Adaletin kestiği parmak acıyor - M. Ziya Yergök
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Adaletin kestiği parmak acıyor - M. Ziya Yergök

14.10.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

"Adaletin kestiği parmak acımaz” diye güzel bir atasözümüz var. Bu sözün özünü oluşturan gerçek, adaletin doğruluk, yansızlık, eşitlik ve güven üzerine inşa edilmiş olmasına dayanır. Bunun olması için de, yargının bağımsız ve tarafsız olması gerekir.

Çok sayıda yargı paketi açıklamış, anayasada ve diğer hukuki metinlerde yargının bağımsız ve tarafsız olduğunu yazmış olabilirsiniz, AİHM’nin yargı yetkisini tanımış, uluslarası sözleşmelerin iç hukukun üstünde ve bağlayıcı olduğunu kabul etmiş olabilirsiniz ancak iş bunlarla bitmiyor. O metinlere bu sözcükleri yazmak kolaydır, asıl ve önemli olan ise uygulamadır. Uygulamada bunlara uymuyorsanız, AİHM kararlarını uygulamıyor, AYM kararlarının kesin, herkes ve her kurum için bağlayıcılığı bir anayasa hükmü iken bunu dikkate almıyorsanız, ülkemizdeki bütün bilboardlara “Yargı bağımsızdır, Türkiye bir hukuk devletidir” diye yazsanız da bu sözleri kamu spotu olarak her gün TV ekranlarına yansıtsanız da yine hukuk devleti olamayız; adaleti sağlayamayız. Çünkü esas olan söz değil eylemdir, uygulamadır.

HUKUKTA ÇİFTE STANDART OLUR MU?

Adil yargılama adına topluma güven verilemediğini, meslek örgütleri, barolar, Türkiye Barolar Birliği(TBB) ve yurttaşlar sıkça dile getiriyor, yapılan tüm ciddi kamuoyu araştırmaları ile uluslarası güvenilir adalet ve hukuk endeksleri bunları açıkça ortaya koyuyor.

Yapılan bir araştırmada AKP seçmeninin yüzde 30’nun da adalete güvenmediği kısa süre önce haberlere konu oldu. Bu güvensizlik oranı muhalefet seçmeninde çok daha yüksektir. Adalet sistemimiz, hangi görüşe mensup olursa olsun tüm yurttaşlara, yargılamaların adil yapılacağı ve adaletin mutlaka gerçekleşeceği konusunda güven vermelidir, her yurttaş kendisini hukuk güvenliğinde hissetmelidir.

Bugünlerde, pek çok siyasi parti liderinin de dile getirdiği, yazar ve çizerlerin gündeme getirdiği, vatandaşların yakındığı bir başka konu da, benzer durumlarda ortaya çıkan farklı uygulamalardır. Hukukta çifte standart olamaz. “Adamına” ve “kurumuna” göre farklı bir uygulama kabul edilemez. Son dönemde özellikle ülkenin birinci partisi, iktidarın en büyük adayı ana muhalefet partisi CHP hedef alınıyor ki, bu son derece yanlıştır. Adalet heykelinin gözünün bağlı olmasının anlamı tarafsızlığı simgelemesidir. Yargıç yargıladığı tarafın kimliğine, sosyal konumuna, siyasi görüşüne göre değil, tam bir yansızlık içinde hukuka ve vicdani kanaatine göre karar verecektir.

‘SİYASETİ HUKUKİLEŞTİRMEK’

Hukuk fakültesinin birinci sınıfında, anayasa hocamız Bülent Tanör’den dinlediğim harika sözde olduğu gibi “Hukukçular olarak görevimiz, hukuku siyasileştirmek değil, siyaseti hukukileştirmektir.” Yargımızın güvenilirliği ve saygınlığı ancak böyle kazanılabilir. Adaletin mülkün (ülkenin) temeli olmasını, adaletin kestiği parmağın acımamasını ancak böyle sağlayabiliriz.

Ne yazık ki adaletin kestiği parmak artık acıyor. Bugün, anayasamızda yapılması gereken en acil ve en öncelikli değişiklik, yargı bağımsızlığını güvence altına alacak düzenleme olmalıdır. Gerçek anlamda “Demokratik, laik hukuk devleti” olmamız buna bağlıdır. Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu hukuk devleti, hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu, bağımsız yargı ve güvenceli yargıçtır.

Yargıyı yıpratan ve güveni aşındıran bir başka husus da, soruşturmaların gizliliğinin ihlâl edilmesidir. Ayrıca bir vahim durum da daha sorgu devam ederken ve yargıç henüz kararını açıklamamışken kimi medya organlarında yargıcın kararının alt yazı olarak geçmesi, savunmanlardan ve muhataplarından önce duyurulmasıdır. Bunu Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın sorgusunu takip ederken bire bir yaşadık, ne yazık ki, bu durum tek örnek de değildir.

TARAFSIZLIK VE LİYAKAT

Son yıllarda çok tartışılan bir başka uygulama da avukatlıktan yargıçlığa geçiş konusudur. Bu yöntem, doğru ve objektif uygulanması, liyakatın esas alınması durumunda yararlı olabilirdi. Ancak yargıda kadrolaşma amacı ile iktidar partisinin yönetim kadrolarında yer alan veya iktidar partisinden çeşiti siyasi makamlara aday olanların yargıç ve savcı olarak atanmaları yansızlık konusunda haklı kaygı ve kuşkulara neden olmaktadır.

Yargı, yansızlığı zedeleyecek her türlü kuşkudan ve endişeden uzak tutulmalıdır. Seçimlerde, bir siyasi partiden milletvekili, belediye başkan adayı olan kamu görevlileri aday olamadıkları durumda, eğer başvururlarsa eski görevlerine yeniden dönebiliyorlar. Bunun istisnası ise, aday olan yargıç, savcı ve Silahlı Kuvvetler mensuplarıdır. Nedeni de aday olmakla parti aidiyetleri ve siyasi kimliklerinin ortaya çıkmasının yargının tarafsızlığı ilkesiyle bağdaşmayacağıdır. Buna rağmen, bir siyasi partide il ve ilçe başkanlığı, yöneticilik, belediye ve il genel meclis üyeliği yapmış, yerel ve genel seçimlerde aday olmuş avukatların mülakatla yargıçlık ve savcılığa kabul edimesi bu yasa kuralının arkadan dolanıp ihlal edilmesi demektir. Bu durum yargının bağımsızlığı ve yansızlığı ilkesi ile ilgili olup etik kurallara aykırıdır.

ÖRNEK DAVRANIŞ

Kamuoyuna zaman zaman yansıdığı gibi, özellikle son 10 yılda iktidar partisi mensubu belli kıdemdeki önemli sayıda avukatın mülakat yolu ile yargıç ve savcılığa atandığı artık bilinen bir gerçektir.

2001-2002 yıllarında TBB Yönetiminde birlikte görev yaptığım, dönemin TBB Başkanı, saygın hukukçu Av. Özdemir Özok, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Anayasa Mahkemesi Üyeliğine atanmıştı ancak rahmetli Özdemir Özok, yalnızca parti (CHP) üyesi olmasının yargı bağımsızlığını ve mahkemenin yansızlığını zedeler endişesi ile görevi kabul etmemiş, çekilerek örnek bir davranış sergilemişti.

Yazımı, büyük düşünür Seneca’nın “Adaletsizlik sonsuza kadar hükmedemez” sözünü anımsatarak, değerli ozan Sandor Petöfi’nin şu dörtlüğü ile bitirmek istiyorum:

Bolluk sepetinden herkesin
Eşit pay aldığı gün
Hak hukuk masasında herkesin
Eşitçe yer aldığı gün
Uygarlık güneşinin her evde
Pencereleri ışıttığı gün
Duralım diyebiliriz ancak,
Mutluluk ülkesine varılmıştır çün!

Av. M. Ziya Yergök
22. Dönem Adana Milletvekili ve Eski Adana Barosu Başkanı 

İlgili Konular: #Hukuk

Yazarın Son Yazıları

Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025