Fransız ressam Eugéne Delacroix’nın “Halka Yol Gösteren Özgürlük” adlı yağlı boya tablosunu Paris’te Louvre Müzesi’nde iki kez görme olanağı buldum. Tablonun eni 2.60 m, boyu ise 3.25 m. Tablonun ebadını yazarken bir an için Ruhi Su’nun “İnsan ve Emek” şiirinden şu dizeleri anımsadım: “Benim memleketimde bugün / Kırk elli bin liradır / Resmin metrekaresi / Ve dillere destandır canım / Turan Erol beyazıyla Bodrum’un mavisi” (Sanat Emeği, Sayı 3, Mayıs 1978)
Her iki ziyaretimde de Delacroix’nın bu ünlü tablosunun önünde durup büyük resme hayranlıkla uzun uzun bakmıştım. Tablonun orta yerinde, bir elinde özgürlüğü simgeleyen üç renkli Fransız bayrağı, diğerinde adalet ve özgürlük için savaşı simgeleyen tüfekle halka önderlik eden özgürlük savaşçısı bir kadın yer almaktadır. Kadının hemen yanında elinde tabanca, savaşçı bir çocuk vardır. Kadın, adalet ve özgürlük savaşına katılan Fransız halkının birliğini temsil ederken yanı başındaki çocuk Fransa’nın geleceğini temsil etmektedir.
TARİHİN TARAFI
Victor Hugo, 1862’de yazdığı ölümsüz eseri Sefiller’de bu tablodan esinlenerek barikatlarda direnen şair ruhlu romantik çocuk kahramanına Gavrouch adını verecektir. Tabloda resmedilen 1830 Fransız Devrimi’dir. Delacroix’nın bu ünlü tablosu zamanla evrensel bir tema olarak umudun ve özgürlüğün simgesi haline gelmiştir. Fransa’da 1830 Temmuz Devrimi ile birlikte hanedanlıktan liberal monarşi dönemine geçilmiş, ardından da 1848 Devrimiyle cumhuriyet ilan edilmiştir. Fransa’da “devrim çağı”, mutlak monarşinin sona erdiği 1789’dan cumhuriyetin ilan edildiği 1848’e dek tam 60 yıl sürmüştür. Duvardaki bu büyük tablo Fransa’da tarihsel bir “an”ı göstermenin yanı sıra 60 yıllık bir “devrim çağı” perspektifi de sunmaktadır. Tutarlı bir tarihsel bilinçle olaylara bakıldığında, tarihte olup bitenlerin, kaydı tutulan birer tarihsel “an” olmanın ötesinde birbirini etkileyen tarihsel “süreç”ler olduğu görülecektir.
Yaşanan tarihi olayların herhangi bir “an”ında o olayların herhangi bir yerinde/tarafında yer almış olmak tarihin “doğru” (ya da “yanlış”) tarafında yer almış olmak anlamına gelmez. Çünkü tarih “an”lardan çok “süreç”lerden oluşur. Suriye’de Arap Sosyalist Baas Partisi’nin (Baas, Arapça rönesans veya diriliş anlamına gelmektedir) 1963’ten bu yana sürdürdüğü 60 yıllık iktidarı, 2011’de Arap Baharı ile başlayan 13 yıllık iç savaşın sonunda 8 Aralık 2024 tarihinde çöktü.
OTORİTERLİĞİN SONU
HTŞ liderliğindeki rejim muhaliflerinin Halep kırsalından 27 Kasım 2024’te başlattıkları silahlı yürüyüş, herhangi bir ciddi direnişle karşılaşmaksızın 8 Aralık 2024’te Şam’da son buldu. HTŞ liderliğindeki muhalifler Şam’da geçici bir hükümet kurdu. Şu an ülke bu geçici hükümet eliyle yönetiliyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü, yönetim şekli, idari yapısı, ordusu vb. konular belirsizliğini koruyor. Ülkede yeni bir anayasal düzen kurularak seçimlere gidilmesinin 3-4 yıl alabileceği söyleniyor.
HTŞ liderliğinde 8 Aralık 2024’te ilan edilen “fiili” durumu bugünden “Suriye Devrimi” olarak adlandırmak, bu tarihi “an”a bakarak “tarihin doğru tarafındayız” demek için henüz erken. 2011’de Arap Baharı başladığında da “o tarih itibarıyla” ve o günlerdeki rüzgârın etkisiyle “Tarihin doğru tarafındayız” denilmişti. “Müslüman Kardeşler”in Mısır’da ve Tunus’ta iktidara gelişi, “tarihin doğru tarafında” yer almanın göstergesi ve “haklı gururu” olarak “lanse” edilmişti. O günlerin heyecanıyla “AKP modeli”nin bütün Kuzey Afrika ve Arap Dünyası’na “rol modeli” olabileceği söylenmişti. Şimdi de bizdeki başkanlık modelinin Suriye’ye örnek olabileceği dile getiriliyor.
Mısır’da ve Tunus’ta “Müslüman Kardeşler modeli” kısa sürede birer birer çöktü. Yine benzer bir hayal dünyasının etkisi altındayken alelacele “tarihin doğru tarafında yer alma” sevdasına kapılarak üstlenilen “Büyük Ortadoğu Projesi”nin eşbaşkanlığı da kayıtlara geçen bir başka “hazin” örnektir.
Bütün otoriter liderler, tarihin hep doğru tarafında durduklarını ileri sürerler. Onların maceracı, çıkarcı, oportünist siyasetlerinin bedelini ne yazık ki hep geniş halk kesimleri öder. Devlet gücüyle tesis edilen ağır baskı ve itaat ortamlarında, kendilerini tarihin yerine koyan otoriter liderlerin aceleci yargılarının kısa sürede tarihin çöp sepetini boyladığı çok olmuştur. Dünya tarihi bu tarz otoriter liderlerin hazin ve gülünç öyküleriyle doludur.
İBRAHİM BERKSOY
MAKİNE MÜHENDİSİ