Stalin, Hitler, Mussolini, Franko ve Pinoşe’nin ruhları uzayın zaman boyutunda oynaşırken arada bir durup dünya gezegeni, Okyanus mahallesi Ezya Arşipeli’ndeki adalarda mukim ve manevi evlatları saydıkları muktedirleri izliyorlardı.

İstibdat rejiminin ataları, Bitania semalarında oluşup arşipeli saran alçak seçim basıncına şaşırmışlardı. Zaman matriksinde toplanıp bir ruh seansı yaptılar. 

Hitler, Germania’daki müstebit evladı Herkel’in ve Pinoşe, Yutania müstebiti Nikos’un akıbetinden henüz endişe etmiyorlardı. 

Ama Mussolini, Stalin ve Franko tedirgindi. Manevi evlatlarının rüyasına girip gaipten moral yüklemeye karar verdiler.

Bitania’da seçim yapılacağını ilanla tüm arşipeli karıştıran müstebit Mukteber Sisikovski’nin yakışıklı oğlu Beşteber, bildiğiniz gibi Muktedir Makropiç’in torunu Salamura Şamarov ile evli olmasına karşın hayli çapkındı. 

Mussolini, manevi evladı Mukteber Sisikovski’nin rüyasına girip “Sendeki damızlık oğul bende olsa İtalya’daki tüm kadınların kalbini çalar, beni de asılmaktan kurtarırdı!” diye fısıldadı.

Stalin, pek sevdiği Makronezya müstebitinin rüyasına girdi. Ayıboğan evlatlığı Valdemir Potin’e, “Sendeki siber teknoloji bende olsa dünyadaki hiçbir düşmanım seçimle iktidara gelemezdi” dedi.

Franko’nun ruhunun Mikronezya’daki istibdata zaafı vardı. İspanya’nın uzun iktidarıyla efsane olan müstebiti, Ulu Çoban’ın bedeninde yeniden doğduğuna inanıyordu.

Sevgili oğlu ve reenkarnesi Muktedir Makropiç’in rüyasına püsküllü faşist kasketi, sırmalı üniformasıyla şaşalı bir giriş yaptı. Elini omuzuna koyup moral verdi:

“Sendeki yalancı basın bende olsa bırak seçim kazanıp kaybettiğimi, öldüğümü bile duymazdı İspanya!”