26 Eylül 1972’deki Dil Bayramını, Divanü Lûgatit-Türk’ün yazılışının 900. yıldönümünü dünyaca tanınmış 45 Türkbilimciyle kutlamıştık. O dönemde de en yerli sözde dilciler, Osmanlıcayı köpürtmeye çabalıyor... Dil Devrimine, “Uydurukçanın karanlık günleri” diyor... Yeni sözcükleri, “düzmece Türkçenin leş gibi tiksindirici piç kelimeleri” diye yasaklatmak için yırtınıyorlardı. Yabancı dilcilere göre, “Harf-Dil Devrimleri Mustafa Kemal mucizesi”ydi... Atatürk’ün kurduğu TDK’nin başarısını alkışlıyorlardı.
TDK 40 yaşındayken ben, 22’ydim. O sıra 70’i aşan Ömer Asım Bey’le yaşıtımmış gibi söyleşirken 40 yılı, 400 yıl gibi gözümde büyütmüştüm. Sözleri belleğimde...
“Devrim de senin gibi çok genç... Devrimler, sizinle birlikte büyüyecek; ama yaşlanmayacak... Devrim ruhu hep genç kalmalı...”
1972’den bugüne köprülerin altından kirli sular aktı. Kimi ülkeler bölündü, kimi silindi. Yayılmacı, siyasal ekonomik bağımsızlığı su alanlarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor. 102 yıllık devrim deneyimi olan laik cumhuriyetimiz de... Ulus bilinci, yurt sevgisi aşınanlar yüzünden yara bere içinde...
Dil Devriminin 93’üncü yılındaki savrulmayı körükleyen karşıdevrim, saklandığı kovuklardan burnunu değil bedenini çıkardı. Eğitimi, yargıyı didiklerken... Zeytini çamı meşesiyle ormanlar kararıyor... Ormanda kalmayan yeşil, ulusal bilincin üzerine çörekleniyor. Bugün başat sorumuz ekonomi dil dil dilll!
Atatürk’ün yanında Dil Devrimine “Türk rönesansı” diyenler 1950’lerde dönüverince... Yıllar yılı tüm gerici iktidarların ana konusu Dil Devrimi oldu. Yüzyıllarca yalnız “mirici”nin aradığı halk öğrenemediği dinsel anlam yüklenen yazıyla muskacıların... Anlamadığı bir dille bir avuç orun çıkar açıkgözünün eline bırakılıp... Kandırılmıştı. Dil Devrimiyle yenileşen dille halk, siyasadan ekonomiye yaşamsal olan her şeyi doğru anlayacak... Yalanı yanlışı, haksızlıkları sorgulamaya, hesabını sormaya başlayacaktı. Dil Devrimi ve TDK ile kavga, laik eğitimin budanmasını, yeraltı üstü varlıkların satışını perdeliyordu. Atatürk’le, cumhuriyetle hesaplaşanlar 51 yıl, TDK’yi kapatma düşü kurdu. Atatürk’ün TDK’ye gelir bırakan vasiyetnamesi engeldi. 12 Eylülcüler darbe yasasıyla engeli kaldırdı. Hukuk tanımaz darbeciler TDK’nin anahtarını davul zurnayla karşıdevrime verdi. 1983’ten bugüne çok hükümet geldi geçti. Ata’nın vasiyetnamesindeki hukuk lekesi duruyor. TDK’nin 42 yıl önce kapatılmasıyla karşıdevrime bütün yollar köprüler açıldı.
1970’lerde Aydınlar Ocağı gibi oluşumların ürünü Türk İslam sentezi gündemdeydi. 12 Eylül yaklaşırken Aydınlar Ocağı Mayıs 1980’de, “Milli Kültür Meseleleri”nin çözümünde inanç dünyası, kültür ve eğitim bakanlıklarıyla TRT’de “devletçe ciddi bir kadrolaşma ve teşkilatlanma” öneriyordu. “Öztürkçecilik denen” devrimi gereksiz bulan sentezciler, 1982 Anayasasının hazırlanmasında etkin oldular, 12 Eylülün ürünü olan olmayan kurumlara atandılar.
Türk İslam sentezi, 1950’lerden 80’lere devlet eliyle beslendi. 1982 Anayasasına basını, TRT’yi, YÖK’ü biçimlendiren, TDK’yi kapatan maddeler konuldu. Aydınımsıların çabasıyla Türk İslam sentezi devletin kültür, eğitim siyasası yapıldı. Hedef, eğitimi dinselleştirmekti.
Üniversitelerin azı devlet, çoğu özel... Çoğu dilin tarihsel akışını yok sayıyor... Kimi Osmanlının medreselerini diriltme havasında...
Türk İslam sentezinin salt İslamı kaldı. Cumhuriyet devrimlerini oymak için dili ve tarihi hiçleyenlerin büyük buluşu, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli...” İstenmeyen aş...
Divanü Lûgat-it-Türk’te geçer:
“Erdemin başı dil!”