Cumhuriyetin 100. yılı ve Türk dilinin gelişimi - Prof. Dr. Sinan BAYRAKTAROĞLU
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Cumhuriyetin 100. yılı ve Türk dilinin gelişimi - Prof. Dr. Sinan BAYRAKTAROĞLU

06.10.2023 03:00
Güncellenme:
Takip Et:

Cumhuriyetimizin kurulması ile Türk dilinde düzenlemelere gitme yönünde başlatılan uygulamalar, anadilimiz Türkçenin yanında, ulusal benliğimize sahip çıkma ve eğitim birliğimizi sağlama ihtiyacından kaynaklanıyordu. 

Ulus devletin kurulması ile çağdaşlaşmanın gerçekleştirilmesi, yeni toplumsal ve siyasal düzende Türkçenin Arapça ve Farsçanın egemenliğinden kurtarılıp arındırılmasını, özleştirilmesini, konuşulan dilden koparılmış, bulunan yazı diline benliğinin kazandırılmasını zorunlu kılıyordu. Amaç, Türkçenin Türk toplumunun sosyal yapısını birleştirici, bütünleştirici ve geliştirici bir hale gelmesini sağlamaktı. Nitekim, Mustafa Kemal Atatürk, “İnkılabın hedefini kavramış olanlar daima onu muhafazaya muktedir olacaklardır” diyerek bunun yolunu göstermişti.  

TEKRARLANAN HATA

Osmanlı münevverleri Arapça ve Farsçayı Türkçeye yeğ tutmakla vaktiyle hata yapmışlardı. Yükseköğretimde yabancı dili savunmakta olanlar da dilimizin günlük İngilizce kelimelerin ve deyişlerin istilasına uğrayıp “Türkilizce” veya “Anglomanca” denilen Türkçe-İngilizce karışımı bir hale gelmesine kayıtsız kalarak aynı hatayı bu sefer günümüzde tekrar ediyorlar. 

Merhum Mümtaz Soysal, “Türkçenin Düşmanları” başlıklı yazısında (Milliyet, 2 Kasım 1986), “Kendi dilini geliştirmek yerine başkalarının dilini böylesine yalan yanlış benimseyen bir başka toplum da yoktur... Radyolarında harfleri bile gâvurca okuyup ‘er-aş pozitif’ diye kan isteyen ve ‘Oşinografi Dairesi’nin bildirilerini okuyan bir toplum bu tarzancasıyla mı kendi düşüncesini üretecek?” uyarısında bulunmuştu. 

Vedalaşma sırasında “allahaısmarladık, hoşça kal, güle güle, elveda” yerine “good bye, bye bye”, çocuklara el sallamaları sırasında “Haydi bay bay de!”, Tamam mı yerine “Okey mi?” gibi daha birçok İngilizce kelimelerin, deyişlerin, anlatım biçimlerinin Türkçemizi istila ettiğini görüyoruz. (Doğan Aksan, Türkçenin Bağımsızlık Savaşımı, 2007, s.147) 

Kısaca, Türkçenin günlük konuşma ve kullanımlarında İngilizcenin boyunduruğu altına girme tehlikesinin bas¸ gösterdiğini görüyoruz. Dilimiz İngilizcenin etkisi altında bir başkalaşmaya sürüklenmektedir. Medya denen yazılı ve görüntülü yayın organlarının adları, ülkenin her tarafında işyerlerine verilen adlar ve İngilizce sözcüklerle dolu konuşmalar bu etkinin yaşayan örnekleridir. 

(Atatürk, 3. Türk Dil Kurultayı’nda - 1936)

İFADE GÜCÜ ZAYIFLIYOR

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, İngilizce kelimelerin aralarında ince anlam farkları bulunan bir hayli sayıda kelimemizin yerine kullanılır olması da dilimizin söz varlığını fakirleştirmiş ve buna bağlı olarak ifade gücünü zayıflatmıştır. 

Onur (honour) kelimesinin “şeref, haysiyet, izzetinefis, gurur, saygınlık, itibar” gibi, süper (super) kelimesinin de “şaheser, şahane, harika, müthiş, mükemmel, emsalsiz, muhteşem, olağanüstü, fevkalade” gibi kelimelerimizin yerine alması buna örnek olarak gösterilebilir. Dilimize oldum olası yerleşmiş bulunan “kararsızlık, şüphe, endişe, vesvese, merak” kelimelerinin yerine tek başına Türkçe “kuşku” sözcüğünün getirilmesinin de kelime dağarcığımızı daraltması bakımından yukarıdakilerden bir farkı yoktur.

Dahası, Amerika ve İngiltere tarafından asırlar önce planlanıp küresel düzeyde etkinleştirilen “dil emperyalizmi”, bugün Türk toplumunun dil ve kültürünü, birliğini ve geleceğini ciddi boyutlarda her yönüyle tehdit etmektedir. Bunun sonucu olarak, Cumhuriyetin 100. yıldönümünde hem Türkçe hem de yabancı dil eğitiminde yıllardır yaşamakta olduğumuz son derece endişe verici sorunlar henüz giderilememişken bir de Türkçe bilim dili değildir (!) gerekçesiyle yükseköğretimde “İngilizceyle eğitim” yapma sevdasına kapılmamız ülkemizi tam anlamıyla bir dil çıkmazının içine sürüklemiş bulunuyor.

REFORM ŞART

Bugün itibarıyla, dil ve eğitim alanında bir devlet politikası oluşturamamış olmamız, etkin bir Türkçe eğitimi için pedagojik öğretim ve öğrenim yöntemlerini belirleyemememiz, yabancı dil eğitimi bilincini  geliştiremememiz, “yabancı dille eğitim” ile “yabancı dil eğitimi” arasındaki farkı henüz yeterince kavramamış olmamız, yabancı dili yeterli düzeyde öğretemeden yabancı dille eğitim yapıldığı takdirde, o dilin öğrenilebileceği yanılgısına düşmemiz, ülkemizi tam anlamıyla bir dil kargaşasının içine sokmuştur. Oysa, etkin bir Türkçe eğitimi gerçekleştirilmeden ne İngilizce ne de İngilizceyle eğitim başarılı bir şekilde yürütülebilir. Bugünkü genç nüfusumuz, İngilizceyle eğitim yapma pahasına kendi anadilinde düşünebilme, sorun çözebilme, üretebilme ve yaratıcı olabilme becerilerinden yoksun bırakılmaktadır.

Bugün Cumhuriyetin 100. yılında, Türkiye Cumhuriyeti’nin dil ve eğitim birliğini korumak ve geliştirmek amacıyla, Atatürkçü du¨s¸u¨nce doğrultusunda, çağdaş ve bilimsel temel üzerinde yapılandırılmış ikinci bir dil ve eğitim reformunun gerçekleştirilmesi artık kaçınılmazdır. 

PROF. DR. SİNAN BAYRAKTAROĞLU

ESKİ CAMBRİDGE ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ 

Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025