Olaylar Ve Görüşler

Kemalizm ve Baasçılık - Doğan Ergenç

17 Ocak 2025 Cuma

61 yıllık “Baas rejimi” çöktü. Cihatçı terör örgütü Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ), Suriye’de kontrolü ele geçirdi. Çöken rejimin yerine neyin geleceği henüz belli değil. Ancak Suriye’nin cihatçıların yönetiminde demokratik bir düzene kavuşamayacağı kesin gibi. Bu ülke, laik bir otoriter rejimden İslamcı bir otoriter rejime geçiş yapacak gibi görünüyor. Umarız böyle olmaz ve Suriye’de laik, demokratik bir düzen tesis edilir. Ama bu ihtimal en azından şu an için pek mümkün değil gibi.

BAASÇILIK

2003 yılında, ABD Irak’ı işgal etti. Emperyalistler, gayet “demokratik gerekçelerle” Irak’a hücum ettiler. Saddam Hüseyin devrildi ve Irak’taki Baas rejimi yıkıldı. Ancak bu ülkeye “demokrasi” ve “insan hakları” gelmedi. Şimdi de Suriye’deki “Baas rejiminin” yıkılışına tanıklık ediyoruz. O zaman soralım: Neydi Baasçılık? Baasçılar nasıl bir programı savunuyorlardı? Bunlara bir bakalım.

Baasçılık olarak adlandırılan ideolojinin üç kurucusu var: Hıristiyan bir Arap olan Mişel Eflak, sosyolog Zeki el-Arzusi ve Selahaddin el-Bitar. Baasçılık; laik, kamucu, halkçı, devletçi ve milliyetçi (Pan-Arabist) bir temele dayanıyor. 

Bu ideolojinin temel sloganı: Birlik, hürriyet ve sosyalizm. Fakat Baasçılar, özel mülkiyeti tamamen reddeden bir sosyalizm anlayışından uzaklar. Onlar, özel mülkiyetin ve kamu mülkiyetinin bir aradalığını savunuyorlar. Aslında bunu bir tür “karma ekonomi” olarak tanımlamak olanaklıdır. Ancak özellikle küreselleşme sürecinde, Baasçıların neoliberal politikaları benimsedikleri görülmektedir.

KEMALİZM VE BAASÇILIK

Zaman zaman kimi çevreler, Kemalizm ile Baasçılığın birbirine benzediğini söylüyor. Kuşkusuz aralarında bazı benzerlikler olabilir. Ancak bu iki ideoloji arasında ciddi bir fark olduğunu söylemek olanakldır: Kemalizm, çok partili bir demokrasiyi benimsemesi bakımından “Baasçılık” olarak adlandırılan hareketlerden ayrılır. Bilindiği gibi, Baasçılar liberal demokrasiyi benimsemezler. Onların kurdukları rejimler tek parti diktatörlüklerine dayanır. Kemalizm için ise tek parti dönemi geçicidir. 

Asıl amaç çok partili bir demokratik düzene geçmektir. Nitekim Türkiye 1946 yılında, çok partili düzene geçmiş ve o günden bugüne kadar, kesintilere uğrasa da demokratik düzen işlemiştir. İşte Baasçılıkla Kemalizmi birbirinden ayıran en temel noktalardan biri budur. 

ALINACAK DERS

Şu sözler Mustafa Kemal’in: “Artık bugün demokrasi düşüncesi yükselen bir denizi andırmaktadır. 20. yüzyıl birçok zorba hükümetlerin bu denizde boğulduklarını göstermiştir.”

Suriye’de yaşananlardan alınacak epey ders var. Ancak en başta alınacak ders şudur: İnsan haklarını, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü benimsemeyen ülkeler emperyalist müdahalelere davetiye çıkarmaktadırlar. 

EMPERYALİZM

Emperyalistler, kendileriyle uyumlu olmayan rejimlerin üzerine “demokrasi” ve “insan hakları” diyerek gitmektedirler. Elbette emperyalistlerin demokrasi ve insan hakları söylemi bir kandırmacadır. Onların böyle bir derdi yoktur. Ancak demokrasi ve insan hakları gibi gerekçeler, emperyalistlerin işgalci, yayılmacı politikaları için epey kullanışlı olmuştur ve hâlâ olmaktadır. O halde buradan çıkarılacak ders şudur: Emperyalistlerin işgalci, müdahaleci politikalarına karşı mücadele edenler, kendi ülkelerinde demokratik düzenler kurmak durumundadırlar. Emperyalist saldırganlığın panzehirlerinden biri de budur.

DOĞAN ERGENÇ
SOSYOLOG



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları