Nasıl bir Türkiye?

28 Haziran 2024 Cuma

Ekonomi haberlerini okumaya başlayınca Türkiye’nin tam bir kriz döneminden geçtiğini anlamanız zor olmuyor. Örneğin ödenmeyen çek ve senetler geçen yıla göre patlamış. Karşılığı olmayan çeklerin tutarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 261 oranında artarak 57 milyarı geçmiş. İlk beş aydaki karşılıksız çek tutarı geçen yıldaki rakamın üzerine çıkmış.

Her konuda AB ölçütleri hedefimiz. Otomobillerin güvenlik gerekliliklerinde de uluslararası kurallara imza atmışız. AB ölçütlerine 7 Temmuz tarihinden sonra satılacak otomobillerde uyulması kararı verilmiş. Ancak gelin görün ki ne üreticiler bu ölçütleri tutturabilmiş ne de ilgili kurumlar bunu sağlayacak önlemleri alabilmiş. Elde kalmış, güvenliği yetersiz otomobillerin ucuz fiyatla satışının sağlanabilmesi için süre 31 Ağustos’a uzatıldı. Bu tarihe kadar güvenliği eksik otomobilleri kimin alıp güvensiz bir şekilde bineceği kimsenin umrunda değil. Yeter ki birilerinin elinde otomobil kalmasın.

Ekonomist Mahfi Eğilmez, bunalım nedeniyle kaybedenleri ve kazananları açıkladı. Dolar kurunun yılsonunda 45- 50 TL olacağı tahminiyle ürettikleri ürünü fiyatlandıranlar, yatırımı döviz olan ancak TL’ye çevirip banka faizine yatıranlar yüksek getiri elde etmişler. AKP iktidarının bunlar için adaletli bir vergilendirmesi söz konusu olamıyor. Çünkü paralarını dışarı kaçırma ya da dövize dönme riski var.

Kaybedenler her zamanki gibi değişmemiş. Emekçi ve emekliler. Sabit gelirliler, memurlar, işçiler... Bir de ürettikleri ürünün alım fiyatını iktidarın belirlediği tarım üreticileri, hayvancılık yapanlar. Buğday üretirsiniz AKP sizi ezer, çay üretirsiniz yaşadığınız sıkıntı umurunda olmaz.

AKP, 22 yıllık iktidarı sonrasında geldiği noktada hiçbir şey yapamamış durumda. Beton hariç. Ancak yaptığı her şeyi de katbekat fahiş fiyatlara mal etmiş. Atılım Üniversitesi akademisyenlerinden Savaş Zafer Şahin’in verdiği bilgiye göre Avrupa’daki kentsel üretim bir birime mal ediliyorsa Türkiye’de bu oran dört birime yükseliyor. Yerel yönetimler bu fark için önlem almıyor, hiçbir araştırma-geliştirme faaliyetinde bulunmuyor. Ar-Ge’nin birazcık geçerli olduğu tek alan savunma sanayisi. Gerisi aklımıza bile gelmiyor.

Örneğin ulusal ölçekte de kent ölçeğinde de ihtiyaçlar belirlenmiyor. Yakup Kadri’nin “Yaban” kitabında anlattığı 1900’lerin başındaki yoksulluğa dönmüş durumdayız. Köylü; kuru toprak ile mavi gökyüzü arasında sahipsizçeresiz kalmış durumda. Dışarıdan pamuk alıyoruz, Türkiye’de rekabetçi pamuk üretimine kafa yoran yok. İstanbul’un bir yılda tükettiği domatesin miktarını bile ölçememişiz ki bir planlama yapılabilsin. Çünkü herkes büyük politika yapıyor, bu küçük işlerle uğraşmıyor. Küresel güç olmaktan ve dünya liderliğinden sıra gelmiyor.

Ne üretelim, niye üretelim, ne kadar üretelim, nerede üretelim gibi sorulara yanıt aramayınca başka ülkelerin üreticilerini finanse ediyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Suriye dersleri 13 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları