‘5N 1K’
Altan Öymen
Son Köşe Yazıları

‘5N 1K’

26.02.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Ne? Nerede? Ne zaman? Nasıl? Niçin? Bunlar, gazeteciliğe başladığım günlerde (yani 1950 yılında) öğretilen kuralların ilk bölümü.

İkinci bölümünde ise tek soru var:

Kim?

Gazetede yayımlanacak haberlerde bu soruların yanıtlarının hepsinin yer almasına çalışılacaktı. Hepsinin bir arada, bir de kısaltılmış adı vardı. Parola gibi. Soruların ilk harflerinin o zamanki okunuşuyla:

“5N, 1K”

Bu, o zamanlar, gazeteciler çevresinin dışında, anlamı herkesçe bilinen bir kısaltma değildi: Ama bizim mesleğimiz içinde, hele haber yayınları şeflerinin -sadece bildikleri değil- uyulmasını sağlamakta çok ısrarlı oldukları kuralların ifadesiydi.

Hele formülün “K”si. Yani “Kim?” sorusu.

Bana, stajyerlik dönemimde verilen görevlerin başında “polis-adliye” haberleri vardı. Gazetecilikle birlikte siyasal bilgiler fakültesindeki öğrenciliğimi de sürdürüyordum. Ve fakülte programında hukukla ilgili derslerdeki bilgi dağarcığım fena değildi. Ankara Adliyesi’nde o zamana kadarki önemli davaların çoğunu izleme görevi bana verilirdi.

O zamanlar, duruşmalarda fotoğraf çekilmesi yasak değildi. Fotomuhabirimiz Hüseyin Ezer de benimle beraber gelirdi. Gazeteye dönüp, duruşma haberlerini yazarken ilk “ihtar”ı, savcının, ikincisini hâkimin adını yazmayı unutmak yüzünden almıştım. Üstelik Ezer’in çektiği fotoğraflarda onların da görüntüsü vardı. Resimaltı yazmak için adlarının bilinmesi gerekliydi.

Duruşmalarda fotoğraf çekilmesi olanağı, daha sonraları kaldırıldı. Ama habercilik kurallarındaki “kim” sorusunun yanıtının verilmesi kuralı hiç kalkmadı.

Gazeteciliğimin daha sonraki yıllarında bazı dış ülkelerde de duruşmalar izlemiştim. Onlarda da kural öyleydi. Duruşmalar sırasında, fotoğraf veya film çekilmesi yasaktı. Ama önemli durumlarda, duruşmalardaki sanıklarla birlikte, hâkimlerden savcılara, sanıklardan tanıklara, avukatlara kadar, davayla ilgili herkesin adı sanıyla, önceki görevleriyle ilgili bilgilerin yazılması esastı. Hatta bazı önemli durumlarda, önemli katılımcıların mahkemedeki görüntülerini karakalemle çizen ressamlar da muhabirlerle birlikte, duruşmalara girip ertesi günkü gazetelerde yayımlanacak karakalem resimler çizebiliyorlardı. Mesela Avrupa’da izlediğim davalar arasında 1983 yılındaki ünlü Orly Havaalanı’ndaki THY gişesi önünde patlatılan bombayla ilgili davanın duruşmalarının, Paris yakınlarında çok büyük bir mahkeme salonundaki görüntüleri, o usulle yayımlanabilmişti.

Yargı alanındaki olayların, davaların, duruşmaların, tutuklamaların, cezalandırmaların haberlerinin kamuoyuna, gerekli bütün unsurlarıyla birlikte, mümkün olduğu kadar geniş ölçüde yansıtılması, dünyanın birçok demokratik ülkesinde olduğu gibi bizde de esastı. Hele televizyon yayınlarının başlamasından sonra, “5N 1K” formülü, haber programlarının ilkesi haline geldi. Hatta bazı televizyon yayınlarının adı oldu. Artık haberlerin izleyicilerinin çoğunluğu tarafından biliniyordu. Ve haberlerin “5N, 1K” kuralına uygun olması bekleniyordu.

***

Gelelim bugünkü durumumuza. Bugün ise bir süreden beri, o “5N, 1K” kuralının özellikle, “K” bölümüyle ilgili olarak, o beklentinin tam tersine bir eğilim başladı. O formüldeki “K” harfinin, yani “kim” sorusunun gereğinin bazı hallerde yerine getirilmesinin neredeyse “suç” sayılması gerektiğine dair görüşler gündeme girmeye başladı.

Gazetelerde, belirli yargılanmalarla ilgili haberlerde, sanıkların adı sanı var. Haklarındaki suç iddialarının ayrıntıları var. Ama ne iddiaları öne süren savcının adı var. Ne mahkemenin hâkiminin adı var. Ne de suç iddiasını dile getiren tanığın adı var. Tanığın adı zaten “gizli tanık”. İfadesi bir “takma ad” altında yer alıyor.

Öyle bir haberin, bir bölümünü buraya alayım. Başlığı “Ahmet Özer’e 15 yıl hapis istendi”.

O “istenen”, “15 yıl hapsi” isteyen kim? Belli değil. Tabii, bir savcı. Ama adı yazılmamış. Tanık kim? O zaten yazılmamış. Hatta sorulamaz da. Haber metni şöyle başlıyor:

“Görevden alınıp tutuklanan eski Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer hakkındaki soruşturma tamamlandı.

İddianamede, Özer’in “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. İddianamede, Diyarbakır’da, terör örgütü içerisinde faaliyet yürütmekte iken 2020’de tanık koruma programı kapsamına alınan “Hermes” kod adlı gizli tanığın ifadelerine de yer verildi. Gizli tanık Hermes, ifadesinde, Ahmet Özer’in, terör örgütü faaliyetleri nedeniyle ceza alan bir akrabasının yurtdışına kaçırılması ve orada bir eve yerleştirilmesi için terör örgütü üyesi Cemal Kavak’tan yardım istediğini söyledi.”

Haberde “kod adı” olarak “Hermes” diye yazılan tanığın ifadesiyle Belediye Başkanı Ahmet Özer suçlanıyor. Ve malum, belediye başkanlığı görevinden alınarak yerine kayyum atanıyor.

O kararların alınmasına dayanak oluşturan savcının da Özer’in davasının hâkiminin de adları yok.

***

Niçin yok? O haberi yazan ve yayınlayanların gerekçesini bilmiyorum. Ama belli ki bu gibi davalarda sanıkların belirlenmesinde ve haklarındaki kararda katkısı olanların adlarının yazılması, günümüz iktidarını yönetenlerin bazısı tarafından “hedef gösteriyorlar” diye yorumlanabiliyor.

Kamu yönetimlerinde görevli olanların hedef alındığı terör olayları, ülkemizin geçmişinde, maalesef var. Bunların önlenmesi ve o tehlikeye maruz kalabilecek olan kişilerin korunması için önlemler alınması elbet zorunludur. O yoldaki önlemlerin gereğini yerine getirmek, devletin başlıca görevlerinden biridir. Ama bunun için gazetelerde, televizyonlarda, sosyal medyada, “isimlerin gizlenmesi” metodu, isabetli bir hal çaresi değildir. Yetkililerin, en etkili koruma önlemlerini o alanda da almaları gerekir. Başka alanlarda alınan önlemlerdeki gibi.

Yoksa toplum hayatımızın daha birçok alanındaki terör tehlikelerinin her biri için, o “isim gizleme” usulünü uygulamak gerekir ki o usulle, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi müzakereleri olmak üzere, demokrasinin koşulları olan, pek çok toplantıya katılanların da isimlerinin gizlenmesi gerekir. Çünkü o toplantılarda da konuşanların tutumunu ve verdikleri oyların rengini benimsemeyen teröristler de vardır. O toplantıların tutanaklarında ve açıkoylamalarında da konuşan ve oy verenlerin isimlerinin yer almaması sağlanmalıdır.

Özetle: Demokrasinin her alanda açıklık (“Osmanlıca”yı tercih edenler için “aleniyet”) rejimi olduğu unutulmamalıdır.

Yazarın Son Yazıları

Kim ne istiyor?

“Anayasamız değişmelidir. Çünkü askerler tarafından yapılmıştır. Bunun yerine, siviller tarafından yapılacak yeni bir anayasa hazırlanmalı ve yürürlüğe sokulmalıdır.”

Devamını Oku
04.06.2025
Dalga... Dalgalar

Başlıktaki “dalga” sözcüğü ve onun çoğul hali, daha çok, edebiî eserlerde kullanılır. Romanlarda, hikâyelerde, şiirlerde...

Devamını Oku
28.05.2025
CHP ve ‘75 yıl’

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 19 Mayıs günündeki bayramlaşmamız sırasında hatırlattı: O mayıs gününde, benim bir de özel anım var. Anımı kitaplarımda anlatmıştım. Oradan aklında kalmış.

Devamını Oku
21.05.2025
Barışın ve adaletin yolu

Barışın ve demokrasinin gerçekleşmesini ve yerleşmesini hedeflediğini ilan eden girişimlere, elbette karşı çıkılmaz. Başarılar dilenir. Eğer o dileğin gerçekleşmesine katkıda bulunacak bir öneriniz varsa bu, o girişimi yürütmek isteyenlere sunulur.

Devamını Oku
14.05.2025
Başsağlığı, mizah, şiddet ve dilek

Başsağlığı, mizah, şiddet ve dilek

Devamını Oku
07.05.2025
Hedeftekiler (2)

Hedeftekiler (2)

Devamını Oku
30.04.2025
Hedeftekiler…

Hedeftekiler…

Devamını Oku
16.04.2025
CHP, kurultay ve gençler

CHP, kurultay ve gençler

Devamını Oku
09.04.2025
Halkın dediği...

Halkın dediği...

Devamını Oku
26.03.2025
Yarışmak yerine, seçime sokmamak...

Yarışmak yerine, seçime sokmamak...

Devamını Oku
19.03.2025
Bunlar, başka hangi ülkelerde var?

Bunlar, başka hangi ülkelerde var?

Devamını Oku
12.03.2025
‘Barış süreci...’

‘Barış süreci...’

Devamını Oku
05.03.2025
‘5N 1K’

‘5N 1K’

Devamını Oku
26.02.2025
‘Hapishanecilik’

‘Hapishanecilik’

Devamını Oku
19.02.2025
Uğur Mumcu

Uğur Mumcu

Devamını Oku
29.01.2025
Turplar...

Turplar...

Devamını Oku
22.01.2025
‘Alacakaranlık’tan aydınlığa doğru

‘Alacakaranlık’tan aydınlığa doğru

Devamını Oku
15.01.2025
Barış süreci

Barış süreci

Devamını Oku
08.01.2025
Yeni yıl kutlu olsun!

Yeni yıl kutlu olsun!

Devamını Oku
01.01.2025
‘Silkeleme...’

‘Silkeleme...’

Devamını Oku
18.12.2024
Suriye ve iki soru...

Suriye ve iki soru...

Devamını Oku
11.12.2024
Gene gündemde

Gene gündemde

Devamını Oku
04.12.2024
Hangi alanda iyiyiz (2)

Hangi alanda iyiyiz (2)

Devamını Oku
27.11.2024
Hangi alanda iyiyiz?

Hangi alanda iyiyiz?

Devamını Oku
20.11.2024
Atatürk ve İnönü

Atatürk ve İnönü

Devamını Oku
13.11.2024
Kayyumlu rejim...

Kayyumlu rejim...

Devamını Oku
06.11.2024
Kutlu olsun...

Kutlu olsun...

Devamını Oku
30.10.2024
İstanbul Sözleşmesi

İstanbul Sözleşmesi

Devamını Oku
23.10.2024
TBMM’de ayağa kalkmak

TBMM’de ayağa kalkmak

Devamını Oku
11.10.2024
Kapalı ve açık...

Kapalı ve açık...

Devamını Oku
09.10.2024
Meclis açılırken...

Meclis açılırken...

Devamını Oku
02.10.2024
Bir o eksikti...

Bir o eksikti...

Devamını Oku
25.09.2024
Eylül ve CHP (3)

Eylül ve CHP (3)

Devamını Oku
18.09.2024
Eylüldeki yıldönümleri (2)

Eylüldeki yıldönümleri (2)

Devamını Oku
11.09.2024
Eylül günlerindeki savaş ve barış...

Eylül günlerindeki savaş ve barış...

Devamını Oku
04.09.2024
Meclis’teki ‘darbe’ler...

Meclis’teki ‘darbe’ler...

Devamını Oku
21.08.2024
Demokrasiden ‘kurtuluş’ yolu(!)

Demokrasiden ‘kurtuluş’ yolu(!)

Devamını Oku
14.08.2024
Normalleşme...

Normalleşme...

Devamını Oku
07.08.2024
Savaş ve Meclis...

Savaş ve Meclis...

Devamını Oku
31.07.2024
Kıbrıs ve barış...

Kıbrıs ve barış...

Devamını Oku
24.07.2024