Halka yol gösteren özgürlük - İbrahim Berksoy
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Halka yol gösteren özgürlük - İbrahim Berksoy

22.01.2025 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Fransız ressam Eugéne Delacroix’nın “Halka Yol Gösteren Özgürlük” adlı yağlı boya tablosunu Paris’te Louvre Müzesi’nde iki kez görme olanağı buldum. Tablonun eni 2.60 m, boyu ise 3.25 m. Tablonun ebadını yazarken bir an için Ruhi Su’nun “İnsan ve Emek” şiirinden şu dizeleri anımsadım: “Benim memleketimde bugün / Kırk elli bin liradır / Resmin metrekaresi / Ve dillere destandır canım / Turan Erol beyazıyla Bodrum’un mavisi” (Sanat Emeği, Sayı 3, Mayıs 1978)

Her iki ziyaretimde de Delacroix’nın bu ünlü tablosunun önünde durup büyük resme hayranlıkla uzun uzun bakmıştım. Tablonun orta yerinde, bir elinde özgürlüğü simgeleyen üç renkli Fransız bayrağı, diğerinde adalet ve özgürlük için savaşı simgeleyen tüfekle halka önderlik eden özgürlük savaşçısı bir kadın yer almaktadır. Kadının hemen yanında elinde tabanca, savaşçı bir çocuk vardır. Kadın, adalet ve özgürlük savaşına katılan Fransız halkının birliğini temsil ederken yanı başındaki çocuk Fransa’nın geleceğini temsil etmektedir. 

TARİHİN TARAFI

Victor Hugo, 1862’de yazdığı ölümsüz eseri Sefiller’de bu tablodan esinlenerek barikatlarda direnen şair ruhlu romantik çocuk kahramanına Gavrouch adını verecektir. Tabloda resmedilen 1830 Fransız Devrimi’dir. Delacroix’nın bu ünlü tablosu zamanla evrensel bir tema olarak umudun ve özgürlüğün simgesi haline gelmiştir. Fransa’da 1830 Temmuz Devrimi ile birlikte hanedanlıktan liberal monarşi dönemine geçilmiş, ardından da 1848 Devrimiyle cumhuriyet ilan edilmiştir. Fransa’da “devrim çağı”, mutlak monarşinin sona erdiği 1789’dan cumhuriyetin ilan edildiği 1848’e dek tam 60 yıl sürmüştür. Duvardaki bu büyük tablo Fransa’da tarihsel bir “an”ı göstermenin yanı sıra 60 yıllık bir “devrim çağı” perspektifi de sunmaktadır. Tutarlı bir tarihsel bilinçle olaylara bakıldığında, tarihte olup bitenlerin, kaydı tutulan birer tarihsel “an” olmanın ötesinde birbirini etkileyen tarihsel “süreç”ler olduğu görülecektir.

Yaşanan tarihi olayların herhangi bir “an”ında o olayların herhangi bir yerinde/tarafında yer almış olmak tarihin “doğru” (ya da “yanlış”) tarafında yer almış olmak anlamına gelmez. Çünkü tarih “an”lardan çok “süreç”lerden oluşur. Suriye’de Arap Sosyalist Baas Partisi’nin (Baas, Arapça rönesans veya diriliş anlamına gelmektedir) 1963’ten bu yana sürdürdüğü 60 yıllık iktidarı, 2011’de Arap Baharı ile başlayan 13 yıllık iç savaşın sonunda 8 Aralık 2024 tarihinde çöktü. 

OTORİTERLİĞİN SONU

HTŞ liderliğindeki rejim muhaliflerinin Halep kırsalından 27 Kasım 2024’te başlattıkları silahlı yürüyüş, herhangi bir ciddi direnişle karşılaşmaksızın 8 Aralık 2024’te Şam’da son buldu. HTŞ liderliğindeki muhalifler Şam’da geçici bir hükümet kurdu. Şu an ülke bu geçici hükümet eliyle yönetiliyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü, yönetim şekli, idari yapısı, ordusu vb. konular belirsizliğini koruyor. Ülkede yeni bir anayasal düzen kurularak seçimlere gidilmesinin 3-4 yıl alabileceği söyleniyor. 

HTŞ liderliğinde 8 Aralık 2024’te ilan edilen “fiili” durumu bugünden “Suriye Devrimi” olarak adlandırmak, bu tarihi “an”a bakarak “tarihin doğru tarafındayız” demek için henüz erken. 2011’de Arap Baharı başladığında da “o tarih itibarıyla” ve o günlerdeki rüzgârın etkisiyle “Tarihin doğru tarafındayız” denilmişti. “Müslüman Kardeşler”in Mısır’da ve Tunus’ta iktidara gelişi, “tarihin doğru tarafında” yer almanın göstergesi ve “haklı gururu” olarak  “lanse” edilmişti. O günlerin heyecanıyla “AKP modeli”nin bütün Kuzey Afrika ve Arap Dünyası’na “rol modeli” olabileceği söylenmişti. Şimdi de bizdeki başkanlık modelinin Suriye’ye örnek olabileceği dile getiriliyor.

Mısır’da ve Tunus’ta “Müslüman Kardeşler modeli” kısa sürede birer birer çöktü. Yine benzer bir hayal dünyasının etkisi altındayken alelacele “tarihin doğru tarafında yer alma” sevdasına kapılarak üstlenilen “Büyük Ortadoğu Projesi”nin eşbaşkanlığı da kayıtlara geçen bir başka “hazin” örnektir.

Bütün otoriter liderler, tarihin hep doğru tarafında durduklarını ileri sürerler. Onların maceracı, çıkarcı, oportünist siyasetlerinin bedelini ne yazık ki hep geniş halk kesimleri öder. Devlet gücüyle tesis edilen ağır baskı ve itaat ortamlarında, kendilerini tarihin yerine koyan otoriter liderlerin aceleci yargılarının kısa sürede tarihin çöp sepetini boyladığı çok olmuştur. Dünya tarihi bu tarz otoriter liderlerin hazin ve gülünç öyküleriyle doludur.

İBRAHİM BERKSOY
MAKİNE MÜHENDİSİ

Yazarın Son Yazıları

Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025