Kim gerilim içinde olmak, gerginlik yaratmak ister? Bir kanalda bir adam toplumsal, bireysel gerilimle gerginliği anlatırken... Dil Devrimiyle kazandığımız “gerilim, gerilimli, gerginlik” yerine başkasının sözcüğü “stres”i Türkçenin ekleriyle “stresli” yaparak, “Çok stresliyiz” diye çekime sokarak pek havalı konuşuyordu. Akademisyenmiş. “Bağımsız yargı sayesinde istediğimiz gibi yaşıyor, istediğimizi söylüyoruz” deyince kanal değiştirdim.
İzleyeni güllü bülbüllü masala taşıyan eğitimci kardeşe göre... TV tartışmaları, yarışmalar, öyküsü “gerçek hayattan alınmış” diziler, çok eleştirilen gündüz izlenceleri bile... “Bireyin farklı hayatlara hoşgörüyle bakmasını sağlıyor”muş.
Kardeş, al sana hoşgörü örneği... “Tanınmış ünlülere yönelik yürütülen uyuşturucu operasyonu yaşam tarzlarıyla öne çıkan sanatçıları hedef aldı...” Yandaş kanallar çok izlenen, “muhalif” duruşu belli film, dizi sanatçılarının sabahın köründe evlerinden alındığını döndürüp duruyor...
TV’lerin toplumsal gerilimi azaltma işlevi var mı?
Birçok kanalda yemek yarıştırırken birbirini aşağılayanlar... Küçük altın on bilezik uğruna birbirinin gözünü oyan gelin kaynanalar... Okuma yazmayı TikTok’ta sevgili bulacak kadar öğrenen... Terk edilmiş evlerdeki çoğu yoksul muhafazakâr kadınlar erkekler... Her yaşta engelli engelsiz... Okul dışına itilmiş, yasaklı maddeye suça bulaşmış kızlar oğlanlar... Çok izlenme yarışındaki gazeteci kimlikli hanımların sunduğu... Yalancılar, dolandırıcılarla gerilim fışkıran çocukların da izlediği gündüz izlenceleri...
Her görüşten kanalda... Çoğu izleyicinin önünden geçemeyeceği köşkler konaklarda çekilen... Tabanca ne, ağır silahlı, aşklı meşkli, racon kesen ağır abili... İnancı kaşıyan, laiklikle hesaplaşan, saçma ilişkileri hoşgörü diye yutturan, çocukları unutmayan... Zeytinliklerin, madenlerin satışını, dinselleşen eğitimi, boş cüzdanları unutturan, “stres”i körükleyen onlarca dizi... Yetiyor mu?
Yetmez! Pek çok kanalda sonradan görme gazeteci, siyasetbilimci, prof, hukukçularla oluşan korolar habire tırnak sürüştürüyor. Yalan dolan gırla... Kimi dün patronunun siperi, hocaefedisinin “hizmetkâr”ı, koca medyanın sinek vızıltısı kadar yer tutanıyken... Ne iktidar uçağı ne görkemli stüdyolar göreniydi. Çoktandır dizilerin ağır abileri gibi kulağa üflenen savlarla “muhaliflere” giydirmenin tadını çıkarıyorlar.
Toplutaşımda, “Azıcık öte gider misiniz?” diyen kıza... Herif, “Godum mu oturturum” der gibi çemkirince... Otobüs, bir anda korku filmi setine dönüştü. Her yaştaki yurttaş sokakta, çarşı pazarda, eğlence yerinde... Dahası evinde tel gibi gerilmiş durumda. TV’lerde siyasetçi, bilimci, sanatçı büyükler, yorumcular soruyor... Toplumsal gerilim, gerginlik niçin yükseliyor?
Gençler, çocuklar niçin birbirinin canını yakıyor? Bıçaklı silahlı insanlar ne ara çoğaldı? Ülke 12 Eylül darbesine sürüklenirken eve sağlam dönenin anası oh çekerdi. Okuryazar olmayan anam, “Memleket Teksas gibi oldu” deyince içimiz acıyarak gülerdik. Ah, anam...
Gerilimden gerginlikten usananlar Atatürk’e, devrimlere saldırıları... Özgürlüklerin, ekmeğin askıda oluşunu, yoksulluğu, hukuksuzluğu... En duyarlı noktası olan inancını kökenini kaşıyanları, kadın cinayetlerini, çocuk istismarını... “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin amacını, MEB’nin ulusal laik eğitimden uzaklaşmasını... Yandaş basının yasa, kural tanımazlığını yurttaşlık bilinciyle niçin sorgulayamıyor?
Bireysel gerilimin... Toplumsal gerginliğin kaynağı ne?
Salt yönetenin dili mi? Bu dili ninniye çevirip yönetileni uyutan TV’ler mi?
Yanıtı belli soru çok!