Adnan Binyazar

Ekran tartışmaları

20 Aralık 2019 Cuma

Gelecek Partisi, bildirgesinde geçen “Bu bağlamda tüm demokratik ve kalkınmış ülkelerde olduğu gibi, anadilin eğitimde ve sosyal hayatta öğretilmesi ve kullanımı, vatandaşlarımızın bu vatana duydukları aidiyet bilincini güçlendirecek, toplumsal barış ve dayanışmamızı tahkim edecektir” tümcesiyle, anadili eğitimine önem verdiğini açıklıyor.

Osmanlı döneminde anadilimizin köreltilmesi, koca bir imparatorluğun çöküşüne yol açmıştır. Türkçenin düşünce gelişimindeki etkisi 19. yüzyılda başlayıp, Cumhuriyet döneminde kurumsallaştırılarak ülke gibi dil de bağımsız kılınmıştır.


Anadili

Anadili sözlüklerde, “bir kimsenin anasından, doğduğu evin insanlarından, soyca bağlı olduğu topluluktan öğrendiği, duygu, düşünce ve isteklerini en iyi anlatabildiği dil” diye tanımlanıyor. Dünyaya gözünü açan çocuk okul aşamasına geldiğinde ona anadilini öğretme, eğitimin temel amacı sayılmıştır.

Anadili eğitiminin amacı, öğrenciye okuduğunu anlama, dili kurallarınca uygulayarak duyumsadıklarını, düşündüklerini etkili biçimde anlatma alışkanlığı kazandırmaktır. Bu da ancak okuma-yazma, konuşma-dinleme arasındaki birbirini bütünleyici etkileşimle gerçekleştirilir.


Dinleme eğitimi

Okullarda okuma-yazma yöntemleri, dili geliştirme uygulamaları şöyle böyle öğretilse de konuşma-dinleme eğitimi üzerinde pek durulmadığı biliniyor. Konuşulanla dinlenen arasında anlamsal etkileşim, ancak dil eğitimiyle sağlanır.

Sözün bir başı, bir sonu olduğundan, konuşulan konuyu kavrayıcı bir ilgiyle dinlemeden, söylenenler, kolayca kavranamaz. Oysa dil eğitimiyle, öğrencinin, konuşulanı iyi anlayıp o konuda yorumda bulunma alışkanlığı kazanması da amaçlanmaktadır. Onunla da yetinmemeli, öğrenciye, konuşanın değindiği noktalara yönelik özetleme çalışmaları da yaptırılmalıdır.

Bu alışkanlıklar kazandırılmadan, bir konuda kimin ne dediği, dinleyenin nasıl bir sonuca vardığı anlaşılamaz.

Ağaç yaşken eğilir” atasözü, eğitimin en yalın tanımıdır. Ekranlardan anlaşılıyor ki, çocukluğunda dinleme eğitiminden geçmeyenler yaşamları boyunca, dinlemeden yoruma kalkma, sözün arasına girme, karşılıklı atışma gibi sözel etkileşime aykırı davranmaktan kendilerini alamıyorlar.

Tartışma ortamı

Tartışma, kişiler arasında, sorunların gerçek yanını ortaya çıkarmak amacıyla yapılan bir düşünsel paylaşımdır. Tartışmada, yerine göre karşıt, yerine göre karşılıklı düşünce üretilerek varılır gerçeğe. Konu, mantığa dayalı nesnel kanıtlar ileri sürülerek, somutlayıcı örnekler verilerek inandırıcı kılınabilir. Tartışmanın değişmez ahlak kuralları ise, konuyu saptırmamayı, karşı görüşte olanı alaya almamayı, fırsat kollayıp aşağılayıcı sözler kullanmamayı, birine yaranmak için onu abartıcı sözlerle övmeye kalkmamayı gerektirir. Zamanı dedikodu söylemleriyle doldurmak ise tartışma adabını bilmemekten doğuyor.

Ekran, kişiliği sınavdan geçirmenin en etkili alanıdır. Altının saflığı ya da karışımlı oluşunun mihenk taşında anlaşılacağı gibi, söylenenlerin yerindeliğinin, saçmalığının ölçümden geçirildiği yer de ekrandır. Hukukta savcı-avukat-yargıç arasındaki etkileşimle suçlu suçsuzdan ayırt edilir. Konuşmada ölçü, bilgidir, davranış inceliğidir.

Ülkemizde onca deneyimli politikacı, diplomat, sanatçı, bilim insanı gibi kişiler yokmuşçasına, ekranı konuyla ilgisi olmayanlarla doldurmak, tartışmayı verimli olmaktan saptırır. Onlardan çoğunun, konuşanın sözünü keserek karşılıklı atışmalara yol açmaları, kimilerinin birer övgü makinesi oluşları tartışmanın en sakıncalı yönlerindendir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ağıt toplumu 13 Aralık 2024
Anılar yumağı 6 Aralık 2024
Fotoğrafı buzlamak 29 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları