Ethem'e Rağmen İnönü Zaferi - Prof. Dr. Şaduman HALICI
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Ethem'e Rağmen İnönü Zaferi - Prof. Dr. Şaduman HALICI

10.01.2021 07:00
Güncellenme:
Takip Et:
Bilindiği gibi 1920 yılı Kasım ayına kadar işgalcilerle ve iç ayaklanmalarla mücadele Kuvayı Milliye ile yürütülmüştür. Anzavur, Adapazarı, Düzce Bolu ve Yozgat ayaklanmaları Ethem ve Kuva-yı Seyyaresi sayesinde bastırılmıştır. Bu başarıyı takdir etmek gerekir. Ancak bu takdir, başarının ardındaki gelişmeleri de görmemize engel olmamalıdır. Zira Ethem ve ağabeyleri bu süreçte TBMM’yi yok sayan bir tutum takınmıştır.

İlk örnek Mayıs 1920’de İstanbul hükümetine, işgal komutanlarına ve sadakatini sunmak üzere padişaha yazdığı ancak Ali Fuat Paşa’nın devreye girmesi ile Mustafa Kemal’den bile saklanan mektuplarıdır. Mektuplar TBMM’nin İstanbul’la haberleşenleri vatan haini saydığı, Damat Ferit’in Milli Mücadele’ye katılımları önlemek için sivil ve askerlere Sadakatname adını verdiği yemin metinlerini gönderdiği dönemde yazılmıştır.

İkincisi Yozgat isyanını bastırması istendiğinde nazlanmasıdır.

Üçüncüsü, isyan ertesinde Yahya Galip (Kargı) Bey’i idam etmek istemesi, Mustafa Kemal reddedince şiddetini ona yöneltmesidir.

Dördüncüsü düzenli orduya katılmak istemediği için sırf bir ara formül olarak bulunan ve milislerine muvazzaf askerlerden bile daha fazla maaş öngören Seyyar Jandarma olmaya karşı çıkmasıdır.

Beşincisi Albay Fahrettin (Altay) ve Albay Refet (Bele)’in komutanlıktan alınmasını istemesidir. Bilinenin aksine Ethem’in hedefinde başlangıçta Albay İsmet yoktur.

Altıncısı ve kanımca en önemlisi düzenli ordunun kuruluş çalışmaları sürerken yapılan Gediz Muharebesidir. Mustafa Kemal ve İsmet paşaların karşı çıkmasına karşın Ethem ve Ali Fuat Paşa’nın ısrarı ile Gediz’de bulunan Yunan tümenine saldırı izni verilmiştir. Ancak Kuva-yı Seyyare görevini yapmamış, Ethem ortadan kaybolmuş, taarruz başarısız olmuştur.

Ethem, Gediz’de savaşmayarak kurulmakta olan düzenli ordunun hiçbir işe yaramadığını kanıtlamak istemiştir. 9 Kasım 1920’de Batı Cephesi Komutanlığına atanan Albay İsmet Bey onun kuvvetlerini de düzenli orduya alınacağını bildirince direnişe geçer.

Bundan sonraki gelişmeleri Cumhuriyet okurları zaten biliyor. Kütahya’da adeta bir derebeylik kuran Ethem ve ağabeylerine Mustafa Kemal Paşa üç kez kurul göndererek ikna etmek istiyor. Ancak onlar isteklerinde ısrar etmekle kalmıyor Yunan’la anlaşıyor.

ETHEM YUNANLA ANLAŞIYOR

Bilindiği gibi Yunanistan’da 1920 Ekim ayında maymun tarafından ısırılan Aleksander ölünce iç kargaşa çıkmış, Venizelos tarihsel bir hata yaparak seçimlere gitmiş ve kaybetmiştir. Yapılan halk oylaması ile de eski kral Konstantin Aralık 1920’de ülkesine dönerek tahtına oturmuş, Venizelos ülkeyi terk etmiştir.

Bu aşamada İtilaf devletlerinin önündeki soru şudur? Dünya Savaşına girmeyi reddeden Konstantin şimdi Sevr’e sahip çıkıp savaşa devam edecek midir? İngiltere bu sorunun yanıtını doğal akışına da bırakmaz. Yunanistan’a söz verilen kredi musluğunu keserek sopasını gösterir. Kralın tahtını koruyabilmesi için tek çaresi savaşa devam etmek, musluğun yeniden açılmasını sağlamak için de Türklere karşı zafer kazanmaktır. İşte Ethem’in isyanı bu günlere denk gelmiştir.

Ethem Aralık ayı sonunda İzmir’de Yunan Yüksek Komiseri Stergiadis’e ve Uşak’taki Yunan komutanlara birliklerinin insan ve malzeme açısından çok güçlü olduğu, 16 bin kişilik ordusu olduğu, Mustafa Kemal’e karşı harekete geçeceği gibi bilgiler verir.

Bu bilgiler zaten Türkler üzerine harekât yapmayı, kurdukları ordu henüz güçlenmeden onları yok edip Ankara’ya ulaşmayı amaçlayan Yunan’ın ekmeğine yağ sürer. Uşak’taki Yunan komutanla Ethem arasında kararlaştırılan protokolü 2 Ocak 1921’de Reşit imzalar. Protokol gereğince yapılacak harekâtın harita üzerinde işaretlenmesi de aynı gün Ethem’in yaveri Yüzbaşı Sami ile Yunanlar arasında yapılır. Plan, Batı Cephesi Ordusu’nu iki ateş bırakmak üzerinde kurulmuştur.

Bundan sonra icraat başlar.

YUNAN’DAN ÖNCE ETHEM SALDIRIYOR.

Önce Ethem Kütahya’da harekete geçer. Ama cephe komutanlığının bulunduğu Eskişehir yönüne ilerlemez, aksine Gediz yönünde sürekli çekilir. Amacı Eskişehir’deki ordu birliklerini üzerine çekmektir. Böylece az sonra ilerleyecek Yunan’a Ankara yolunu açabilecektir.

Nitekim 6 Ocak’ta Yunan taarruzu başladığında birliklerin pek çoğu Eskişehir’den çekilip Ethem üzerine gönderilmiştir. Cephe komutanı da Kütahya’ya gitmiştir. Taarruz haberini alınca da konumunu değiştirmez. Savaşı, Gediz ve İnönü arasındaki Kütahya’dan yönetir. Böylece hem Gediz’deki Ethem’e, hem İnönü’ye yürüyen Yunan’a yapılan harekâtlara yakın olabilmiştir. Burada İsmet İnönü’yü cepheye geç gittiği için eleştiren aklıevvellerin ne kadar haksız olduğunu da vurgulamak isterim. Tarih, belgelerden değil de fesin içindekilerden öğrenilince böyle oluyor maalesef.

Albay İsmet, Eskişehir’deki birliklere de düşmanı olabildiğince oyalayarak İnönü mevzilerinde toplanmalarını ve savaşı burada kabul etmelerini emreder. Böylece Ethem’i yıldırmak için zaman kazanmaya çalışır. Gerçekten Düzenli Ordunun çabaları ile Ethem birlikleri bu günlerde dağılmaya başlar. Kuva-yı Seyyare’den ayrılıp af dileyerek TBMM ordusuna sığınanlar artar. Ancak Eskişehir tehlikeye düşmüştür. Albay İsmet, Genelkurmay Başkan Vekili Fevzi Paşa’nın geri çekilme önerisini benimsemez.

Ethem üzerine bölgedeki birliklerin bir kısmını bırakarak geri kalanlarla 10 Ocak sabahı cepheye ulaşır. O gün ve gece yapılan muharebeler Türk ordusunun gücünü Yunan’a gösterir. Yunan, Ethem’in de öyle anlattığı kadar güçlü olmadığını görmüş ve geldiği yoldan arkasına bile bakmadan o gün kaçıp gitmiştir. Ardından Albay Refet, Ethem’i kovalamış, bu arada iki kez Yüzbaşı Derviş Bey aracılığı ile af dileyip köşeye çekilmesi, hatta illa Yunan’a geçmek istiyorsa TBMM için muhbirlik yapması önerilmiş, Ethem bunların hiçbirine razı olmamıştır.

Eğer o gün bu öneriyi kabul etmiş olsalardı tıpkı Demirci Mehmet Efe gibi bugün kahraman olarak anılmayı sürdürecekti. Ama onların egosu o kadar şişkindi ki o gün buna yanaşmadılar. 22 Ocak’ta ağabeyleri, 26 Ocak’ta da Ethem Yunan’a teslim olduğunda Türk halkı zaferini doyasıya kutlamaya başlamıştır. Ethem ise Stergiadis’in kendisi için dayayıp döşediği odasında Türkleri uygar(!) Yunan’a karşı çıkmamaya çağıran demeçler vermekte, Türk askerinden Mustafa Kemal Paşa’yı izlememelerini öğütleyen beyannameler kaleme almaktadır.

PROF. DR. ŞADUMAN HALICI

Kaynak, Şaduman Halıcı, Ethem, E Yayınları, İstanbul, 2016.
 

Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025