Dış ticaret perspektifinden ‘Türkiye, Rusya, Çin’ - Ahmet Yılmaz
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Dış ticaret perspektifinden ‘Türkiye, Rusya, Çin’ - Ahmet Yılmaz

24.10.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bugünlerde dış politikada Çin ve Rusya ile ilişkiler yeniden gündemde. Oysa Mart 2002’de Harp Akademileri komutanlığında Prof. Dr. Erol Manisalı ve Tuncer Kılınç Paşa ABD ittifakına Rusya ve İran ile alternatif arama tezini savundukları için başlarına Ergenekon kumpası kurulmuştu. Yaşanan onca acıdan sonra, Devlet Bahçeli Türkiye, Çin, Rusya ittifakını yeniden gündeme taşıdı. Çin Ankara Büyükelçisi C. Şüebin, ağustos ayında Cumhuriyet’teki yazısında Çin -Türkiye ilişkilerinin kazan kazan ilkesine dayandığını, ülkelerin kalkınma stratejilerinin entegrasyonunun Batılı ülkelerin iddia ettiği gibi “borç tuzağı” yaratmak değil ülkelerin yararına olacağını belirtiyordu. TOBB Başkanı R. Hisarcıklıoğlu da Kayseri’deki toplantıda hükümetin Çin’e karşı hiçbir stratejisinin olmadığını ileri sürerek Çin’den ithalatın sınırlandırılmasına yönelik acil önlem alınması gerektiğini vurguladı.

EŞİTSİZ TİCARET, KRONİK AÇIK

Bu tartışmalar sürerken son 25 yılda ortaya çıkan Çin ve Rusya ile eşitsiz ticaretin boyutlarına bakmak yararlı olabilir. Dış ticaret açığı, Türkiye’nin Osmanlı’dan miras aldığı köklü bir sorundur. 1838 Balta Limanı Ticaret Sözleşmesi sonrası pazarlarımızın ithalat rekabetine açılmasını takiben yerli üretimin kan kaybetmesi ile ithalata bağımlı bir iktisadi yapı ortaya çıktı. Cumhuriyet döneminde özellikle tek parti döneminin iktisadi ve siyasi koşullarında tam bağımsızlık ve ithal ikamesi kaygılarıyla bağımlılık kırılmaya çalışılsa da özellikle 1950 ve 1980’lerin liberalleşme eğilimleri ile ithalata bağımlılık ve ticaret açığı sorunu çözülememiş, yeni boyutlar kazanmıştır.

Günümüzde ticaret ve kur savaşları dünya ekonomisinin önemli sorunları arasında yer alıyor. ABD-Çin, AB-ABD gibi dünyanın ağırlık merkezleri arasındaki ticari ilişkiler popüler iktisadi tartışmaların başlıca konusu durumuna geldi. Öyle ki bu konular hakkındaki spekülatif haberler dahi dünya finans piyasalarında beklentileri ve fiyatları etkileyebiliyor. Türkiye’nin ticari ilişkilerinde ise 1989’da SSCB’nin dağılması ve 2001’de Çin’in DTÖ’ye üye olmasını takiben önemli dönüşümler oldu. 1980’li yıllarda Türkiye’nin ticaretinde marjinal bir yere sahip olan bu iki ülke, bugün Türkiye’nin ihracatında hâlâ kayda değer olmayan, ancak ithalatında ilk iki ülke haline gelmiş durumda. Türkiye’de yakın dönemde Çin ve Rusya ile eşitsiz ticari ilişkiler, ticaret açığının oluşumunda başrol oynamaktadır.

Örnek olarak 2024 yılını incelediğimizde; Çin en çok ithalat yaptığımız ilk ülke, Rusya ise ikinci oldu. Çin’den yapılan ithalatın toplam ithalat içindeki payı yüzde 13, Rusya’dan yapılan ithalatın payı ise yüzde 12.7 oldu. Türkiye Çin’e sadece 3.4 milyar dolar ihracat yapabilmiş, Çin’den ise 44.9 milyar dolar ithalat yapmıştır. Bu eşitsiz ticaret sonunda Çin ticaret açığı 41,5 milyar dolar oldu. 8.5 milyar dolar ihracat, 44 milyar dolar ithalat sonucunda Rusya ticaret açığımız ise 35.5 milyar dolardı. İki ülke ile girdiğimiz ticaret sonucunda geçen yıl toplam açık 77 milyar dolara ulaştı.

Türkiye’nin ticaretindeki kronik açık ekonomide sürekli döviz kıtlığı baskısı yaratmaktadır. Döviz sorunu çözülemeyince kur, fiyat ve finansal istikrar sorunu da çözülememektedir. TL’nin değer yitirmesi enflasyonun başlıca sebeplerden biridir. Hatta Türkiye’nin ticaret açığı ve finansmanı sorununu çözememesi durumunda enflasyonu da sürdürülebilir biçimde çözemeyeceğini ileri sürsek, abartmış olmayız.

DENGE NASIL SAĞLANIR?

Çin ve Rusya ile ticaret nasıl dengelenebilir ya da sağlıklı bir şekilde finanse edilebilir? İlk akla gelenleri kısaca belirtelim: Özellikle Çin olmak üzere Türkiye’nin bu ülkelere yönelik turizm ihracatının artırılması için stratejilere gereksinim vardır. Ayrıca Türkiye’nin görece rekabet gücünün yüksek olduğu sektörlerde özellikle Çin mallarının ithalatını sınırlandırarak ithal ikamesinin desteklenmesi gerekir. Cumhurbaşkanlığı finans ofisi verilerine göre 2024 yılında Çin Türkiye’ye 2.8 milyar dolar, Rusya ise 415 milyon dolar doğrudan yatırım yapmıştır. Çin kaynaklı yatırımlar Türkiye’nin 2024 yılı doğrudan yatırımlarının yüzde 20’si, Rusya kaynaklı yatırımlar ise sadece yüzde 2.9’u düzeyindedir. Artış eğiliminde olmasına karşın Çin ve Rusya’nın doğrudan yatırımları karşılıklı ticaretten ortaya çıkan açığın finansmanı için çok yetersizdir. Çin büyükelçisinin ifade ettiği gibi ülkelerarası ilişkilerin kazan kazan prensibinde gelişebilmesi için, Çin ve Rusya’nın Türkiye’deki doğrudan yatırımlarını artırmalarına gereksinim vardır.

Türkiye’de ticaret açığı sorununun aşılması için, giderek ağırlaşan Çin ve Rusya ile eşitsiz ticaret ve bunun yarattığı finansman sorununun çözülmesi gerekmektedir. Orta vadeli programlarda, Kuşak ve Yol girişimi projeleri çerçevesinde Çin ile ilişkilerin geliştirilmesi, Rusya ile başta enerji olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliğinin artırılması yönünde hedefler olsa da açığın büyük kısmını oluşturan Rusya ve Çin ile ticaretin nasıl dengelenebileceği ya da sağlıklı bir şekilde nasıl finanse edilebileceği acil sorununa, iktidarın hak ettiği önemi verdiği söylenemez. Tarihsel eğilimler bu sorunların piyasaya bırakılarak çözülemeyeceğini de göstermektedir. İki ülke ile ticari ilişkilerin Türkiye’nin ulusal çıkarlarına uygun olarak planlanması ve yönetilmesi zorunludur. Çin ve Rusya ile ilişkiler konusunda, yetkililerin daha çok ticaret hacminin genişletileceği yönünde açıklamaları öne çıkmaktadır. Ancak mevcut dinamikler altında, ticaret hacminin artması, açığımızı daha da büyütecektir. Çin ve Rusya ile ilişkilerde çözülmesi gereken sorun, ticaret hacminin artırılmasından ziyade eşitsiz ticaretin dengelenmesi ve yine de oluşabilecek açığın karşı ülkelerin doğrudan yatırımları ile sağlıklı bir şekilde finansmanının sağlanmasıdır.

PROF. DR. AHMET YILMAZ

Yazarın Son Yazıları

Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025