Olaylar Ve Görüşler

Doğurganlıktaki Değişim - Mümtaz PEKER

28 Mayıs 2021 Cuma

Bu yazının amacı 2000’li yıllar içinde ülkemiz doğurganlığında oluşan değişimi tartışmak, yeni sorun alanlarından bazı örnekler vermektir.

1969’da kurulan BMNFF (Birleşmiş Milletler Nüfus Faaliyetleri Fonu) bilim kurulu “Çevre ülkelerde ana-çocuk sağlığı ile aile planlaması hizmetlerinin birleştirilerek sunulması halinde, bir sağlık sorunu olan hızlı nüfus artışına karşı ivedi çözüm getirilecektir” hipotezini ileri sürmüştü. Bunun için uygulamalı çalışmalar yapılmasına, hipotezin test edilmesine 1970’li yıllarda başlanmıştı. Bilim kurulu içinde yer alan Prof. Dr. Nusret H. Fişek, hizmetin uçtaki kadınlara yönelik olarak uygulanması halinde başarının artacağını savunmuştu. Proje içeriğinde ülkemizde yapılan Yozgat çalışması bunu doğrulamıştı.

BİLGİLERİ YOK SAYDI

BMNFF ile Yozgat Projesi sonrası ilişkilerini sürdüren ülkemiz, doğurganlığın değişiminde anlamlı başarı sağlamıştı. Kamunun uçlarda sunduğu sağlık hizmeti, sivil toplum kuruluşlarınca sağlanan değişik fonlarla, farklı alanlarda sürdürülmüştü. Çalışmaları destansı bir özveri ile sürdüren sağlık çalışanları ile aileler hep birlikte olmuş, sorunların çözümüne katkı koymuşlardı. 1960’lı yıllarda beşi aşan TDH (toplam doğurganlık hızı) 2000’li yılların başında 2.38’e düşmüştü. Ülkemiz açısından yüksek doğurganlığa bağlı sağlık sorunu dünde kalmış, nüfusun yeni sorun alanı için fikir üretme, hipotez geliştirme zamanımız gelmişti.

Ne var ki siyasal gelişmeler buna fırsat vermemişti. Seçimleri kazanan muhafazakâr-milliyetçi” partinin lideri Başbakan Erdoğan, bu konuda yetkililerden hemen bilgilendirme istemişti. Bilgilendirme toplantısında ülkemizin düşük doğurganlık düzeyine geldiği, 2043-2048 döneminde nüfusun 93-98 milyona ulaşacağı, durağanlaşacağı, bu dönemden sonra yaşlı nüfus ölümlerinin artmasına bağlı olarak nüfusun azalmaya başlayacağı, beşinci döneme geçileceği belirtilmişti. (Şekil 1)

Verilen bilgileri elinin tersiyle iten Başbakan, görüşlerini şöyle açıklamıştı: Türk halkının üremesini istemeyen, kökünü kurutmak isteyenleri biliyoruz. Biz Avrupa ülkeleri gibi yaşlı nüfuslu bir ülke olmak istemiyoruz. Genç nüfuslu bir ülkeyi gerçekleştirmek için kadınlarımızın en az üç çocuk doğurmalarını özendireceğiz. Doğurganlığı bu düzeye getiren sağlık hizmetlerini sonlandıracağız.”

Hızını alamayan Başbakan istediği çocuk sayısını beş, nüfus artış hızını da yüzde iki olarak yeniden belirlemişti. Ne ilginçtir ki son Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda bu görüşler desteklenmişti. Destek bununla kalmamış, partidaşları kendisini yalnız bırakmamıştı. Başbakan katıldığı her toplantıda, gittiği her düğünde, televizyonda yaptığı değişik konuşmalarda konuyu sürekli gündeme getirmiş, dilinde neredeyse tüy bitmişti.

NASIL DEĞİŞTİ?

Ülkemizde 1960’lı yıllarda genç yaşta başlayan doğumlar, ileri yaşlara kadar sürüyordu. Bu nedenle anneler, kızları ya da gelinleri ile aynı dönemde doğum yapabiliyorlardı. Sağlık açısından değişik sorunlar oluşturan bu doğurganlık örüntüsünün değiştirilmesi, söz konusu çalışmaların hedefi olmuştu.

Buna göre genç ve ileri yaşlarda doğurganlığı azaltmak, kadının en dayanıklı olduğu 25-34 yaş aralığında istediği, ideal bulduğu çocuklarına sahip olmasını sağlamak, kadının tükenmişliğini sonlandırmak amaçlanmıştı. Bu bilgileri öğrenen, annelerinin doğurganlık tarihçesini gözlemleyen genç kuşağın 2000’li yıllardaki doğurganlığı nasıl değişmişti?

Beşli yaş gruplarına göre bin kadın başına düşen ortalama canlı çocuk sayısı, yaşa özel doğum hızı olarak tanımlanıyor. Bunun 2000’li yıllardaki değişimi Şekil 2’de görülüyor. Genç kuşak sağlık bilimlerince ileri sürülen yukarıdaki üç görüşü bu dönem boyunca gerçekleştirmişti. Örneğin genç ve ileri yaşlardaki doğurganlık düşürülmüş, doğumlar belirlenen yaş aralığında yapılmıştı.

Kuramsal olan TDH, bir kadının 15-49 yaşları arasında doğurabileceği ortalama çocuk sayısını gösterir. Buna göre 2001 yılında kadın başına 2.38 olan TDH, 2020 yılında 1.76’ya düşüyor. Türkiye nüfusunun gerçekleştirdiği dönüşüm, AB ülkelerinin doğurganlığına (AB: TDH=1.53) yaklaşıyor. Bir başka anlamlı değişim doğum yapan annelerin ortalama yaşlarının yükselmesi şeklinde oluyor.

YENİ SORUN ALANINDAN ÖRNEKLER

İncelediğimiz 2000’li yıllar en az 3-5 çocuk söylemi ile geçiştirildi. Bu söyleme, gelir bölümlenmesine göre alt ve alt ortada bulunan aileler inandı. Ne var ki doğurdukları çocuklarını aldıkları yardımlarla, üretici sistemin istediği gibi yetiştiremediler. Ailede babayı, okulda öğretmeni, çalışma yaşamında ustayı rol model olarak kabul etmeyen, sokağa bağımlı bir kuşak oluştu.

Şekil 1’de, 2 ve 3. dönemde şişkinleşen genç nüfusun üretim sürecine sokulamaması, hem gençlerin hem de ailelerinin karamsarlık kültürüne yönelmelerini hızlandırdı. En verimli oldukları dönemlerinde üretmeyen, kendileri ve sosyal güvenlik için tasarruf olanağı olmayan bu kuşak zorlu bir yaşlılık dönemi geçirebilir.

YÖK’le birlikte yabancı dille, yeni bilim alanlarında en iyi biçimde yetiştirdiklerimizi hızla kaybetmeye başladık. Birincilerin tümünü kapsayan, varış yerinde başarısı yüksek olan bu beyin göçü, gençlerin önceliği oldu. Ülkemiz ikincilerle yetinmek zorunda kaldı. Son yirmi yıl içinde bu göçü durdurmaya yönelik bir müjde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelmedi.

Yoksulluğu bizden yaklaşık 200 yıl önce yaşayan İngiltere’de hem fakirlerin evlenmesine hem de çocuk sahibi olmalarına set çekildi. Daha anlamlısı bu ailelere verilen yardımlar öncesindeki söylem “İyi bir Hıristiyan iseniz, çalışınız! Bu yardımları almamaya gayret ediniz!” biçiminde olmuştu. Bizde yapılan ise çok iyi bir kayıt sistemiyle yoksul aileler oluşturulmuş, bunların yoksulluk düzeyinde yaşamlarını sürdürmelerine dini söylemle katkıda bulunma sürdürülmüştü. Üretim olmadan, yoksulluk çukurundan bu ailelerin nasıl çıkacağı hiç tartışılmamıştı.

Daha fazla vakit kaybetmeden akıl ve bilim temelinde yeni bir nüfus politikasını oluşturmamız gerekiyor. Üretimi öncelikli kılacak bu politika, nüfusun yeni sorun alanlarının çözümüne bütüncül bir yaklaşım oluşturabilir.

MÜMTAZ PEKER

NÜFUSBİLİMCİ / EMEKLİ ÖĞRETİM ÜYESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları