre sonra Suriye’ye varırsınız. Sevgili dostlarım yaşadığımız şu günlerde genç yaşlarımda olsaydım, savaş muhabiri olarak yeniden Suriye’ye gitmek isterdim. Öldürülen çocukların analarının, dedelerinin yanı başlarında oturup sessizce onları dinlemek isterdim. Tek tesellim var, iyi ki 2014 yılında Kobani olayları sırasında ölüm örgütü IŞİD’den kaçan Alevi ve Ezidilerin bulunduğu, geçmiş zamanlarda narlarıyla ünlü Suruç’taki mülteci kamplarında yaşayan insanlarla konuşabilmişim. Tek tesellim, onların anıları. Siz de ortak olun.

Şimdi ben Suruç Belediyesi’nin Kobani’den Türkiye topraklarına geçebilenler için oluşturduğu mülteci kamplarına gidiyorum. Yan yana kurulmuş çadırların önlerinde çocuklar, gözlerinde hâlâ vahşetin dehşetini ve ölüm korkusunu hissettiğim genç yaşlı kadınlar, yaralanmış erkekler, dermanı kalmamış ama bunu belli etmemeye çalışan yaşlılar... Bir çadırdan çocuk sesleri geliyor. Hemen içeri giriyorum 25- 30 çocuk neşe içinde kendilerine sessiz alfabesiyle masal anlatan öğretmenlerini dinliyorlar. Evet sözcüklere gerek yok, genç öğretmen öyle bir maharetle Keloğlan masalı anlatıyor ki... Bir köşeye oturup izliyorum. Bir süre sonra öğretmen yanıma geliyor, o atanması yapılmamış, işitme engelli olan çocuklarla çalışan bir öğretmenmiş. Türkçe bilmeyen çocuklarla çok iyi anlaştığını söylüyor. Kampları duyar duymaz Diyarbakır’dan Suruç’a gelmiş, çadırlardan birinde kalıyor, çocuklarla birlikte yemek sırasına giriyor. O bunları anlatırken yedi yaşlarında bir çocuk yanımıza geliyor, birden önünüzde işeme pozisyonu alıp öğretmene bakıyor, öğretmen onun poposuna bir şaplak indirerek çadırın kapısını gösteriyor. Kampta dolaşmaya devam ediyorum. Yaşlı bir adam çadırın kapısında oturmuş, incecikten ağlıyor. Yanına gidip “Neden ağlıyorsunuz? Yardım edebilir miyim?” diye soruyorum, yaşlı adam söylediklerimi anlamıyor, o sırada küçücük bir kız yardıma koşuyor, yaşlı adamla konuşuyorlar sonra kız bana dönüp akıcı bir Türkçeyle adamın derdini anlatıyor: “Onun geliniyle kızı Kobani’de kalmış, IŞİD’in onları köle yapmasından korkuyor. Allah’a sürekli yalvarıyormuş, benim canımı al, onlara say” diye. Söyleyecek bir söz bulamıyorum, kıza teşekkür edip kamp içinde dolaşmaya devam ediyorum. Birden karşıma saçlarını sıfıra vurmuş, gencecik bir kadın çıkıyor. Göz göze geliyoruz, beni takip eden küçük kız hemen yanımızda bitiyor, meğer adı Salime olan bu genç kadın saçlarını sıfıra vurup erkek kıyafeti giyerek IŞİD’in elinden kurtulmuş, şimdi saçlarının uzamasını dört gözle bekliyormuş. Az ötede bir grup çocuk ellerinde patlak bir topla oyun oynuyorlar. Yanlarına gidiyorum biri patlak topu bana doğru atıyor, yakalıyorum gülerek beni alkışlıyorlar. Patlak olmayan bir top sözüm olsun. Şimdi kampın hemen yanındaki kocaman bir hangara giriyorum. İçerisi çeşitli belediyelerden, sivil toplum örgütlerinden gelen yardım malzemeleriyle dolu. 50-60 genç, yardım malzemelerini cinslerine göre ayırıp istifliyorlar. Ve birden hep birlikte, “Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır ancak bu böyle gitmez” diye 1 Mayıs marşına başlıyorlar ben de avazım çıktığı kadar bağırarak marşa katılıyorum. Ertesi gün Suruç’tan ayrılmam gerek, uçağa gitmeden yapılacak bir işim var, bir oyuncak dükkânına girip ne yazık ki sadece on bir tane kalmış topları kucaklayıp kampa götürüyorum. Her bir topu bir çocuğa atıp yola koyuluyorum.

Yazarın Son Yazıları

Canım şaka yapmışlardır

Sevgili okurlarım, yıllar önce İspanya’nın Endülüs bölgesinde dolanırken nereden aklıma düştüyse yolda gördüğüm Çağlar Boyu İşkence Aletleri Müzesi’ne girivermiştim.

Devamını Oku
30.11.2025
Denize düşen yılana sarılır

Sevgili okurlarım gerçekten bıktım, neden mi?

Devamını Oku
23.11.2025
Müjde! Ölüm kokan parfümlerim var!

Sevgili okurlarım bir an kendimi bir reklam şirketinde çalışırken buldum.

Devamını Oku
16.11.2025
Dünya unuttuğu bir sözcüğü yeniden anımsadı: Sosyalizm!

Geçtiğimiz hafta, uzun zamandır siyasal ve ekonomik belirsizlik, biri biterken öteki başlayan savaşlar ve giderek şiddetini artıran emek sömürüsü karşısında umutsuzluğa kapılan dünya halkları, uzun zamandır egemen güçler tarafından özellikle unutturulan bir sözcüğü yeniden anımsadı: “Sosyalizm!”

Devamını Oku
09.11.2025
Kraldan çok kralcılar

Sevgili okurlarım tarih bize, ülkelerin çökmesine en çok yardım edenlerin kraldan çok kralcılar olduğunu gösterir.

Devamını Oku
02.11.2025
İmecenin muhteşem gücü

Sevgili okurlarım ülkemin içinde bulunduğu belirsizlik durumu, giderek çoğalan çocuk çetelerinden söz etmek, öldürülen yoldaşların ardından ağıt yakmak, her gün bir kadın cinayetiyle yüz yüze gelmek beni hiç olmadığım kadar umutsuzluğa sürükledi.

Devamını Oku
26.10.2025
Hakan Tosun sen gittin gideli

Sevgili okurlarım bu hafta bir vatanseveri, bir doğa koruyucusunu, işi sadece gerçekleri belgelemek olan bir güzel insanı Hakan Tosun’u toprağa verdik.

Devamını Oku
19.10.2025
Düzenin yeni kurbanları: Katil çocuklar!

Bir avukat İstanbul’da kalabalık bir caddede, ofisi önünde maskeli kişiler tarafından Kalaşnikoflarla taranarak öldürülüyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Ah bu ne sevgi bu ne ıstırap!

Sevgili okurlarım insanın tüylerini ürperten. “Bu kadar da olmaz” dedirten bir fotoğrafa bakıp duruyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Adana’nın yolları taştan sen çıkardın beni baştan!

Sevgili okurlarım hepiniz benim Adana sevgimi bilirsiniz.

Devamını Oku
28.09.2025
Kırmızı elbiseli küçük kız

Onun hiçbir şeyden haberi yoktu.

Devamını Oku
21.09.2025
Vahşetin korkunç sularında

Sevgili okurlarım şimdi gelin İtalya’nın Roma kentinde vahşet resimlerinin sergilendiği bir müzeye girelim.

Devamını Oku
14.09.2025
Bir kitap: ‘Sırlarım İpte Asılı Kaldı Balım’

Sevgili okurlarım bugüne kadar hiçbir kitap beni böylesine acıtmamıştı.

Devamını Oku
07.09.2025
Devlet bir sivil itaatsizlik örgütü müdür?

Sevgili okurlarım, sivil itaatsizlik özellikle yasalardan, yönetimden hoşnut olmayanların başvurduğu bir eylemdir.

Devamını Oku
31.08.2025
Bize kim düşe?

Sevgili okurlarım bugün yazıma Leonard Cohen’in “Herkes biliyor geminin su aldığını./ Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini./ Ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu” şiiriyle başlayayım dedim, herkes biliyor da ben neden böyle doktorun az önce biyopsi yaptığı bir hasta gibi endişeyle bekliyorum.

Devamını Oku
24.08.2025
Ah ah beni belediye başkanı yapmadılar!

Sevgili okurlarım iyice kafa sersemi olduk.

Devamını Oku
17.08.2025
Parayı veren düdüğü çalar!

Sevgili okurlarım bu yaz kendimi büyük bir açık hava tiyatrosunda oyun izliyor gibi hissediyorum.

Devamını Oku
10.08.2025
Şu nitelikli ol ne demek? Biri bana anlatsın!

Sevgili okurlarım bir hafta önce ülkemizde her yer yanıyordu.

Devamını Oku
03.08.2025
‘Kolay ölümler ülkesi’

Sevgili okurlarım başlık benim değil, sosyal medyada gördüm, sahibini aradım, bulamadım ama bu başlığa vuruldum.

Devamını Oku
27.07.2025
Asılacak kadınlar ülkesi

Sevgili okurlarım bu hafta yazar Pınar Kür’ü sonsuza uğurladık.

Devamını Oku
20.07.2025
Kavşaktayız yeni sorular sorma zamanı!

Sevgili okurlarım ne yazık ki kavşağa geldik arabayı ya uçurumdan aşağı süreceğiz ya da hepimiz yepyeni sorular sormaya, çözümler bulmaya çalışacağız.

Devamını Oku
13.07.2025
Topyekûn savaştayız!

Başlığım kimseyi şaşırtmadı değil mi? Evet, bu canım ülkede yepyeni bir savaş deneniyor.

Devamını Oku
06.07.2025
Zeytine ağıt

Sevgili okurlarım şimdilik füzelerle, insansız uçaklarla yapılan savaş bitmiş görünüyor, doğrusu ben bittiğine hiç inanmıyorum. Bir yerlerde gene füzeler uçacak, çocuklar ölecek, ölüyor da. Şimdi gelelim bizdeki asıl savaşa. Evet dostlarım ülkemizin zeytinliklerimizi bitirme savaşı bu.

Devamını Oku
29.06.2025
Dünyanın hali gibi halimiz

Sevgili okurlarım meğer bizim bu kadim ülkemizde ne kadar çok savaş uzmanı varmış.

Devamını Oku
22.06.2025
Yeniden Türkiş Dekameron

Sevgili okurlarım, epey bir zamandır yaklaşık 20 yıldır bu köşede neredeyse aynı sorunları yazmaktan bıktım.

Devamını Oku
15.06.2025
‘Bana denizi göster’

Sevgili okurlarım gene bir bayram günü, üstelik pazar. Açık konuşmayı severim bilirsiniz öyleyse açık konuşayım ben bu bayramı hiç sevmem.

Devamını Oku
08.06.2025
Unutma biz Anadolu’yuz!

Sevgili okurlarım bir kentten başka bir kente taşınmak ne kadar zormuş.

Devamını Oku
01.06.2025
Biraz mevzu değiştirelim

Sevgili okurlarım 50 yıldır yaşadığım İstanbul’u bırakıp Kocaeli’nin Değirmendere Mahallesi’ne taşınıyorum.

Devamını Oku
25.05.2025
Cebinde şiirlerle dolaşan bir film yönetmenini uğurlarken

Sevgili okurlarım 25 yıllık hayat ve iş arkadaşım, kızım Dünya’nın babası cebinde şiirlerle dolaşan tüm hayatı boyunca devrime inanan film yönetmeni Ali Özgentürk’ü sonsuzluğa uğurladık.

Devamını Oku
18.05.2025
Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Devamını Oku
11.05.2025
24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’nde toplu anılar

24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festival

Devamını Oku
04.05.2025
Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Devamını Oku
27.04.2025
Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Devamını Oku
20.04.2025
Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Devamını Oku
13.04.2025
Boykotun sessiz çığlığı

Boykotun sessiz çığlığı

Devamını Oku
06.04.2025
Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Devamını Oku
30.03.2025
Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Devamını Oku
23.03.2025
Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Devamını Oku
16.03.2025
Ah ne çok öldük!

Ah ne çok öldük!

Devamını Oku
09.03.2025
Ne oldu barış mı gelecek?

Ne oldu barış mı gelecek?

Devamını Oku
02.03.2025