Olaylar Ve Görüşler

Hukuk ve adalet askıda: Av. Erol Türk

14 Şubat 2025 Cuma

Devlet dediğimiz zaman akla gelen ilk kavram, siyasi iktidardır. Siyasi iktidar, seçimle gelen ve geçici bir süre, ülkeyi yönetme görevini üstlenen siyasi partidir. Bu nedenle seçim kazanan siyasi parti, başta devletin anayasası olmak üzere bütün yasalarına ve evrensel hukuk kurallarına, insan haklarına saygılı olmak, dil, din, ırk farkı gözetmeden bütün yurttaşlara eşit davranmak zorundadır. Anayasasında demokratik, laik sosyal hukuk devleti yazan bir ülkede göreve getirilen siyasi parti anayasanın emredici kurallarının dışına çıkamaz.

Gerçek anlamda devlet, siyasi iktidarın fiili durumdan kurtulup hukukileşmesi, yazılı bir anayasaya göre halkın egemenlik hakkının belirlenmiş devlet organları tarafından kullanılması şeklinde kendini belli eder.

TEK ADAM REJİMİ

Siyasi iktidarın kurumlaşmış olduğu bu devlete “hukuk devleti” denir. Devlet ile hükümet bir ve aynı değildir. Devlet, devamlı ve süreklidir. Hükümet ise geçicidir ve devlet otoritesinin işletilmesini sağlayan bir araçtır. Hükümet sadece seçilmişlerden oluşmakta, devletin organlarını yönetme görevini üstlenmektedir. Bu nedenle devlet adına zorlayıcı kuvvet kullanan şahıslar ve yürütme organları devletin kendisi değil, devleti yönetmek üzere seçilen yani siyasi iktidar tarafından atanan kişilerdir.

16 Nisan 2017 tarihinde yapılan, anayasaya ve yasalara aykırı halkoylaması ve oy sayımı ile Türkiye, parti-devlet bütünleşmesine dayanan tek parti-tek adam rejimine evrildi. Parti devleti, modern diktatörlüklere özgü bir yönetim biçimidir. Ülkemizde yaşanan hukuksuzlukların ve adaletsizliklerin nedeni tek adam rejiminin yönetim yeteneğini yitirmesidir.

Ülkeyi derin bir yoksulluğa, yokluğa, yozluğa ve yolsuzluk bataklığına sürükleyen iktidar, eleştirilmeye katlanamıyor. Hukuk ve adalet askıya alındı. Yargı, “yukarıdan” gelen emir ve talimatlara göre verdiği kararlarla güven yitirdi. Kimin gözaltına alınacağını, kimin tutuklanacağını yandaş köşe yazarları önceden haber veriyor. Muhalif gazetecilerin, akademisyenlerin, belediye başkanlarının ve bir siyasi parti genel başkanının tutuklanması bağımsızlığını yitiren yargının, siyaset tarafından kullanılmasının sonucudur. Bir kişi istediği için genç teğmenler ile onların komutanları hukuksuz bir şekilde ordudan ihraç edildiler.

Bolu’da 78 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği yangın sonrası, asıl sorumlular ile ilgili bakana dokunan yok, koltuklarında oturmaya devam ediyorlar. İktidar yetkilileri yargı bağımsızdır, kimse bağımsız yargıya emir ve talimat veremez, diyerek insanlarla adeta alay ediyor.

NÜRNBERG DURUŞMALARI

Alman hukukçu Gustav Radbruch’a göre hukuk, keyfi uygulamalara karşı korunmalıdır. Adalet, hukukun nihai amacını ifade eder. Alman hukukçunun geliştirdiği teoriye göre yargıç, bir kanun ile adalet arasında bir çelişki olduğunu görüyorsa, söz konusu kanun, dayanılmaz derecede adaletsiz ise veya insanların kanun önündeki eşitliğini kasıtlı olarak yok ediyorsa yasayı uygulamamalıdır. Bu kuram Nazilerin yargılandığı Nürnberg duruşmalarında uygulanmıştır. Naziler her şeyi Nazi yasalarına uygun yaptıklarını iddia etmişler ancak onlar insanlık için adaletsiz yasaları uygulamamak yerine uyguladıkları için suçlu bulunmuşlar ve mahkûm edilmişlerdir.

DDK ve TMSF kayyum yasası Resmi Gazete’de yayımlandı. Demokratik bir hukuk devletinde bu tür yasaların yayımlanması hukuk adına utanç vericidir. Bir tek kişiye bu kadar geniş yetkilerin tanınması evrensel hukuk ilkelerine ve anayasaya açıkça aykırıdır. Anayasaya göre kimse kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamaz. DDK yasası, ülkenin yargı yetkisine açıkça müdahale etmektir. Askıda adalet, hukuk devletine yakışmıyor. Anayasa Mahkemesi daha önce iptal ettiği DDK yasa değişikliği ile TMSF kayyum yasasını ivedilikle yürütmesini durdurmalı ve iptal etmelidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları