Şort dayağı ‘terör’ değil mi?

18 Eylül 2016 Pazar

“Terörist” yaftası yemekten kolay şey yok bu ülkede…
Barış bildirisine imza atan bir akademisyene göz açıp kapayana dek “terörist” etiketi yapıştırılıyor da otobüste uçan tekmeyle kadın döven adama “terörist” denmiyor.
Bu ne iş?
Acaba sol omuzdaki meleğin, kadına dehşet yaşatan adamın kulağına “Bak karşında şimdi bir şeytan oturuyor!” diye işaret verdiği mi varsayılıyor?
Kadın “şeytan”… Çünkü “şort” giymiş…
Bunun çok benzeri bir olay, beş yıl önce yaşanmıştı...

Kadın uğursuz…
Ramazanda şortla otobüse binen voleybolcu bir kıza, durumdan vazife çıkartıp hızla müdahil olan bir erkek yolcu, “Çıplak bacaklarınla ne hadle bize gösteriş yapıyorsun? Terbiyesiz!” diye atarlanmış, yumruklarını konuşturmuştu.
Özgürlük bu ülkede sadece “türban” denince akla gelen bir sözcük ya… Adam karşısındaki kızın otobüste uzattığı bacaklarından, bir tedirginlik duymamasını düzene ve kendisine karşı yapılmış bir “provokasyon” olarak algılamıştı.
Bu defa da Kurban bayramının ilk günü, Maslak’taki evine gitmek üzere otobüse “şortla” binen genç bir kadına; “had bildirmeyi” kendine iş edinen bir şahıs önce sözlü sataşmada bulundu. Sonra üşenmeden yerinden kalkıp genç kadının koltuğuna yönelerek “Bu kadınlar şeytan, uğursuzluk saçıyor!” sözleri eşliğinde tekmeyle saldırdı.
Batı’da böyle bir şey olsa, saldırgan hem otobüs şoförü ve hem de otobüs halkı tarafından derhal “terörist” muamelesi görür ve polise teslim edilir.
Bizde çoğunluk tavana bakıyor. Şoför de ilk durakta mağduru indiriyor.
Bayramı zehir olan, başına ağır darbe alan, yüzünde hâlâ morluklar görülen şiddet kurbanı genç hemşire şoku hâlâ atlatamamış: Başından geçenleri “Sürekli ağlama atakları geçiriyorum” diye anlatıyor: “Sürekli biri bana bir şey yapacakmış gibi hissediyorum. Saldırgan bulunmaz ve bana yine saldırır diye çok korkuyorum!”
Bu terör değildir de nedir?
Genç hemşire hem fiziki, hem psikolojik terör kurbanı olmuş. “Başörtülü bacımı yerlerde sürüklediler!” diye sanal Kabataş saldırısında yeri göğü inleten iktidar temsilcilerinden çıt yok.

Şiddete ‘kültürel dokunulmazlık’
Uluslararası Af Örgütü, otoritelerin bu durumlardaki edilgenliğini kadına karşı şiddete verilen “açık kart” ve “kültürel dokunulmazlık”la açıklıyor.
“Yasalar ve pratikte kadına karşı ağır ayrımcılığın olduğu; bu ayrımcılığın kurumsallaştığı, yetkililerin ayrımcılık ve kadına karşı şiddeti önlemek, cezalandırmak, şiddetle mücadele etmek, kadın hakları aktivistlerince önerilen taciz karşıtı mevzuatı yaşama geçirmek konusunda sergiledikleri sistemli vurdumduymazlığa”, “şiddete tanınan kültürel dokunulmazlık” deniyor. Ve bu “kültürel dokunulmazlığın” bizdeki gibi “kadın düşmanlığını” meşrulaştırdığı ifade ediliyor.
“Kadın (=şeytan) düşmanlığı” Türkiye’de o raddeye gelmiş ki, toplu taşıma aracında elin kızının beynini dağıtmaya kalkışanlar yadırganmıyor.
Başı sert bir şekilde cama çarpan hemşire kız, ölümcül yara da alabilirdi. Bir otobüs insan önünde dövülen kadın yaşadıklarını, “Erkek kavgasında böyle vurulmaz. Sanki öldürmek istiyordu” diye anlatıyor.
Beş yıl önce şort dayağı “yumruk”ta(!) kalmıştı. Bugün çıta “ölümcül tekme”ye yükseltildi.
Dün “terbiyesiz” çıkışmasıyla yetinilirken(!), bugün kadına “şeytan” diye saldırılıyor.
Kadına karşı şiddete bu “kültürel dokunulmazlığı” sağladığınızda, sonuç daima “görüyorum ve arttırıyorum” şeklinde tırmanıyor.
Onun için siz de evinizin sıcak koltuğunda otururken sakın ola, “Canım efendim hemşire hanım da bayram günü otobüse şortla binmeyiverseymiş. Burası Türkiye. Şortla otobüste ne işi var” demeyin.
Ok yaydan bir kez böyle çıktı mı, nerede duracağı belli olmuyor.
Bugün şorta yumruk/tekme sallayan zihniyetin, yarın kısa kollu giyene de “şeytan” diye saldırması işten değildir.
“Kadına karşı terör”ü, ön şartsız ve “ama”sız lanetlemeliyiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları