Sendikalar hak arama ve mücadele yeridir. Yani böyle olması beklenir.
Ama ülkemizde yakın zamanlarda gerçekleşen gerek asgari ücretin belirlenmesinde, gerek kamu işçilerinin, gerekse kamu çalışanı ve emeklilerinin toplu iş sözleşmelerinin yapılmasına ilişkin görüşmelerde sendikaların hiç de beklendiği şekilde hak arayan ve bunun için mücadele eden bir yapıda olmadıkları, pasif oldukları, milyonları peşlerinden sürükleyemedikleri bir kez daha görüldü.
Önce, yaklaşık 600 bin kamu işçisinin 2025-2026 dönemi Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) 6 aylık bir sürenin sonunda 2 Ağustos 2025 tarihinde imzalandı. İşçi sendikaları bu sürecin sonunda grev kararı aldı ancak iktidar grevleri yaptırmadı ve erteledi. İşçiler dayatılan teklifi kabul etmek zorunda kaldı.
Sırada Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) 2025/Mayıs dönemi verilerine göre 3.642.582 çalışan memur, 2.349.661 memur emeklisi olmak üzere toplam 5.992.243 memurun 2026-2027 yıllarına ilişkin mali ve sosyal haklarının belirlendiği 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşmesi var idi.
8/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu kapsamında bağlanan emekli aylıklarının artırılmasında, 5510 sayılı Kanunun 55. Madde hükmü uygulanmamakta ve memur emekli aylıkları; 4688 sayılı Kanunun 28. Maddesi uyarınca 1/1/2012 tarihinden itibaren toplu sözleşme hükümlerine göre belirlenen aylık ve taban aylık katsayılarındaki artışlar/değişiklikler dikkate alınarak artırılmaktadır.
Çalışan ve emekli memurların 2026-2027 yıllarına ilişkin mali haklarını kapsayacak 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşmesi için süreç yaklaşık 1 ay önce başladı. Toplu sözleşme sürecinde hükümetin 2 tane önerisi oldu. Son teklifi;
-2026 yılı ilk 6 ay için yüzde 11, ikinci 6 ay için yüzde 7,
-2027 yılı ilk 6 ay için yüzde 4, ikinci 6 ay için yüzde 4 artış verilmesiydi. Sonradan 1.000 TL taban aylığı artışı eklendi.
Çalışan ve emekli memurların toplu sözleşme görüşmelerinde yetkili sendika Memur-Sen idi. Memur-Sen’in teklifi ise; taban aylığa 10 bin lira zam olmak üzere, 2026 yılı için toplamda yüzde 88, 2027 yılı için ise yüzde 46 artıştı. Tabi masada anlaşma sağlanamadığından, önce 18 Ağustos’ta memurlar bir günlük iş bırakma eylemi yaptılar. Bunun dışında bir çok ilde çeşitli eylemler düzenlendi basın açıklamaları yapıldı. Ancak, Memur-Sen’in eylemlerde birlikteliği, ortak ve güçlü bir şekilde hareket etmeyi sağlayamaması nedeniyle, işçi sendikaları kadar bile bir direnç gösterememesi nedenleriyle bu eylemler ses getirmedi. Nihayetinde masada anlaşma sağlanamadığından iş Kamu Görevlileri Hakem Kurulu (KGHK) geldi. KGHK, Anayasa ve 4688 sayılı Yasa ile oluşturulan bir Kurul olup; toplam 11 üyeden oluşuyor. Üyelerin 6’sı doğrudan 1’i ise dolaylı olarak Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. 4 üye ise üç konfederasyondan geliyor. 2’si Memur-Sen, 1’er tane ise Kamu-Sen ve Birleşik Kamu-İş.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu 23/8-26/8/2025 tarihleri arasında 4 kez toplandı. Memur Sen ve Kamu-Sen Hakem Kurulundan çekildiklerini açıklarken, Hakem Kurulu iktidarın verdiği zam teklifini nerdeyse birebir onayladı Buna göre, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunca, memur ve memur emeklilerinin genel zam artış oranları;
-2026 yılı birinci dönem için %11, ikinci dönemi için %7,
-2027 yılı birinci dönem için %5, ikinci dönemi için %4,
şeklinde belirlendi. Ayrıca taban aylıklarının 2026 yılı birinci dönem için 1.000 TL artırılmasına da karar verildi.
Görüldüğü üzere, iktidarın 2026 yılı için önerdiği artışlar aynen kabul edilirken, 2027 yılı birinci dönem için %1 puanlık artış yapıldı.
Geldiğimiz noktada hepimizde şu düşünce oluşmuyor mu? Süreç başlangıcında iktidardan gelen teklifler ile memurların isteklerine bakıldığında, gerçekten trajikomik bir durum yaşandığını görüyoruz. Acaba diyorsunuz, iktidar memurları ciddiye almıyor ve dalga mı geçiyor? Böyle değilse bunlar memurun halini hiç bilmiyor veya anlamıyor. Aslında sendikalar falan hiç olmasa da olur. Nasıl olsa iktidar her şeyde olduğu gibi kendi uygun gördüğü şekilde her şeyi sonuçlandırıyor. Maalesef tek adam rejiminin sonuçları bunlar. Sendikalar güçlerini tam anlamıyla kullanmıyor hep bir çekinme geri adım atma eğilimindeler. Böyle olunca da sonuca şaşırdık mı tabii ki hayır!