Bir ülke kendi sofrasını kuramazsa - Gülay Ertürk
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Bir ülke kendi sofrasını kuramazsa - Gülay Ertürk

03.10.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bir ülke gıdasını başka ülkelerin insafına bıraktığında, bağımsızlığını da yitirir. Bunun en çarpıcı örneğini Somali’de görüyoruz. Somali’nin açlığı, Türkiye’ye ders olmalı.

Yaklaşık 19.7 milyon nüfusa sahip Somali, 637 bin kilometrekarelik geniş yüzölçümüne rağmen açlıkla boğuşuyor. Bugün ülkede 6 milyon insan acil yardıma muhtaç. Birleşmiş Milletler Gıda Programı, bu gereksinimin yalnızca yüzde 20’sine yanıt verebiliyor. Yani, milyonlarca insan aç!

Somali, bir yandan iklim krizinin ve kuraklığın pençesinde, diğer yandan da bitmeyen iç savaşlarla boğuşuyor. Eş Şebab militanlarının etkinliği sürüyor, klan temelli siyasi bölünmüşlük merkezi otoriteyi zayıflatıyor. Somali’de 3,9 milyon kişi evini terk etmiş durumda, binlercesi Avrupa’ya sığınmak için yollara düşüyor. Ekonomisi çökmüş; kişi başına düşen gelir 2 bin doların bile altında.

SONUÇ ACI OLDU

Oysa Somali bir zamanlar kendi kendine yetebilen, hatta ihracat yapabilen bir ülkeydi. 1970’lerde nüfusun yüzde 70’inden fazlası göçebe hayvancılıkla geçiniyordu. Deve, koyun ve keçi sürüleri Arap ülkelerine ihraç ediliyordu. İhracat gelirlerinin yüzde 80’i hayvancılıktan geliyordu.

Ama 1980’lerden itibaren küresel şirketler ve uluslararası kurumlar devreye girdi. IMF ve Dünya Bankası’nın dayattığı “yapısal uyum programlarıyla Somali’ye şu söylendi: “Yerli üretimi desteklemeyin, dışarıdan ucuz et alın.”

Kâğıt üzerinde mantıklıydı: Avustralya’dan, Avrupa’dan, Brezilya’dan gelen donmuş et Somali’deki üretimden daha ucuz görünüyordu. Ama sonuç tam bir felaket oldu.

Yerli üretici rekabet edemedi, çobanlık çöktü, kırsal ekonomi dağıldı. İnsanlar şehirlere göçtü. Hayvancılık kültürü, üretim kapasitesi ve gıda bağımsızlığı yok oldu. 1990’larda iç savaş patlayınca zaten çökmüş olan üretim sistemi tamamen dağıldı. 1992’deki büyük açlık felaketinde 300 bin insan yaşamını yitirdi.

Bugün Somali hâlâ büyük hayvan varlıklarına sahip, ama işleme tesisi yok, soğuk zinciri yok, veteriner hizmetleri altyapısı yok. Çokuluslu şirketler Somali’den ucuz canlı hayvan alıyor, eti, sütü, deriyi kendi ülkelerinde işleyip katma değeri kendilerine bırakıyor. Somali ise sadece hammadde sağlayıcısı haline getirildi.

TÜRKİYE İÇİN AÇIK DERSLER

Somali’nin yaşadığı bu süreç bize çok net bir uyarı yapıyor.

- Ucuz ithalat yerli üretimi bitirir.

- Veteriner hizmetleri ve gıda güvenliği altyapısı ulusal meseledir.

- Katma değer ülke dışına çıkmamalıdır.

- Yardım ve ithalat adı altında gelen politikalar uzun vadede bağımlılık yaratır.

Bugün Türkiye’de de benzer söylemleri sık sık duyuyoruz: “Dışarıda et daha ucuz.” Evet, ithalat kısa vadede fiyatları düşürebilir. Ama uzun vadede üreticiyi üretimden koparır. Çiftçi üretimden çekildi mi, kırsalda yaşam biter, hayvancılık çöker, gıda bağımsızlığı kaybolur.

Somali örneği bize şunu net biçimde gösteriyor: Emperyalizm yalan söylemedi. Evet, Somali’de üretim gerçekten daha pahalıydı. Ama söylemedikleri şey şuydu: Eğer üretmezsen, ucuz da olsa bir gün aç kalırsın.

GENEL MÜDÜRLÜK NEDEN ÖNEMLİ?

Bir ülkenin gıda güvenliği, hayvancılığının sürdürülebilirliği ve halk sağlığı, veteriner hekimliğin kamusal otoritesiyle doğrudan bağlantılıdır. Dünyanın pek çok ülkesinde bu işlerin devlet düzeyinde, bağımsız ve güçlü bir “veteriner otoritesi” tarafından yürütülmesi tesadüf değildir. Çünkü salgın hayvan hastalıkları yalnızca hayvanları değil, insan sağlığını ve ekonomiyi de tehdit eder.

Türkiye, 1936’da imzaladığı Cenevre Sözleşmesi ile hayvan hastalıklarıyla mücadelenin devletin asli görevi olduğunu kabul etmiştir. Sözleşmede açıkça, bu hizmetlerin doğrudan bakana bağlı bir veteriner hekim yönetiminde yürütülmesi gerektiği belirtilmektedir. Ancak 1984’te yapılan düzenleme ile Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü kapatılmış, görevler dağınık bir şekilde Tarım ve Orman Bakanlığı içinde eritilmiştir. Bu durum hem uluslararası yükümlülüklerimize aykırı hem de ülkemizin gıda güvenliği açısından ciddi bir risk oluşturmaktadır.

Bugün Somali örneğinde gördüğümüz gibi, üretim ve gıda güvenliği alanında otorite boşluğu yaşayan ülkeler bağımlı hale gelmekte ve halkı açlıkla karşı karşıya kalmaktadır. Bizim de benzer bir tablo yaşamamamız için Tarım ve Orman Bakanlığı’nda, Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü yeniden kurulmalı, veteriner hekimliğin kamusal görevleri güçlü bir otorite altında yeniden yapılandırılmalıdır.

Bu sadece hayvancılığımızın değil, aynı zamanda bağımsızlığımızın ve geleceğimizin teminatıdır.

ÜRETİMİ KORUMAK ŞART

Türkiye’nin gıda üretimi, sadece ekonomik değil, aynı zamanda ulusal bir meseledir. Fiyatı ne olursa olsun, kendi üretimimizi korumak zorundayız. Çünkü hayvancılık yalnızca et ve süt demek değildir; aynı zamanda kırsalda yaşamın devamı, hayvan refahının gözetilmesi, toplumun sağlığı ve ülkenin bağımsızlığı demektir.

Bizim yolumuz belli: Kendi üretimimizi desteklemek, çiftçimizi korumak, veteriner hizmetlerini güçlendirmek ve gıda güvenliğimizi kendi ellerimizle sağlamak. Ancak o zaman hem soframız hem de geleceğimiz güvence altında olur.

DR. GÜLAY ERTÜRK

VETERİNER HEKİMLER DERNEĞİ GENEL BAŞKANI

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025