Deniz Yıldırım

Bu sırada Batı Akdeniz

18 Ocak 2020 Cumartesi

İspanya’da sosyal demokrat PSOE ile sosyalist PODEMOS (Yapabiliriz) arasında kurulan koalisyon hükümeti yemin ederek göreve başladı.

PODEMOS, ekonomik krizin faturasının çalışan halka kesilmesine karşı çıkan; mevcut partilerin krizle mücadele konusunda aralarında fark kalmamasına “Bizi Temsil Etmiyorlar” sloganıyla tepki göstermiş Öfkeliler hareketinin enerjisini siyasal örgütlenme alanına taşımak isteyen bir aktör olarak doğmuştu. Bu noktada da diplomalı işsiz gençlerin, gelecek güvencesinden yoksun bırakılan halk kesimlerinin sözcülüğüne soyunmuştu. Birçok açıdan stratejisi, PSOE ile PP’yi, yani merkez sol ile merkez sağı aynı elitlerin farklı ambalajlanmış yüzleri olarak sunmaya ve bunlara karşı halkın gerçek temsilcisi konumuna PODEMOS’u yerleştirmeye çalışan bir sol popülizmdi. Kuşkusuz bu strateji ilk yıllarında PODEMOS’u büyüttü. Asıl taban ve iktidar kaybını ise sosyal demokratlar yaşadı. Ancak bu boşlukta önce sağ, iktidara yürüdü; ardından da aşırı sağ, PODEMOS sosyal demokratların tabanı dışına genişleme potansiyeli gösteremeyince, VOX adıyla örgütlenip hızla yükselişe geçti.

Kıssadan hisse: Sosyal demokratlarla sosyalistler arasındaki rekabet faydalıdır; ancak bu durum hem sağ iktidarları üretiyor hem de faşizan sağın halk arasında seçenek gibi görülüp yükselmesine yol açıyorsa, bu politik strateji hatalıdır. İspanya’daki yeni koalisyon, bunun bir ölçüde de olsa anlaşıldığına işaret ediyor.

Öte yandan bu yeni koalisyon PSOE ile PODEMOS arasında gibi görünse de, arkasında ciddi ölçüde farklı bölge partilerinin de desteği var. Ayrıca Katalan bölgesinden Cumhuriyetçi Sol Parti’nin güvensizlik oyu vermeyerek hükümetin kurulmasına dolaylı katkı sunması da önemli. Sonuçta iki parti sadece kendi vekillerinin toplam sayısıyla güvenoyu alacak çoğunlukta değildi. Tam da bu tablo, yeni koalisyonu epey kırılgan yapacak ilk etkenler arasında. Zira sol koalisyon, bölgeci partilerin taleplerini yerine getirirken, diğer yandan da kendilerini “terörist”, “vatan haini” gibi yaftalarla eleştirmeye şimdiden başlamış sağ partilerin büyümesini de kontrol altında tutmak zorunda. Zor bir denge. Yoksa Milliyetçi Cephe orada da kapıda. Koalisyonun başarısı, biraz da bu bölgeci partilerin yaklaşan MC’yi görerek daha dengeli tutum alıp almamasına bağlı. Aksi halde sonucun nasıl olduğunu maalesef ülkemizdeki tecrübeden biliyoruz.


İlerici Sosyal Program


Programa gelince. PODEMOS’un sosyal demokrat partiyi yeniden sosyal devlet ilkesine uygun bir çizgiye çekmeye çalıştığı söylenebilir. Ancak artık sadece denetleyici olmayacaklar. PODEMOS, özellikle dışlanmış toplumsal kesimlere daha rahat ulaşmasını sağlayacak alanlarda bakanlıkları, yani icracı pozisyonları da aldı. Hem liderleri Iglesias sosyal işlerden sorumlu başbakan yardımcılığı görevine geldi hem de özellikle emekçiler için önemli olan Çalışma Bakanlığı’nı, kadınlar için Eşitlik Bakanlığı’nı bu parti üstlendi. Gençleri özellikle ilgilendiren yükseköğretim bakanlığı da PODEMOS ittifakında. Saygın sosyolog Manuel Castells şimdi bu bakanlık görevini yürütecek. Ayrıca PODEMOS’un müttefiki Birleşik Sol’un önderlerinden Alberto Garzon da tüketici haklarıyla ilgili konulardan sorumlu bakan oldu. Garzon, İspanya’nın sol programa sahip bir Cumhuriyet olmasını, krallığın kaldırılmasını savunuyor. Şimdilik hükümete monarşi-cumhuriyet zıtlığından ziyade sosyal zıtlığın hükmedeceği açık. Nitekim hükümet programındaki vaatler de buna işaret. Yeni hükümetin amacı, krizin faturasını halka çıkaran kesintileri kısmen de olsa tersine çevirmek. Bu nedenle de bankalara ve enerji şirketlerine dönük vergilerin artırılması, geliri yüksek olanlardan daha fazla vergi alınması, asgari ücretin en az üçte bir oranında yükseltilmesi, konut sorununun çözülmesi, üniversite harçlarının düşürülmesi, iklim kriziyle mücadele hedefleniyor.

İşleri kolay değil. Yeni hükümetin başarısızlığı büyük olasılıkla İspanya’da aşırı sağı daha da büyütecek, çünkü sol seçenekler iktidarda birlikte çözülmüş olacak. Başarısı ise, diğer ülkelere de model bir ittifak ve program önerisi haline gelebilecek. Radikal sağın dünya genelinde yükseldiği, Latin Amerika’daki sol dalganın geri çekildiği, son olarak Bolivya’da Morales iktidarının darbeyle indirildiği düşünülürse, saldırıların sadece İspanya içiyle sınırlı kalmayacağı da anlaşılır. Sosyal demokratlar ya çekinip küresel finansa taviz vererek hükümetin hedeflerini frenleme ya da mevcut hükümet programını bir an önce uygulamaya başlayarak yeni ittifakın arkasındaki toplumsal destek cephesini genişletme yolunu seçecek. Bu bir karar anı. Sonunda SYRIZA olmak da var. Gözümüzü Doğu Akdeniz’in jeopolitik tartışmalarına dikmişken biraz da Batı Akdeniz’e baksak fena olmaz, öyle değil mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları