Mehmet Şakir Örs

Umutsuzluğu umuda dönüştürmek

14 Ocak 2025 Salı

Yeni bir yıla girdiğimiz bugünlerde, halkımızın büyük çoğunluğunun içinde bulunduğu ruh halini tanımlamaya çalışırsak herhalde akıllara gelen ilk sözcük “umutsuzluk” olacaktır. Son Beşiktaş Belediyesi örneğinde olduğu gibi muhalif belediyelere yönelik baskı ve engellemeler de doğrusu bu olumsuzluğu büyütüyor. Oluşturulmak istenen siyasi korku ve yılgınlık iklimi, bezginliği, umutsuzluğu artırıyor. 

Oysa yeni yılın gelişi bile kendi başına umudu çağrıştırır, çağrıştırmalıdır. Hemen her yeni yıla başlarken umutlu dileklerde bulunuruz. Hayatın getirdiği acılara, sıkıntılara, zorluklara karşın kendimizi her daim dayanıklı kılmaya, güçlü tutmaya çalışırız. Bu durum bir bakıma yaşama tutunmanın, hayata bağlanmanın da gereğidir.

‘UMUDU KESME YURDUNDAN’

İşte bu dayanma ve tutunma sürecinde bize güç veren, belki çok da ayırdında olmadığımız nice güzellikler vardır. Sanat, edebiyat ve müzik bu güzelliklerin başında gelir. Hayatımızı anlamlı kılar, yaşamı güzelleştirir.

Bugünlerde ülkemizde ve çevremizde yaşanan acılar, olumsuzluklar arttıkça biz de edebiyata, müziğe ve özellikle de şiire sığınıyoruz. Günlerdir usumuzun çevresinde, değerli sanatçımız Zülfü Livaneli’nin o güzelim şarkısı dönenip duruyor. Müziğin içli tınısı yüreğimizin derinliklerinde yankılanıyor. Bu şarkının anlamlı sözleri ve müziğiyle, acılarımızı azaltmaya ve umudumuzu diri tutmaya çalışıyoruz: “Nasıl başlarsa fırtına/ Öyle diner birdenbire/ Bir ışık parlar yeniden/ Karanlıklar arasından/ Umudu kesme yurdundan...”

YILLAR GEÇİYOR

Zamanın o durdurulamaz akışında yıllar gelip geçiyor. Farkında mısınız? Hayat her şeye rağmen kendi diyalektiğini örüyor. İşte bir yılı daha geride bıraktık. Ne diyordu geçmiş yıllarda ünlü sanatçımız Nilüfer’in seslendirdiği o güzelim şarkı: “Dünya dönüyor sen ne dersen de/ Yıllar geçiyor fark etmesen de...”

Şarkıda söylendiği gibi yıllar geçmesine geçiyor da belleklerimizde ve yüreklerimizde derin izler bırakıyor. Hele zor ve acılı geçen yılların izleri daha da derin oluyor. Tıpkı 2024 yılı gibi. 2024, başta emekçiler ve emekliler olmak üzere, toplumun dar gelirli kesimlerinde acılar, zorluklar ve olumsuzluklar bıraktı. Hele bu yılın “emekli yılı” ilan edilip de emeklinin tümden ezildiği bir yıla dönüşmesi, doğrusu hiç unutulmayacak.

2025’TEN BEKLENTİLER

2025 yılına buruk ve karamsar duygular içinde girdik. Ülkemizde, çevremizde ve dünyada yaşanan birçok gerginlik, olumsuzluk, hepimizi karamsar kılıyor. Bu durum elbette günlük yaşamımızı derinden etkiliyor ve geleceğe olan umudu, güveni azaltıyor. Bu umutsuzluk hali, ekonomik ve sosyal yaşamla ilgili beklenti araştırmalarının sonuçlarına da yansıyor.

Biz bütün bu olumsuz göstergelere karşın, yine de “umudu kesme yurdundan” diyen o güzelim şarkının sözlerinde olduğu gibi umudumuzu diri tutmaya çalışıyoruz. Ekonomik ve sosyal sorunlar açısından oldukça zor ve zorlu bir yıl olacağını öngördüğümüz 2025 yılına, yine de umutla bakmak istiyoruz: “Kara kışın buzu bile/ Sürmedi sonsuza kadar/ Bahara döndü sonunda/ Filiz sürdü kar altından/ Umudu kesme yurdundan”

UMUDU KÖRÜKLEMEK VE BÜYÜTMEK

Aslında toplumumuzun büyük bölümünün umutsuzluk halinden kurtulamamasında muhalefetin de önemli payı ve sorumluluğu var. İktidardan umudu ve beklentisi kalmayan geniş toplumsal kesimler, yeni arayışlara giriyorlar. Yönlerini muhalefete doğru çeviriyorlar. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinin sonuçları da bu yönelişin ilk işareti oldu. 

Ancak bu yönelişin kalıcılaşması ve daha kitleselleşmesi için başta ana muhalefet CHP olmak üzere siyasal muhalefetin umudu körüklemesi ve olabildiğince büyütmesi gerekiyor. Bir başka önemli konu da muhalefetin, ülkeyi özellikle ekonomide ve dış politikada çok daha iyi yöneteceği konusunda güven vermesidir. Kısacası, umut ve güven birbirini tetikleyecek ve büyütecektir. Böylece önümüzdeki süreçte, umutsuzluğu umuda dönüştürmenin mümkün olabileceğini düşünüyoruz..

İKTİDARA KIRMIZI KART

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, hafta sonu İzmir’de katıldığı etkinliklerde; kırmızı kartın iktidara karşı izleyecekleri siyasal yönsemenin yeni adımı ve işareti olduğunu açıkladı. Seçimi getirinceye kadar sürecek yeni iletişim kampanyasında, kırmızı kartın her türlü haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı tepkinin simgesi olacağını vurguladı. Sunuluş şekli bazı çevrelerde tartışma yaratmış ve farklı beklentiler oluşturmuş olsa da bu tür simgeler ve hamleler siyasal/toplumsal mücadelede önemlidir. Kırmızı kart, direncin ve tepkinin işareti olduğu kadar, aynı zamanda umudun da simgesi olmalıdır.

Unutulmamalıdır ki umut, dün hakları için iş bırakan kamu emekçilerinin kitlesel eylemindedir. Hemen her hafta sonu alanlara çıkan mağdur emeklilerin haykırışında ve Polonez işçilerinin utkuya ulaşan mücadele kararlılığındadır. Bu tür toplumsal ve siyasal mücadelelerle, geleceğe yönelik umudu, güveni hep birlikte büyüteceğiz.     



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asfalyalar atarken!.. 14 Şubat 2025

Günün Köşe Yazıları