Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şalom aleykem

10 Mayıs 2020 Pazar

Karantina dönemi dizileri arasında yaptığım en büyük keşif “Shtisel” oldu.

Tamamıyla raslantı. Kadınların kısa etekle adım atamadığı Kudüs’ün Mea Shearim Mahallesi’ndeki anılarım hâlâ canlı olduğu için, Ortodoks Yahudilerin dünyasını anlatan bu dizi hemen ilgimi çekti.

Şalom aleykem” (Selamünaleyküm!) deyişleri bile kafamda sürekli şu soruyu tetikledi: “Bu dizinin İslamcı versiyonu olsa nasıl olurdu?

Aşırı muhafazakâr Shtisel ailesinin aşklarını, zaaflarını, ihanetlerini, korkularını, tutkularını ve parayla ilişkilerini kısaca insanlık hallerini anlatan diziyi hep bu sorunun çengelinde izledim. Ve iki sezon, 24 bölümü hatmettim.

Bizim geleneksel çevrelerdeki gibi onlar da “görücü usulü” ile evleniyorlar...

Kadınlar tesettüre giriyor. Ama sadece evli olanlar.

Yahudilerin Haredi cemaatini oluşturan bu kesimler içinde “kadın saçını” tabulaştırmak öyle noktalara ulaşmış ki, kızların saçları evlenirken tıraş ediliyor. Kafataslarının üzerine sonra türban ya da peruk takılıyor.

Evli kadınlar, aile içinde dahi... türbansız dolaşmıyor!

Hatta kocalarının yanında gece yatağa girerken bile 18. yüzyıldaki gibi türbanla yatıyorlar.

İlginç bir başka özellik: karı-koca aynı yatakta yatmıyor. Yataklar tek kişilik ve hep ayrı tutuluyor. Bunun nedeni âdet döneminde kadının kirli sayılması ve âdetten bir hafta geçene dek erkeğin yatağına girmemesiymiş...

Akıllı telefon yasak

İran İslam Cumhuriyeti’ndeki gibi kadının toplum içinde şarkı söylemesi, müzik aleti çalması, “yoldan çıkma alametleri” sayıldığından yasak. Resim ve TV yasak, internet, bilgisayar, akıllı telefon hep yasak. Modernlik sembolü her şey sonuçta şeytan icadı veya aracı addediliyor.

Bu yasaklar ağında kadın ile erkeğin toplumdaki rolleri kast sistemi denli kesin ve katı belirlenmiş.

Kadının yeri malum ev ve mutfak.

Kadın sadece çocuk doğurmak, çocuk bakmak ve yemek yapmakla mükellef. Erkekler dini birtakım yerlere girip çıkıyor ve bol dua ediyorlar.

Toplumdaki rolünü herkes küçük yaşta belliyor ve bu roller dışına taşmak hiç öngörülmüyor.

Ama işte hayatın akışı başka olduğu için “drama” da buradan çıkıyor.

Shtisel ailesinin bireyleri de sonuçta 2000’lerin insanı.

İzleyiciye ilginç gelen de son kertede bu: Yaşanan zamanla, gelenek arasındaki gelgit ve gerilim.

2013’te İsrail TV’si tarafından yapılan ve İsrail’de reyting rekorları kıran dizinin meramı da tam bu; dincilerin de etten kemikten olduklarını göstermekmiş.

Shtisel bu yüzden (evlerinde TV bulundurmayan!) dinci kesim için değil, laiklere “Bakın biz hepimiz aynı toplumun parçasıyız!” demek için yapılmış.

Bu nedenle yobazlığın doğrudan eleştirisi yok dizide. Ama ince bir ironi ve en önemlisi gelenekle, modernliğin sürekli çekişmesi var.

İsyanın çocukları

Shtisel ailesinin 20’li yaşlardaki küçük oğlu Akiva örneğin ressam oluyor. Kudüs’ün koyu dinci çevrelerinden, sanat galerilerinde resimleri sergilenen bir ressamın çıkması, başlı başına skandal haber sayılıyor.

Kafası karışık, yere bakan, yürek yakan bir tip olan Akiva’nın aslında devirmediği çam, kırmadığı ceviz kalmıyor.

Bir din okulunda müdür olan babası Shulam Shtisel baş belası oğlunu ne yapıp edip evermek istiyorsa da bunu başaramıyor.

Kendisinden büyük ve 1 çocuklu bir dula âşık olan Akiva, üç kez nişanlanmasına rağmen ruh ikizini bulamıyor ve resim tutkusunun peşinden gidiyor.

Dizinin sürükleyici kadın karakterleri de var ama hikâyenin çatısı ikisi de muhteşem oyunculuklar çıkaran Shulam Shtisel (Dov Glickman) ile Akiva Shtisel (Michael Alon) üzerine kurulmuş.

Shtisel’i izledikten sonra radarıma aynı temanın Batılı-Netflix yapımı versiyonu “Unorthodox” takıldı. Dört bölümlük bu küçük dizi de Netflix’in şu sıra en ilgi çeken ve konuşulan dizilerinden biri.

ABD ve Almanya’da geçen “Unorthodox”ta keza gene Haredi cemaati üzerine.

Bu defa da gene görücü usulü istemediği biriyle evlendirilen bir genç kadının (Esty) isyanına tanık oluyoruz.

Haredi dünyasına bayrak açan Esty başkaldırısını evden kaçmaya ve ülke değiştirmeye dek götürüyor. Ailesi ve cemaatinin bulunduğu New York’tan kaçıp Almanya’ya sığınan genç kadın, vaktiyle holokostun yaşandığı ülkede “özgürlüğü” buluyor!

İki dizi de Yahudi Almancası “Yiddish” dilinde çevrilmiş.

Altyazısından yüksünmeyen herkese hararetle önerilir.

Ama kişisel tercihimi sorarsanız bana çok daha cana yakın, esprili ve özgün gelen Shtisel derim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Belle Époque’ bitti 8 Aralık 2024
Trump, Musk ve Zweig 1 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları