Çatışma çözümünde rıza üretimi - Necati Özkan
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Çatışma çözümünde rıza üretimi - Necati Özkan

22.05.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

1990’lı yılların ikinci yarısında yayımlanan “Genç Bir İşadamına” isimli kitap, Türkiye’deki girişimcileri etkileyen iki büyük sorundan bahsediyordu: Siyasal İslam ve ayrılıkçı Kürt hareketi. Hatırladığım kadarıyla kitabın yazarı Emre Yılmaz “siyasal İslam sisteme entegre olabilir, sistemden faydalanarak zenginleşebilirse, ayrılıkçı Kürt hareketi de silahla yenilebilirse Türkiye’nin ve doğal olarak genç girişimcilerin önü sonsuza kadar açılabilir” diyordu. Pek çok ciddi kitabın, araştırmanın, makalenin yanında aslında popüler bir kitap bile doksanlarda Türkiye’nin geleceğine ilişkin esaslı bir tespit yapabilmişti.

Siyasal İslamcı fikirlerle iktidara geldikleri bilinen kadrolar gerçekten de geride bıraktığımız 25 yılda sistemden fazlasıyla nasiplerini aldılar. O kadar ki kendi içlerinde “Mücahit olacaktık, müteahhit olduk” şeklinde eleştiriler yapar noktaya geldiler. Dünyada da siyasal islamcı hareketler pratiğin zorluklarıyla karşılaştılar; itibar ve iktidar kaybettiler. Bugün için yeryüzünde iddia sahibi güçlü bir siyasal islam hareketi kaldı diyemeyiz.

Ayrılıkçı Kürt hareketi ise şimdilerde geri dönülmez bir aşamaya geldi. MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te yaptığı konuşmasıyla ve her türlü beklentiyi aşan, herkesi şoke eden inisiyatifiyle, PKK’nin silah bırakma ve kendini feshetme yolundaki girişimleri görünür hale geldi. Böylelikle kongresini toplayan PKK 12 Mayıs Pazartesi günü o geri dönülmez aşamayı ilan etti.

İktidar partileri, DEM ve ana muhalefet partisi CHP dahil siyaset dünyasının ve vatandaşların çok büyük bölümü PKK’nin kendini feshetme kararını olumlu buldu. Lakin fesih ilanında değinilen Lozan, 1921 Anayasası ve soykırım gibi kavramlar yüzünden bir kısım partiler ve vatandaşlar gelinen noktaya kuşku ve endişe ile bakıyor. Doğrusu, bu endişeleri anlamak ve önemsemek durumundayız. Ama öte yandan da kimsenin görmezden gelemeyeceği çıplak bir hakikat var: Tarihimizin en uzun, en örgütlü, en kanlı ve en maliyetli sorununu yaratan illegal bir yapı, silahtan ve silahlı mücadeleden vazgeçme iradesini ortaya koyuyor!

SİLAHTAN ARINMAK ASLİ HEDEF

Elbette henüz sürecin çok başındayız. Her şey oldu bitti diyemeyiz. Asıl süreç şimdi başlıyor. Siyaset bu süreçte görev yapacak. Nihai noktaya erişmek için yol alırken provokasyonlar, tuzaklar, ihanetler dahi görülecektir. Her aşamada fikir ayrılıkları yaşanacaktır. Ama tek başına bu irade beyanının bizzat kendisi bir dönüm noktasıdır. Neden? Çünkü ister düzenli ordular arasında olsun, isterse bir düzenli orduyla gerilla tarzı mücadele eden örgüt arasında olsun, savaşlar politik birer eylemdir. O yüzden literatürde, “Savaş politikanın başka araçlarla devamıdır” denir.

Gelmiş geçmiş en etkili stratejistlerden biri olan Prusyalı General Carl Von Clausewitz’e göre, “Savaşın hedefi düşmana iradenizi zorla kabul ettirmek ve onu silahtan arındırmaktır.” Hatırlayalım, Osmanlı’nın sonunu getiren Mondros Mütarekesi ile tam da bu nedenle ordu terhis edildi ve silah bırakıldı.

Şu halde, her şeyden önce, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yasadışı örgütle 50 yıla yaklaşan mücadelesi devlet lehine son buluyor. Dahası, 50 yıl önce Türkiye’den toprak koparma iradesi ile kurulmuş olan örgüt, “ortak vatanda birlikte yaşama” arzusuyla bu iradeyi geride bırakıyor. Kim ne derse desin, stratejik açıdan bakıldığında gelinen aşama bu topraklarda yaşayan herkesin lehinedir ve desteklenmelidir. Bu süreçte emeği geçen herkese de müteşekkir olunmalıdır.

1990’larda Kürt raporları yazarak, siyasetin zorlandığı zamanlarda Kürt milletvekillerini kendi listelerinden aday göstererek toplumsal barışa giden yolda CHP tarihi adımlar atmıştı. Benzer şekilde toplumsal uzlaşma ve kapsayıcılık adına Ekrem İmamoğlu “İstanbul İttifakı”, Özgür Özel ise “Türkiye İttifakı” diyerek, yerel yönetimlerde bu sürece gelinen yolda önemli adımlar attılar. Bugün de CHP bu süreçte aldığı pozisyonla barış yolunda stratejik bir katkı sunuyor. Ana muhalefetin mevcut pozisyonu, sürecin en önemli destekçisidir.

Bununla birlikte, PKK’nin silah bırakma kararının geçici olmamasını ve ortak yaşama iradesinin toplumsal kabulünü istiyorsak, sürecin duygusal yanlarına da dikkat etmeliyiz. Çünkü dünya örnekleri duygusal yöne enerji harcamayan ve başarısızlığa uğrayan olaylarla dolu.

Her çatışma ancak ve ancak toplumsal rıza üretimine odaklanan, bu alanda tarafların duygularını hesaba katan adil adımlarla tamamen çözülebilmiştir. Aksi takdirde, tarihten ve literatürden biliyoruz ki çatışmacı taraf pes etmeyecek ve daha uygun bir zamanı bekleyerek daha da yaygın şekilde mücadelesine devam edecektir. Versay Anlaşması sonrası Nazi Almanyası’nın inşası sürecinde olduğu gibi.

Geride bıraktığımız şu birkaç gün içinde siyasi liderlerin yaptıkları açıklamalar ne denli kaygan bir zeminde sürecin ilerlediğini anlamamıza yetiyor. DEM Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ın korucularla ilgili sözleri, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un umut hakkı ile ilgili sözleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Biz sayın Bahçeli ile birlikte ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz” ifadesi henüz siyasi elitler arasında bile gidilecek çok yolun olduğunu gösteriyor.

Peki ne yapmalı? Bugüne kadar sürecin kapalı kapılar ardında yürütülmesi ve ayrıntıların kamuoyuna açıklanmaması anlaşılabilir. Ama bir yandan parlamento zemini, diğer yandan da toplumsal rıza üretimi ile sürece devam edilebilir.

DÜNYADAN ÖĞRENMEK

Bu konuda bizden çok daha ağır bedeller ödeyerek çatışma çözümünü sonlandırmış ve nihayetinde toplumsal rıza üretimini başarmış Kolombiya örneği fikir verici olabilir.

Bilindiği gibi Kolombiya’nın Marquetalia Özyönetim Bölgesi kırsalında 1964 yılında, siyasi ayrımcılık ve ekonomik eşitsizliklere isyan etmek üzere kurulmuş olan FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri), silahlı mücadeleyi esas alan Marksist-Leninist bir örgüt idi. 2016 yılına kadar tam 52 yıl süren silahlı çatışmalarda 200 binden fazla insan yaşamını yitirdi. 80 binden fazla insan kaçırıldı. 8 milyon insan yurdundan göç etmek zorunda kaldı.

Kolombiya Devleti, FARC ile 1984-1991- 1999-2006 ve 2012’de olmak üzere tam beş kez müzakere masasına oturdu ve örgüt ancak 2016’da silah bırakarak kendini feshetti.

BARIŞIN İLETİŞİMİ

Kolombiya Devleti ile FARC liderleri arasında yapılan barış görüşmeleri ancak beşinci denemede başarıya ulaşabildi. Çünkü bu defa perde arkasında gizli anlaşmaların yapıldığına yönelik endişeleri yönetmek üzere iletişim kampanyaları yapılmasına karar verilmişti.

Görüşmelerin devam ettiği dört yıl boyunca taraflar kamuoyuna düzenli ve tutarlı bilgiler verdi. Başlarda Kolombiya hükümeti temkinli bir medya stratejisi uygularken FARC hemen her hafta kamuoyuna açıklamalar yapmayı tercih etti.

Hükümet önce FARC ile yakın ilişkilere sahip olduğu bilinen gazeteci Alvaro Sierra’yı iletişimi yönetmekle görevlendirdi. Ardından Kolombiya Savunma Bakanlığı ülkenin en yaratıcı reklamcılarından Jose Miguel Sokoloff ve Lowe Ajans’ı kampanyalar hazırlamak üzere görevlendirdi. Sokoloff ve ekibi dört yıl boyunca radyo, TV, outdoor ve ormanlarda, gerilla güzergâhlarında ortam medyası kampanyaları yaptı.

Bir yandan Kolombiya Hükümeti FARC gerilla liderleri ile siyasi, hukuki, askeri ve ekonomik adımları görüşüyordu. Diğer yandan Sokoloff ve ekibi aileler ve eski gerillalarla görüşerek kampanyalar üretiyordu. Toplumsal rıza üretmek ve gerillaların evlerine dönmelerini sağlamak için yaygın medya kullanılıyordu. Düzenli ve sürekli kampanyalarla toplumu duygusal olarak hazırladı, gerillaları sekter tutumdan uzaklaştırıldı. Öyle ki her ay 300 gerilla kendi isteği ile örgütü ve silahını bırakıp devlete teslim oluyor ve kısa sürede ailesine kavuşuyordu.

İnsan davranışlarını değiştirme konusunda önemli bir güce sahip olan reklam kampanyalarının hızlandırıcı moderasyonuyla Kolombiya dünya tarihinin en kanlı çatışmasını geride bıraktı. 40 binden fazla gerilla gücüne sahip olan FARC, sonunda silahı bıraktı ve kendisini feshetti. 2014 ve 2021’de iki kez Brand Week İstanbul’a konuşmacı olarak katılan Sokoloff deneyimlerini Türk reklamcılarla paylaştı.

HUKUKSUZ TÜRKİYE'DEN TERÖRSÜZ TÜRKİYE ÇIKAR MI?

Tabii ki Kolombiya tecrübesi özellikle iletişim alanında ideal bir çözüm yolu. Türkiye bu yolu bugüne kadar stratejik olarak hiç kullanmadı. Ama bizim için soru şu: Hukuksuz bir Türkiye’de terörsüz Türkiye için rıza üretmek mümkün mü? PKK’nin yarım asır sonra silah bırakması ve çatışmasızlık yolunda adım atması elbette çok değerli. Ancak Türkiye’deki gibi otoriter ve kutuplaştırma esaslı bir rejim tarafından yönetilen memleketlerde demokratikleşme olmadan kalıcı barış sağlanabilir mi?

Otoriter siyasi pratikleri ortadan kaldıracak şeffaflık, kapsayıcılık ve eleştiriye açıklık gibi koşulları bu rejim kaldırabilir mi? Toplumun neredeyse yarısını temsil eden ana muhalefet partisi dışlanırken barış olur mu? Ülkenin en büyük şehrini yöneten belediye başkanı ve ekibi hapisteyken barış olur mu? Galiba bunun için, Devlet Bahçeli’nin herkesi şoke etmeyi başarmış olan “Öcalan gelsin, Meclis’te konuşsun” çıkışı kadar radikal demokratikleşme adımlarına ihtiyaç var. Hem de gecikmeden!

Zira, demokratik yaşamın her alanda geliştirilmesini hedefleyen bu tür adımlar atılmazsa, sayın Bahçeli için yaşamsal bir misyona dönüşen “terörsüz Türkiye” projesi gerçekleşemeyecek. İletişimcilerin hünerli elleri bile güven ve rıza üretemeyecek. Toplumun büyük bölümünün, PKK’den boşalan “düşman” gereksinimini CHP ile doldurmaya çalıştığına inandığı iktidarın çatışmayı sonlandırma iradesi sergilediğine ikna olması olanaklı görünmüyor. Toplumsal rıza üretilemezse “iç cephede” huzur da sağlanamayacak.

Öte yandan iktidar, “Silah bırakma ve çatışmasızlığın siyasi rantından yararlanırım, toplumsal barış ve demokratikleşmeyi de zamana yayarım. Gerekmezse de hiç o işlere girmem” şeklinde düşünüyorsa kendisi ve ülkemiz ilk çözüm sürecinden çok daha ağır ve uzun süreli bedeller ödemek zorunda kalabilir.

CHP DÜŞMANLAŞTIRILIRSA İÇ CEPHEDE HUZUR KALMAZ

İktidarı, muhalefeti, sivil toplumu ve vatandaşıyla herkes samimiyetle çalışır ve “terörsüz Türkiye” gerçekten inşa edilebilirse işte o zaman “Genç Bir İşadamına” kitabının yazarı Emre Yılmaz’ın rüyası gerçekleşir. Türkiye genç girişimciler için olduğu kadar her kökenden vatandaş için de bir barış ve demokrasi adasına dönüşür.

Ancak Selahattin Demirtaş’tan Ümit Özdağ’a siyasi parti liderlerini içeride tutarak, Ekrem İmamoğlu gibi her siyasi kökenden vatandaşın desteklediği ve umut kabul ettiği yeni nesil liderleri oyun dışına atarak bu rüyanın gerçekleşmesi zor. “Terörsüz Türkiye” projesini yöneten ve bu projenin başarıya erişmesini samimiyetle isteyen herkesin şu soruya cevap vermesi şart: Madem amacınız toplumsal barış, biz niye hapisteyiz?

NECATİ ÖZKAN

TUTUKLU SİYASİ DANIŞMAN

İlgili Konular: #CHP #barış

Yazarın Son Yazıları

Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025