Ayşe Emel Mesci

Beşiktaş Kulübü ve Çerkezler

11 Haziran 2018 Pazartesi

Spor sayfasındaki arkadaşlarım kusuruma bakmasınlar, bu hafta sporla, daha doğrusu futbolla ilgili bir yazı yazma ihtiyacı duydum. Bunun en önemli nedeni Fenerbahçe kongresi. Bilen bilir, maçlarla, futbolla hiç ilgim yoktur, televizyonda mecburen seyrettiğim maç sayısı da herhalde iki elin parmaklarını geçmez.

Ama Fenerbahçe kongresini ilgiyle izledim. Çünkü orada kendini hissettiren değişim rüzgârı bir çekim alanı oluşturuyordu ve Türkiye’nin en önemli camialarından birinin temsilcilerinin ekranlara da yansıyan bu değişim isteğinin siyasi ortamdan bağımsız düşünülemeyeceği ortadaydı.

Bence değişim isteği, sadece uzun yıllardır görev yapanın gitmesini istemekle, bir yüz ve vitrin değişikliği ihtiyacıyla açıklanmamalı. Daha modern yaklaşımları tam adını koyamasa da özleyen, tek adam yönetimlerinden ziyade daha paylaşımcı üslupları benimsemeye yatkın, gerilimden bıkmış bir dip dalgası söz konusu.

Eğer bu durum Fenerbahçe ile sınırlı değilse -ki bence değil- yakın bir zamanda sonuçlarını hep birlikte göreceğiz demektir.

Maçka’da bir konak

Benim futbolla pek ilgim olmadı, ama erkekleri futbolla çok içlidışlı olan ve takım konusunda zıt tercihlere sahip, Maçka’daki ahşap bir konakta, geniş bir ailede büyüdüm. Anne tarafımda Sinan Dayım (Güzaltan) hakiki bir Beşiktaşlıydı ve kulüp üyesiydi. Engin Dayım ise Fenerbahçe maç kaybettiğinde hastalanacak ölçüde takımına bağlı bir taraftar olmasının yanı sıra, Fenerbahçe kulübünde çeşitli görevlerde de bulunmuştu.

Baba tarafımda ise, bir dönem Fenerbahçe takımının kaleciliğini de yapan amcam Müfit Mesci, kulüpte de divan başkanlıkları gibi görevler üstlenmişti. Babam Muammer Mesci ise Galatasaray Lisesi’nde okuduğu için haliyle Galatasaraylıydı. Beni bir kere İnönü Stadyumu’nda maça da götürmüştü. Gidiş o gidiş...

O bağırtı, çağırtı, tezahürattan ürkmüş olmalıyım ki “Babacığım beni bir daha buraya getirme” dediğimi hatırlıyorum.

Asırlık çınar Beşiktaş

Peki dedem, saraylar mimarı Mazhar Güzaltan hangi takımı tutuyordu? Takım tutmak ve dedem birbiriyle pek bağdaşmayan kavramlar. Çok ölçülü, sakin, odasına kapanıp yazmaktan çizmekten, çalışmaktan keyif alan dedemin bildiğimiz ölçülerde bir takım taraftarlığı olabileceğini düşünemezdim. Geçenlerde, annemin günlüklerini karıştırırken, dedemin (ölüm tarihi 1967) defterlerinden temize çektiği bazı notlarla karşılaştım.

Bunları paylaşmak istedim: “Beşiktaş Kulübü-Mahalle Takımlığından Asırlık Çınarlığa
Kurucuları: Ahmet Fetgeri (Aşeni)- Mehmet Fetgeri-Mehmet Şamil (Shaplı)-Hüseyin Bereket-Nazım Nazif (Ander) beylerdir. Tümü Çerkez asıllı akrabalardır. Yaşça en büyük olanlar 21-22 yaşındadır. Beşiktaş kulübünü kurarken Mehmet Şamil Bey 16, Hüseyin Bereket 14, Ahmet Fetgeri 15, Mehmet Fetgeri ise 13 yaşındadır. Şeref Bey Beşiktaş futbol şubesini 17 yaşındayken kurmuştur. Beşiktaş kulübünün ilk lokali Osman Paşa konağı bahçesinde yer alan hizmetlilere ait kulübedir. Kulübün ilk ismi de Bereketiko Jimnastik Kulübü’dür.”

Bu notu okuyunca, demek ki BJK’nin ilk açılımı buymuş diye düşündüm. Bereketiko, Serencebey’deki konağın sahibi olan Osman Ferit Paşa’nın babası Bereketiko Hasan Bey’den geliyor. Ailenin soyu da Kuzeybatı Kafkasya’da Soçi yöresinin Ibıh oymağından savaşçı komutan Shaplı Kubilayko Muhammed Bey’e kadar dayanıyor. Osman Ferit Paşa’nın eşi de Şeyh Şamil’in torunu Nefiset Hanım imiş. Çerkezlerin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki tarihiyle Beşiktaş, dolayısıyla Türkiye spor tarihi arasındaki bu kesişme bana ilginç geldi.

Çerkezlerin Osmanlı ve Türkiye siyasi tarihleriyle de çok kritik, belirleyici kesişmeleri var. Bunları da başka bir yazıda ele alacağım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları