Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şiddetin 10 toplumsal kaynağı

13 Eylül 2024 Cuma

Şiddetin esas kaynağı bir toplum içindeki sömürü düzeni ve o toplumun üretim biçiminin belirlediği güç hiyerarşisidir.

Toplayıcı-Avcı toplumlardaki aşiret ve sürü yapısında, kaba kuvvet, şiddet, doğrudan doğruya toplumsal düzeni sağlayan, kimi zaman tek, kimi zaman da en önemli öğedir.

Tarım Devrimi’nden sonra oluşan Din-Tarım toplumlarındaki monarşilerde, şiddet, dinden, gelenekten, siyasal egemenlikten kaynaklanır.

Yine de bu dönemin sonlarına doğru, adalet ve yargı kavramı yavaş yavaş şiddetin egemenliğini etkilemeye başlar.

Endüstri Devrimi’nden sonra oluşan Kentsel-Endüstriyel toplumlarda, Demokratik Rejim ve Hukuk Devleti kavramlarının gelişmesi ve bağımsız yargı, toplumdaki şiddeti önemli ölçüde azaltır.

Bilişim Devrimi sonunda iyice gelişen Demokratik Rejim, Hukuk Devleti ve eşitlik anlayışı ve bu anlayışlara dayalı olan Çağdaş Devlet, şiddetin toplumsal kaynaklarını engellemeye yöneliktir. Bu devlet, toplumdaki sömürüyü engelleyebildiği oranda şiddeti de kurutabilir.

Esas olarak bir toplum, üretim ve yönetim biçimi açısından ne kadar ilkelse ve sömürü ne denli derinse, o toplumda şiddet de o derece yaygındır.

***

Genel olarak bir toplumdaki şiddetin kaynaklarını şöyle özetlemek olanaklıdır:

1) Bir toplumdaki adalet uygulamaları, yargı mekanizması ne denli güvenilmezse, sömürü ne denli derinse o toplumdaki şiddet o denli yaygınlaşır. Çünkü insanlar, yargıya, adalete güvenmedikleri için, kendi sorunlarını kendileri çözmeye çalışırlar; bu da şiddeti doğurur.

2) Bir toplumdaki hukuk düzeni, anayasa, yasalar, mevcut toplumsal işleyişten kaynaklanan sorunları çözmekten ne denli uzaksa, sömürü ne denli kurumlaşmışsa o toplumda şiddet o denli yaygındır.

3) Bir toplumdaki anayasa, yasalar ve yargı uygulamaları, şiddeti ve sömürüyü ne denli görmezden geliyorsa, şiddeti ve sömürüyü önleyici ve cezalandırıcı kurallar ne denli etkisizse o toplumda şiddet o denli çoğalır.

4) Bir toplumda, yasama, yürütme, yargı erkleri ve bu erklerin temsilcisi ve bütünü olan Devlet şiddeti bizzat kendisi de ne denli kullanıyor ve hoşgörü ile karşılıyorsa toplumdaki şiddet o denli çoğalır.

5) Bir toplum, ne denli dinsel/mezhepsel, etnik/milliyetçi ya da siyasal kimlikler üzerinden bölünmüşse ve bu kimlikler, kendilerinden olmayanlara karşı ne denli şiddete dönük eğilimlere sahipse şiddet o ölçüde yaygınlaşır.

6) Bir ülkedeki iktidar, halktan kopuk ve uzaksa, üstelik hem eylem hem de söylem olarak şiddeti kullanıyorsa o toplumda şiddet önlenemez.

7) Bir toplumda kurallar ne kadar belirsizse, liyakat yerine sadakat veya özel ilişkiler ne denli kullanılıyorsa şiddet o oranda artar. Özetle, Anomi (kuralsızlık) durumu ne kadar yaygınsa, şiddet de toplumda o denli geçerli olur.

8) Bireylerin hayattan, toplumdan, kendileri ve aileleri için umutları, beklentileri azaldığı oranda şiddet artar.

9) Her türlü şiddet doğrudan ve derhal cezalandırılmadığı takdirde yaygınlaşır ve derinleşir.

10) Gelenekler, görenekler, inançlar, toplumun, kadınlar gibi belli kesimlerini küçümsüyor ve çocuklar gibi gruplara uygulanan tecavüz ve şiddeti hoşgörü ile karşılıyorsa o toplumda şiddet yaygınlaşır.

Sonuç olarak bir toplumdaki şiddet, doğrudan doğruya, o toplumdaki sömürünün derecesinden ve iktidarın şiddete verdiği destekten kaynaklanır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Filler savaşında Türkiye 12 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları