Söz konusu kadın olunca belleğimde Dede Korkut Kitabı’nda okuduklarım canlanır. Dede Korkut’a göre dört türlü kadın vardır. Kitapta onun özelliklerini öne çıkarır. “Evin dayanağı” diye nitelediği kadının erdemlerini şöyle sıralar:
“Evin dayanağı odur ki yazıdan yabandan eve bir konuk gelse, kocası da evde olmasa onu yedirir içirir, ağırlar, saygıyla uğurlar. Onun çocukları doğsun, ocağına onun gibi avrat gelsin.”
Onunla yetinmez. “Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek Boyu”nda babanın, savaştan başarıyla dönen oğlu Beyrek’e, “Sana Oğuz’da kimin kızını alıvereyim” diye sorusunu Beyrek şöyle yanıtlar:
“Aksakallı değerli babam, bana öyle bir kız alıver ki ben yerimden kalkmadan o kalkmalı, ben kargacuk (ehlileştirilmiş) atıma binmeden, o binmiş olmalı, ben çatışmaya girmeden o girmiş olmalı.”
Babası, içten içe gülerek “Oğul, oğul, sen kız dilemiyorsun, kendine yoldaş istiyorsun” der.
NAZIM HİKMET
Üzerinden yıllar geçse de Nâzım Hikmet, geleneği sürdürerek Kurtuluş Savaşı’nda sırtında mermi taşıyan Anadolu kadınını şöyle tanıtıyor:
“Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri ince,
küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız.”
ANADOLU GERÇEĞİ
Bilim insanları “7 bin 500 yıl önceki Anadolu kadını”na yönelik bir araştırmada şu sonuca varıyor:
Cebelitarık’ta bulunan “Calpeia” adını verdiği 7500 yıllık bir kafatasını kullanarak neolitik döneme yönelik araştırmada bulunan kafanın Anadolu’dan gelmiş olabileceği yorumunda bulunuyor.
Cebelitarık Ulusal Müzesi’nde görevli Clive Finlayson’ın bir açıklaması da şöyle:
“Kadının kafatasından DNA elde edebildik. Kadının kökenlerine bakıldığında asıl ilginç olan, kadının genlerinin yüzde 10’unun yerli avcı toplayıcılardan aldığını, yüzde 90’ının Anadolu kaynaklı olduğunu belirledik!”
GÜNÜMÜZ KADINI
Günümüzde Anadolu bir kan gölü. Mahallesinde, köyünde, ilçesinde başta İstanbul olmak üzere neredeyse her gün kadın ölümleriyle karşılaşılıyor. Bunların çoğu kıskançlık, kadının üstünde yaratılan ağır baskılar, kutsal sayılması gereken evlilik kurallarını çiğnemek...
Ama en büyük neden ekonomik! Her düzeydeki memur, her alandaki işçi, kazancından karşılığını bulamıyor.
Toplumda yokluk, ölüm fermanıdır. Gün geçmiyor ki nice canlar üç beş kuruş için namusundan, kişiliğinden, toplumdaki varlığından oluyor. Zenginin kesesi dolarken yoksulunki tamtakır.
Bir zamanlar dünya tarihlerinde yer alan kadınlarımız, kurbanlık koyunlar gibi canından ediliyor. Daha da acısı, neredeyse bir ay içinde onlarca kadın, kanlı bıçaklarla, tabancalardan fırlayan memilerle cansız kılınıyor.