Bedri Baykam
Bedri Baykam bedri.baykam@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

'Avusturya Lisesi ve Nazlıcan Özkan' Konusuna Yanıtlar!

26 Haziran 2012 Salı
\n\n\n

Hangisinden ve nereden başlasam bilemiyorum. Avusturya Lisesinin Nazlıcan Özkana Yaşattıkları başlıklı makaleme o kadar çok destek ve tepki geldi ki, tamamını okuyabilmeniz için kitap yazılır! Bu nedenle en azından hangi kapsama alanında sözler sarfedildiğini aktarmak istedim.\n

\n

Öncelikle şunu belirteyim: Bu konu her ne kadar defalarca medyada işlenmiş olsa da demek ki bu sütunda çıkan bir yazı çok daha etkili oluyor ve o kurumun içinde şimşekler çakabiliyor. Bu yalnızca bir tespit! İşe lise adına, 2010 yılına kadar lisenin müdürlüğünü yapmakta olan Franz Kanglerin iletisinden başlayayım. Herr Kangler, bana ağır sitemlerde bulunan diğer bazı ALliler (Avusturya Lisesi) gibi, önce neden her iki tarafla konuşmadığımı soruyor. Aslında mühim olan bu görüşlerin de duyulması. Çünkü ortada net bir mağdur var. Sonuçta tahminlerimde yanılmamışım. Yazı çıktıktan sonra hatırlattığım iddiaların hiçbirine net bir ret yanıtı verilemediği gibi, bana ulaşan birçok destekleyici bilgi ve anekdot da ALnin bu konudaki zayıf yapısını gözler önüne seriyor. Kangler şunları söylüyor:Nazlıcanın bir güzel sanatlar lisesine geçmek istediğini öğrendiğimizde, kendisini bundan vazgeçirmeye çalıştık. Bu konuyla ilgili olarak annesine birçok kez telefonla ulaşmaya çalıştık ancak aile yaşanan siyasi sorunlar nedeniyle telefonlarını açmadı.” Bu sav, Nazlıcan ve annesi Arzu Durukan tarafından reddediliyor: “Yeryüzünde çocuğunun eğitimini aksatmak isteyecek, yarım kalmasını sağlayacak anne var mıdır bilemiyorum, ama ben o anne değilim. Okul kızımı taciz edince, ben de müdüre hanımla görüşmeye gittim. Bana Çok haklısınız, bu Avusturyalı öğretmenler, ülkelerinin dağ köylerinden gelip Boğazda yaşamaya başlayınca, bizim çocuklarımızı beğenmiyorlar ve eziyet ediyorlar. Biz oralarda öğretmenlik yapsak, onların çocuklarına Nazlıcana yapılan muameleyi yaptırırlar mı? Anında kapıya koyarlar. Ama yapabileceğimiz bir şey yok, Nazlıcanı istemiyorlar dedi. Ben de Ruh sağlığı nedeniyle o zaman daha fazla kalmasın dedim.\n

\n

Burada bir parantez açalım: Mesela Bekir Coşkun isteyerek mi çıktı gazetesinden? Tufan Türenç, kendi arzusu ile mi yazılarına ara verdi? Bunlara inanıp La Fonteni çok seviyorsanız, ekleyecek söz olmaz. Bunlara inanmıyorsanız da o zaman Nazlıcan ve ailesinin başına gelenleri belki görürsünüz! Nazlıcan ise, okulun 2010 Ağustosunda ilk haber çıktığında, savunmasında afallayıp yaşananları kabul ettiğini, daha sonraları kendi kendilerini yalanladıklarını hiç düşünemediklerini söylüyor. Ayrıca Kanglerin, Nazi tavrı olarak gördüğüm olaylara yanıt verirken, “1953 doğumlu öğretmenler hakkında(!) bu lafların söylenmesini eleştirmesini aciz ve komik bir savunma olarak görüyor. Haksız mı? Öncelikle birilerinin acilen ALlilerin, 2012de bu dünyada hâlâ Kemalistler de Naziler de olduğunu kulaklarına fısıldaması gerek!!\n

\n

Benzer savlarla, mezun oldukları liseyi bu işin ortasında savunmaya kalkışanlara da bir yere kadar saygı duyuyorum. Ama onlar da bazen mantıklarını kaybediyorlar: Ayda Zorbozan gibi! Sanmayın ki dünyada en acı olay, Nazlıcanın başına gelmiştir. Nice arkadaşlarım okurken ailelerini kaybetmiş... ve Nazlıcan gibi çarşamba günleri de ailelerini görememiştir.İnsaf artık! Bu mudur okulun seviyesi? ALliler Derneği Başkanı Nurhan Azizoğlu, Nazlıcanın sanki durup dururken kendi arzusuyla ayrıldığını savunurken, bir diğer ALli, M.Mert Halepli, Nazlıcanı suçladıktan sonra bile matematik öğretmeni ile ilgili, kendi başına gelen benzer travmaları aktarmaktan geri kalamıyor! \n

\n

Size bir itirafta bulunayım mi? Bu olay vesilesiyle bana yollananlar arasında bırakın Nazlıcana hak vermeyi, kendi örneklerinden yola çıkarak ALyi topa tutanlar herhalde çoğunlukta! Basında, Yeni Şafaktan Salih Tuna da bana destek verirken, AL camiasından Murat Baktır gibi bazıları isim vermiş:Belki de anne babalarımızın güvenlerini sömürdüler. Hatırladıklarım, özel sınavlardan geçerek seçilmiş onca arkadaşımın o okulda yok olması. Öğrenimlerini başka yerlerde geçirmeleri ve vakit kaybetmelerini takiple geçti. (Kayıp gençlik)”. Okulla davalı olanlar, adını kullandırmadan inanılmaz şikâyetlerini detaylarıyla aktaranlar da cabası. Gerçek demokrat dostum Cüneyt Yüksel ise, okulun mezunlarına sesleniyor:Var mısınız gerçeklerin ortaya çıkması için bu işin üzerine gitmeye?\n

\n

Keşke ALden birkaç kişi de bu kâbusun bir paralel evren kayması olduğunu, bunların yaşanmadığını, kızımızın mağdur edilmediğini, eşyalarının pencerelerden atılmadığını, uzaklaştırılmasının yalnış anlama olduğunu söyleyebilselerdi... Zaten ülkem keşkelerle dolu değil mi?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kâbus gibi bir kasım... 28 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları