TFF’de genel sekreterlik ve futbol gelişim direktörlüğü gibi çok önemli görevlerde toplam 4 yıl bulunmama rağmen genellikle kamuoyu beni 2 sene yaptığım MHK başkanlığı görevimden hatırlıyor. Bu da ülkemizde hakemliğin ne kadar medyatik bir konumda olduğunu gösteriyor. Örneğin NBA’de kimse hakemlerin yöneticisini tanımaz bilmez. Ben de bugün ‘medyatik’ konumumdan yararlanarak çoğu iyi dostum olan MHK’ye bazı tavsiyelerde bulunacağım.
Her sezon takımlar hakemlerden şikâyetçi olurlar ama bu sezon nerede ise hakemlerin yönetiminden şikâyetçi olmayan bir takım yok. Açıkçası hakemler bu sene çok fazla neticeye tesir eden hata yaparak başarılı bir sezon geçirmedi. Bir de FIFA’nın çok önem verdiği maç kontrolünde de sıkıntı yaşadılar.
MHK bildiğiniz gibi eğitim işini Uilenberg ve Sarvan ikilisine delege etmişlerdi. Bu ikilinin gerek içerik, gerek sunum olarak hatalı bir eğitim vermelerine pek olanak yok. Sorun eğitim ile MHK arasındaki uyumda, daha doğrusu uyumsuzlukta. Yıllar önce eğitimden sorumlu MHK üyesiyken Başkan Hilmi Ok bana “Ahmet sen istediğin kadar anlat hakemler sana değil aldıkları maça bakarlar” demişti. Yani eğitmek yeterli değil, bu eğitimi sahada uygulayan veya uygulamayan hakeme MHK olarak ne yaptırım, ne ödül uyguladığın önemli demek istemişti. Bugünkü MHK üyelerinin çoğunu yakından tanıyorum. Hepsi dürüst insanlar. Herkesin olması gereken bu vasıflar ne yazık ki günümüzde aranan meta oldu ama maalesef MHK üyelerinin Uilenberg ve Sarvan ikilisinin verdikleri eğitimin temelindeki kavramı ve çağdaş hakemliğin gereklerini tam olarak anlamadıklarını biliyorum. Atamalar da zaten bunu ispat ediyor. Eğer eğitim ile atamalar uyum içinde çalışmazsa sonuçlar pek parlak olmaz.
MHK’nin diğer bir hatası ise bazı üst düzey hakemler ile babalarının aynı kategoride hakem / gözlemci olarak görev yapmalarına izin vermesi. Bu özellikle Cüneyt Çakır’ı gereksiz yere yıpratıyor. Maalesef MHK 40 yıl sonra dünya kupasına gideceği için adalet terazisinde Cüneyt’i diğer hakemler ile aynı kefeye koymuyor. Son haftalarda siyah / beyaz kritik kararlarda hatalar yapan Cüneyt’e Süper Lig’de maç vermeye devam ediyorlar. Bu da diğer hakemlerde adaletsizlik duygusuna yol açıyor. Cüneyt de hata yaptığını düşünmüyor. Kısacası Çakır’ı MHK değil, Cüneyt Çakır MHK’yi yönetiyor. Umarım bu formsuzluğu dünya kupasına yansımaz ve dünya kupasında ikinci bir maç alarak Türk futbol hakemliği tarihinin bir numarası olur.
Bir diğer yanlış da alelacele Süper Lig’de başlatılan ilave yardımcı hakemlik kurumudur. Biat kültürünün damarlarına işlediği bir toplumda siz Süper Lig’de hiç hakemlik yapmamış bir yardımcının bir FIFA hakeminin görmediği bir penaltıyı kolay kolay verebileceğini sanıyorsanız, kendinizi aldatıyorsunuzdur. Unutmayın Şampiyonlar Ligi’nde görev yapan yardımcılar da FIFA hakemi, onun için hatalar asgari düzeyde kalıyor.
Sonuncu eleştirim de 1950’lerden beri devam eden MHK yönetişim modeli artık çağdaş hakemliği taşıyamıyor. Bir an önce başta politbüro terminolijisini anımsatan merkez kelimesi olmak üzere tüm yapı yeniden çağdaş biçimde yapılandırılmalıdır. Hakemlerin teknik değerlendirmesini bir başka “Dost acı söyler”e bırakarak MHK’deki dostlarıma bu biraz acı sözlerim selam olsun.