Cumhuriyet, dört yandan saldırılarak parçalanmak istenen Türk varlığının yeniden doğuşudur. Bu doğuşu olağanüstü çabalarla gerçekleştiren Mustafa Kemal’in Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu Nutuk’un giriş bölümünü okuyarak ayrıntılarıyla öğrenebiliriz.
ATATÜRK ANLATIYOR:
“Osmanlı döneminde, her şey gibi öğretimde de bir birlik sağlanmış değildi. Medreseler, yabancı okullar, Tanzimat okulları diye üç okul türü vardı. TBMM’nin 3 Mart 1924 günlü toplantısına 57 milletvekili, “öğretimin birleştirilmesi”ni öngören bir yasa tasarısı sundu. Bu tasarı şu gerekçeye dayanıyordu:
“Bir devletin kültür ve genel eğitim siyasetinde, ulusun düşünce ve duygu yönünden birliğini sağlamak için öğretimin birleştirilmesi en doğru, en bilimsel, en çağdaş ve her yerde yararı, iyiliği görülmüş bir ilkedir. Sona eren Osmanlı saltanatı, 1839 Gülhane Hattı Hümayunu’ndan sonra başlayan Tanzimat döneminde öğretimin birleştirilmesine başlamak istemişse de bunu başaramamış, tersine bu alanda bir ikilik doğmuştur. Bu ikilik, eğitim ve öğretim birliği bakımından birçok zararlı sonuç yaratmıştır. Oysa bir ulusun bireyleri ancak bir türlü eğitim görebilir, iki türlü eğitim ise bir ülkede iki türlü insan yetişmesine yol açar. Bu da düşünce ve duygu birliğine ve (toplumsal) dayanışma amaçlarına tümüyle ters düşer.”
YASA ÖNERİSİ
Yasa önerimizin kabulünde Türkiye Cumhuriyeti içinde bütün eğitim öğretim kurumlarının bağlı olduğu yer Milli Eğitim Bakanlığı olacaktır. Böylece bütün okullarda bundan böyle Cumhuriyetimizin eğitim öğretim siyasetinden sorumlu ve kültürümüzü duygu ve kültür birliği içinde ilerlemekle görevli olan Milli Eğitim Bakanlığı sorumlu sayılacak ve tek tür bir eğitim siyaseti uygulayacaktır.
DÜŞÜNSEL ORTAM
Ben öteden beri eski dönemin hurafelerinden ve doğuştan gelen yeteneklerimizle hiç de ilgisi olmayan yabancı düşüncelerden, Doğu’dan ve Batı’dan gelebilen bütün etkilerden tümüyle uzak, ulusal karakterimize ve tarihimize uygun bir eğitim siyasetinin uygulanması gerektiğini savunuyorum. İnanıyordum ki önemli ve verimli görevimiz, eğitim öğretim işleridir. Eğitim işlerinde kesinlikle zafer kazanmak gereklidir. Bir ulusun gerçek kurtuluşu ancak bu yolda olur. Bu zaferin kazanılması için hepimizin tek bir can, tek bir düşünce olacak köklü bir izlence üzerinde çalışması gerekir. Bence bu izlencenin temel noktaları şunlardır:
Toplumsal yaşantımıza ve çağın gereklerine uygun olması.
Gözlerimizi kapayıp soyutlanmış olarak yaşadığımızı sanamayız. Ülkemizi bir çember içine alıp dünya ile ilgisiz yaşayamayız. Tersine, gelişmiş, uygar bir ulus olarak uygarlık alanının üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak bilim ve fen ile olur. Bilim ve fen nerede ise orada olacağız ve bunu ulusun her bireyinin kafasına koyacağız. Bilim ve fen için bir şart yoktur. Ulusumuzun, ülkemizin kültür ve eğitim yuvaları bir olmalıdır. Bütün ülke çocukları, kadın ve erkek aynı biçimde oradan çıkmalıdır.
Ekonmani
***
Ne acıdır ki 102 yıl sonra Atatürk’ün belirlediği eğitim öğretim düzenini çiğneyerek kız, oğlan ayrımı yaparak öğrencilerin hatta öğretmenlerin giyimleri üzerinde duruyor. Birtakım kişiler de baştakilerin gönüllerini kazanmak için neredeyse okulları tekkeye çevirecek.
Karmaşayı önlemek için başta Atatürk olmak üzere, eğitim konusunda yetişmiş uzmanların dedikleri yerine getirirlerse bu konular sorun olmaktan çıkacaktır.