2023 seçimleri ve sonrası üzerine - Nuri ALAN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

2023 seçimleri ve sonrası üzerine - Nuri ALAN

29.11.2021 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Demokrasi ittifakında yer alan altı siyasi parti güçlendirilmiş parlamenter sistemin kurulması için gerekli anayasa değişikliğinin ana ilkelerini saptamak amacıyla zaman zaman toplanıyorlar; aldıkları kararlar kamuya açıklanıyor. Açıklamalardan bugüne kadar alınan kararlarda oybirliği sağlandığı ve bu çalışma bittikten sonra ekonomi ile ilgili temel sorunların ve çözümlerinin belirleneceği anlaşılıyor.

Şimdiden başlayan bu çalışmalar demokrasi ittifakının seçimleri kazanacağı inancında olduğunu ve ciddi anlamda iktidara hazırlandığını gösteriyor; kamuoyu araştırmaları da bunu doğruluyor.

Seçimler ister öne alınsın ister zamanında yapılsın seçmen aynı gün sandık başına gidecek. Ancak bu uygulama cumhurbaşkanı seçimi ile milletvekili seçim sonuçlarının aynı yönde oluşacağı anlamına gelmiyor. Örneğin Cumhurbaşkanlığı seçimini A ittifakına mensup aday kazanırken, bu ittifak TBMM’de azınlıkta kalabilir veya çoğunluğu sağlamasına karşın anayasayı değiştirecek sayıya ulaşamaz. 

Bu incelemede demokrasi ittifakı adayının cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığı var sayılarak Milletvekili seçiminde elde edebileceği değişik seviyedeki milletvekili sayısına göre oluşabilecek durumlar, özellikle yürürlükteki Anayasa hükümleri karşısında yasama ve yürütme organları arasında yetki paylaşımı ve bunun sonuçları tartışılacaktır. 

BİRİNCİ VARSAYIM

Demokrasi ittifakı Meclis’te çoğunluğu sağlamış ancak anayasayı değiştirmek için gerekli 360 milletvekili sayısına ulaşamamıştır. Anayasa değişikliği sağlanamayacağı için mevcut anayasa yürürlükte kalacak ve iktidar tarafından “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”, muhalefet tarafından “şahsım devleti”, “ucube sistem” olarak nitelendirilen devlet yönetim biçimi anayasa değişikliği sağlanıncaya kadar muhtemelen uzunca bir süre varlığını sürdürecektir. 

Meclis’in bu oluşumunda anayasanın değiştirilmesi muhalefet partileri ile uzlaşmayı zorunlu kılacaktır. Ancak bu uzlaşmanın seçimi kazanan ittifakın öngördüğü anayasa değişikliklerine ne dereceye kadar cevap vereceğini, ittifakın hangi konularda ödün vermek zorunda kalacağını şimdiden kestirmek mümkün değildir. 

Mevcut anayasa yürürlükte kaldığı sürece görev yapacak cumhurbaşkanının kişiliği çok önemlidir. Yeni cumhurbaşkanı tutanağını aldıktan sonra anayasanın verdiği tüm yetkilere sahip olacak ve yürütme görevini bu yetkiler temelinde tek adam olarak yürütecektir. Anayasa, cumhurbaşkanına tanıdığı güçlü yetkilerin dengelenmesini ve denetlenmesini sağlayacak bir yapıya sahip değildir. Dengeli ve sınırlı bir yetki kamu yararı gözetilerek kullanılırsa ülkeye hizmet imkânı verir. Denetimsiz, dengelenmemiş ve tek kişiye özgü bir yetki tehlikelidir, çekicidir, yapışkandır, şımartır, uyuşturur, gözünü karartır, benmerkezci yapar. Tarih, sınırsız devlet yetkisi kullananların yetkinin bu olumsuz etkilerinin güdümünde kendi ülkelerinde ve dünyada yarattıkları felaket ve yıkımlarla doludur. Bu bakımdan mevcut anayasa hükümleri içinde görev yapacak yeni Cumhurbaşkanının kendisine tanınmış olan yetkinin bu olumsuz etkilerine zaman içinde direnebilecek bir kişilik yapısına sahip olması gereklidir. 

Gerçekleşme ihtimali yüksek olan bu varsayımda devlet yönetiminde ve siyasette yeterli tecrübeye sahip, laik ve demokrat, adil, ayrımcılığı ve kayırmacılığı reddeden, farklı görüşleri dinleyip değerlendirebilen, uzlaşmacı, yanıldığında doğruyu bulabilen, benmerkezci ve kindar olmayan, olgun ve doygun bir cumhurbaşkanının yetkilerini “kamu yararını” gözeterek kullanacağı tabiidir. Bu halde rejimin sakıncalı yönlerinin büyük ölçüde törpülenmesi, toplumda oluşan ayrışmanın ve ekonomide yaşanan büyük tahribatın zamanla giderilmesi mümkün olabilecektir. 

İKİNCİ VARSAYIM

Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan ittifak TBMM’de çoğunluğu sağlayamamıştır. Çok sayıda siyasi partinin ve bağımsız adayın katılacağı Cumhurbaşkanlığı seçiminden farklı özgün kurallarla yürütülen, özellikle sandık sonuç tutanaklarının düzenlenmesinde ve birleştirilmesinde çeşitli riskleri bünyesinde taşıyan milletvekili seçimlerinde böyle bir sonucun oluşması mümkündür; ancak önümüzdeki seçimde gerçekleşme ihtimali zayıftır. Bununla birlikte, seçimlerle ilgili yasalarda yapılması beklenen değişiklikler ve ülkemizde seçim sonuçlarını tersine çevirebilecek beceriye sahip kurum ve kuruluşların varlığı da unutulmamalıdır. 

Bu varsayımda devlet yönetiminde ortaya çıkabilecek kargaşanın boyutlarını anlayabilmek için 2017 senesinde 6771 sayılı yasa ile yapılan anayasa değişikliğinde cumhurbaşkanına verilen ve yasama yetkisi içinde olan düzenleme yetkilerinin ve bunun sınırlarının saptanması gerekir. 

Cumhurbaşkanına Anayasa ile tanınan düzenleme (norm, kural koyma) yetkisi şunlardır: 

- Üst kademe kamu yöneticilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esaslar (m. 104/9);

- Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının (doğrusu teşkilatının) kurulması (m. 106/son) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir. 

- Anayasanın 123. maddesinde, kamu tüzel kişiliğinin ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulacağı hükme bağlanmış iken 6771 sayılı kanunun 16/B maddesi ile kural değiştirilmiş, kamu tüzel kişiliğinin kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulması mümkün hale getirilmiştir.

Cumhurbaşkanına tanınan kural koyma yetkisine getirilen sınırlamalar Anayasanın 104/17 sayılı maddesinde gösterilmiştir. Aynen alıyorum: 

1- Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler;

2- Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konular;

3- Kanunda açıkça düzenlenen konular Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemez.

4- Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. 

5- TBMM’nin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir.

Cumhurbaşkanına tanınan kural koyma yetkilerinin ve getirilen sınırlamaların her biri bağımsız olarak değerlendirildiğinde içinde tereddüt yaratan, birbiri ile çelişkili görünen kurallar mevcuttur. Örneğin: Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konular dışındaki alanlarda cumhurbaşkanı düzenleme yapabilir mi?1 işaretli sınırlamadaki kuralın karşıt anlamından hareketle cumhurbaşkanının, Anayasanın ikinci kısım üçüncü bölümünde yer alan “sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler” konusunda kararname düzenleme yetkisi var mıdır?

Daha titiz bir inceleme ile çelişen ve çatışan, uygulamada tereddütlere neden olacak başka kurallar da bulunabilir. Bu konuda doğru bir sonuca ulaşmak için cumhurbaşkanına tanınan düzenleme yetkisinin ve sınırlamalarının bir bütün olarak ele alınması ve değerlendirilmesi gerekir. Böyle bir incelemede varılacak sonuç şudur: 

- Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenebilecek alanlar anayasada açıkça belirtilmiştir. Bu alanların dışında kararname ile düzenleme yapılamaz.

- Cumhurbaşkanına tanınan düzenleme yetkisi münhasır (Cumhurbaşkanlığına özgü) bir yetki değildir.

- Düzenleme konusunda son söz yasama organındadır: Anayasanın yedinci maddesi yasama yetkisinin asli sahibinin Türk Milleti adına TBMM’ye ait olduğunu söylüyor. Yukarıda4 özellikle5 işaretli sınırlamalardan açıkça anlaşılacağı üzere, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmiş olan bir konuda daha sonra TBMM tarafından kanunla bir düzenleme yapılabilir ve bu durumda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz kalır. Böyle bir durumda cumhurbaşkanı kuşkusuz kanunu bir daha görüşülmek üzere Meclis’e iade edecektir. Meclis geri gönderilen kanunu üye tam sayısının salt çoğunluğu ile aynen kabul ederse Cumhurbaşkanı kanunu yayımlamak zorundadır (anayasa m. 89). Görüldüğü üzere kanunun kabulü salt çoğunluğu gerektirse de düzenleme konusunda son merci TBMM’dir.

Yürütmenin başı olan cumhurbaşkanı ile Meclis’teki çoğunluğun farklı siyasi partilerden oluşması halinde ortaya çıkabilecek çatışmanın nedeni Anayasada Cumhurbaşkanına verilen yetkiler konusunda, özde ve sözde yapılan yetersiz ve özensiz düzenlemedir. Bugüne kadar yürütme ile yasama organı arasında herhangi bir çatışmanın yaşanmamış olması, yürütme yetkisini kullanan cumhurbaşkanının aynı zamanda Meclis’te çoğunlukta olan siyasi partinin genel başkanı olmasından ve partisinin de genel başkanı ile tam uyum içinde hareket etmesinden kaynaklanmaktadır. Bu iki organ arasındaki kesintisiz ve kusursuz uyum, konuya çözüm getirebilecek yargısal ve bilimsel içtihatların da önünü tıkamıştır. 

Bu varsayımın gerçekleşmesi ve farklı görüş ve ilkeleri benimseyen organlar arasında uzlaşma sağlanamaması halinde, bugün büyükşehir belediye başkanı ile belediye meclisi çatışmasının çok ötesinde, ondan çok daha ağır bir durum ortaya çıkabilir. Bu çatışma bazı alanlarda kamu hizmetinin aksamasına, giderek yerine getirilememesine neden olabilir.

Yazıyı başlığının kapsamına uygun biçimde tamamlayabilmek başka konuların da incelenmesini gerektiriyor. Örneğin olağanüstü hali düzenleyen maddede (m.119) cumhurbaşkanına tanınan yetkilerin maksadı dışında, özellikle siyasi amaçlarla kullanılması mümkündür. Meclis’teki çoğunluğun cumhurbaşkanı ile aynı partiye mensup olması halinde Meclis’e verilen görev ve yetkilerin hangi yönde kullanılacağı, olağanüstü hal ilanı kararının anayasaya uygunluğu yönünden Meclis’in etkili bir denetim yapıp yapamayacağı soru işaretlidir. Üstelik olağanüstü hallerde çıkarılan kararnameler Anayasa Mahkemesi’nin yargısal denetimi dışında bırakılmıştır. Mutlaka ayrıntılı olarak incelenmelidir.

Keza cumhurbaşkanının mensup olduğu siyasi parti ile ilişiğini sürdürmesi yürürlükteki anayasa hükümleri ışığında değerlendirilmelidir. 

SONUÇ

Seçim sonrasında varsayım gerçekleşirse demokrasi ittifakını değişik konularda farklı ağırlıkta sorunlar bekliyor. Bir kısmının Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve kararları ile düzeltilmesi mümkün. Ancak ekonomideki ağır tahribatın kısa sürede giderilmesi, düzeltmenin olumlu somut sonuçlarının ezilen sınıflara yansıtılması belli bir zamanı gerektirir. Bu bakımdan seçmenleri kısa süreli beklentilerin içine sokmamak, gerekirse onlara kendilerinin de desteğine ve katkısına ihtiyaç olabileceği anlatılmalıdır. Seçmen kısa vadeli çözümlere şartlandırılır ve sonuç alınamaz ise geleceğine sakladığı umudu söner; siyasete olan güvenini kaybeder.

10 Mayıs 1940 tarihinde Chamberlain yerine başbakan olan Churchill üç gün sonra avam kamarasında yaptığı ilk konuşmada milletine “kan, mücadele, gözyaşı ve terden başka vaat edecek hiçbir şeyi olmadığını” söylemişti. Kuşkusuz bugün yaşadığımız sorunları, İkinci Dünya Savaşı’nın içinde olan İngiltere’nin sorunları ile kıyaslamak ülkemize büyük haksızlık olur. Amacım, çözüm üretirken daha gerçekçi ve temkinli olmanın yararlı olacağını anımsatmak.

NURİ ALAN

E. DANIŞTAY BAŞKANI

Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025