Gezi'den Bugünlere Gelen Miras: Gezi Ruhu - Hatice EROĞLU AKDOĞAN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Gezi'den Bugünlere Gelen Miras: Gezi Ruhu - Hatice EROĞLU AKDOĞAN

31.05.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

İnsan dahil tüm canlı varlıklar doğasına uygun bir çevrede yaşama sevincini yakalar. İçinden geçtiğimiz şu salgın günleri, bundan yedi yıl önce Taksim’de patlak veren Gezi Direnişi’nin nedenlerini haklı olarak bir kez daha bizlere hatırlattı. Çoğunlukla kentlerde yoğunlaşmış olsak da hayata dahil her canlı varlık için yaşanabilir bir çevre şarttı.

Bu ve benzeri konulara ilişkin A’dan Z’ye biriken bir dolu sorun 2013 yılı mayıs ayının son günlerinde Gezi Parkı ağaçlarına yönelik saldırı sürecinde ayan beyan bir hal almıştı. Özel olarak korumak istediğimiz şey, gölgesine sığınıp sırtımızı dayadığımız ve temizlediği havayı soluduğumuz ağaçlar olsa da meselenin üç-beş ağaçtan çok fazlası olduğunun bir tanığı da aradan geçen yıllarda yaşanılası alanların başına gelenler oldu.

İstanbul’un orta yerinde etrafı betonlaştırılmış olan Gezi, park olarak ilk dozer saldırılarına karşın kurtuldu ama Gezi Direnişi’ne yönelik saldırılar gündemden kalkmadı. Bir kere halkın kentine, ormanına, dağına, deresi ve suyuna, tarım alanlarına sahip çıkma hareketi olan Gezi’yi itibarsızlaştırma söylemleri, iktidarın ileri gelenleri ile onlara trollük yapanların dilinden hiç düşmedi.


BİTMEYEN SALDIRI


Bilindiği gibi Gezici”leri darbe yapma suçlamasıyla görülen en son dava için de 18 Şubat 2020 tarihinde beraat kararı çıktı. Gezi gibi, insan dahil, her canlının temel yaşam haklarını savunan bir halk hareketinden ne hikmetse darbe” çıkarılmaya çalışılması, direnişin anlam ve önemine yönelik düşmanlığın boyutunu göstermesi bakımından önemlidir ki söz konusu kinleri, Gezi’ye dair yandaş basında ortaya çıkan karalamalar ve düzmece iddianame içeriklerine rağmen dinmiş de değildir. 

Siyasi bir arka plan bile olmadan mahallesini ve semtini sahiplenen Taksim İnisiyatifi üyelerinin park nöbeti etrafında gelişen direniş, polis ve zabıtanın saldırganlığının artmasıyla kendiliğinden bir halk hareketine dönüşmüştür. Bu aşamayla birlikte eylem, işten atılan, sendikasızlaştırılan, atanamayan, uğradığı her türlü haksızlık için adalet arayan ezilenlerin ve yağmalanan doğanın sesine dönüşmüştür. Yani Gezi’nin mesajı açık ve nettir:
Çevre haktır, yağmalanamaz, yok edilemez! Bunun için de insan haklarına, demokrasiye, katılımcılığa, hukukun varlığına saygı gösterilmelidir.


GEZİNİN SESİ, ÇOK RENKLİ YAŞAMIN SESİ 

Hareketin başlangıç noktası Gezi Parkı’ydı ama dağların, nehirlerin, derelerin sesi de dört bir yandan gelip Gezi’ye karıştı. Yeni nesil gençliğin pratik zekâsının ince, orantısız gücü ile kültürümüzün mizah ve espri öğeleriyle karılan kimi talep ve mesajlar, Gezi’nin gerçekte Gezi’den öte yepyeni bir dünyayı kucakladığının somut bir göstergesiydi.

Korkma La Biziz, Halk!”, O gazı bize verseydin elektrik üretirdik be dostum”, Su Akar Güldür Güldür/Hesler Doğayı Öldürür”, Ağaçlarla kuzeniz, kuzeni yedirtmeyiz Diren Gezi Parkı: Fındıklı’da Çayi Piturduk Celiyoruz”, Bir güvercin ağlıyor/Gaz vurmuş kanadına/Ağlama güvercinim/Faşizmin inadına”, Suyuma, Toprağıma, Dokunma”, Sapancada ölen canlıların hesabını kim verecek?”, Artvin’den Gezi’ye Bin Selam, Ekolojik İsyanAltınsız Olur Artvin’siz Olmaz”, “Şimdi Susarsan Erciş’e Artık Bahar Gelmeyecek”, Dereler Özgürdür, Özgür Akacak”, Simit Satar Onurlu Yaşarız, O AVM’yi Yapmayız!, Kaz Dağı’nın Üstü Altından Daha Zengin”, Duy Artık: Ergene Zehir Saçıyor, Sağlığına Geleceğine Sahip Çık”, Bafa’ya Sahip Çık ki, Çöl Olmasın”, LOÇ’un Kalbi Gezi’de: Bugün Gezi’deki onlarca ağacı kurtarabilirsek, yarın Türkiye’deki ekolojik hayatı kurtarabiliriz”, Sarı yazma bayraklar/İsyanda bu uşaklar/Kalkın ayağa kalkın/Biz Senoz’dan siz Loç’tan”, Hiçbir şey sahipsiz değil, su bizim doğa bizim”, Baraj yapma boşuna yıkacağız başına”, Yaşamı Savunan Hopa, Tortum, Gerze Halkı Yalnız Değildir”...

İşte böyle Gezi ve Gezi’den öteden Taksim’in yanı başına ulaşan daha bunun gibi yüzlerce ses ve dayanışma mesajları hiç dinmedi. Bir bakıma direnen, var olmak için çırpınan yaşamın çağrısı denmeli bu seslere…


TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜN GÖSTERGESİ 

Değişik ülke halklarından da destek alan Gezi Direnişi’nin taleplerine karşı “İnşaat Ya Resulullah” anlayışı çerçevesinde palazlanmış şirketler doğal ve tarihi varlıklarımızı, yasa ve mahkeme kararlarına rağmen hiçe sayarak iç etmeye devam ettiler.

Kalkınma adına yürütülen r hırsına yönelik açgözlülüğün dayandığı son nokta ise yeni köprü ve havaalanının ardından, Kanal İstanbul” projesi de Gezi’de açığa çıkan halkın sağduyulu sesine olan tahammülsüzlüğün bir göstergesidir. Ki bu da Ekrem İmamoğlu’nun özleştirdiği biçimiyle Ya Kanal, Ya İstanbul” karşıtlığı noktasında konumlanmıştır.

Özellikle İstanbul’a yapılan ve yapılması planlanan kötülüklere bakıldığında Gezi Direnişi’nin nasıl da haklı ve onurlu bir zemine oturduğu daha iyi anlaşılacaktır. Üstelik bu onur aynı zamanda Gezi’nin sesine ses katan dünyanın dört bir yanındaki diğer kardeş halklara da aittir.

Akılcılığını ve tarafsızlığını yitirmiş, üzerinde korku bulutları dolaşan yargı bile onca baskı ve çabaya rağmen Gezi’yi mahkûm edecek gerekçe ve cesareti kendinde bulamamıştır. Evet, bu yüzden de Gezi onurdur ve bu harekete bizzat katılmış, penceresinden alkışlayıp tencere çalmış, direniştekilere tepsiyle poğaça-börek göndermiş, biber gazından etkilenenlere kapısından limon uzatmış herkes kendisiyle ne kadar övünse azdır. Çünkü o gün doğrudan ya da dolaylı olarak Gezi’ye katılmakla bugün Kaz Dağları’nda altın aranmasına, Aydın’da tarlalara jeotermal kuyu açılmasına, Alpu Ovası’na termik santral yapılmasına, Boğaz’a inat İstanbul’a kanal açılmasına da karşı durmanın geleneğini yaratmıştır.


DÜNYA HEPİMİZE YETER 

Çalışmayanların evde kaldığı ve sokağa çıkma yasaklarının hüküm sürdüğü şu günlerde doğanın sesi bir başka gülümser oldu bizlere. Kaldırım taşlarının arasından yeşillikler boy veriyor. Araç ve insan trafiğinin yoğun olduğu günlerde farkına varamadığımız kuşların sesi evlerimizin içine ulaşıyor. Caddeler, sokaklar önemli ölçüde abur-cubur yiyecek içecek ambalaj çöplerinden önemli ölçüde arınıp temizlendi.

Bireyler sosyal medya ortamlarında benliğimizi kemiren tüketim alışkanlıklarıyla beraber, canlıların sağlıklı yaşam haklarına uygun bir çevrenin gerekliliği konusunda yoğun bir görüş alışverişinde bulunuyorlar. Çünkü Koronavirüs salgın günlerimiz, sağlıklı bir çevreye -ki hele şehirlerde yaşıyor isek- olan özlemi daha çok artırmıştır. Salgın tedbirleri başladığında insanların bir an önce köylerine, yazlıklarına ulaşma çabaları da bunun bir göstergesi değil midir?


GEZİ'DEKİ TALEPLER BUGÜN DAHA GÜNCEL 


O halde Gezi Direnişi’nin insan ve çevre odaklı talepleri bugün, dün olduğundan daha çok geçerli ve akla yatkın hale gelmiştir. Madem bir kez daha pandemi nedeniyle Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” deniyorsa, eskisi gibi olmayacak şeylerin başında sağlığımızın dengesini kuracağımız çevre koşulları bulunur. Bu dengeyi ise ancak Gezi’nin çağrısı olan ekoloji ve insan odaklı politikalar sağlayabilir.

Dün mesele “üç-beş ağaç” değil, hiç olmadı da. Bir orman tek tek yüzlerce, binlerce ağaçtan farklı bir şey; bir dere de akıp giden sudan farklı. Tepeleri maden için tıraşlanmış dağların da havası eski dağa ait olmaz. Suyu şişelenerek ticarileştirilen kaynaklar, onların çevresinde yaşayan canlılardan ve topraktan çalınmış bir parçadır.

Paracılık siyaseti yaşamın önüne geçtiğinde denge de bozulur. Gezi Direnişi, Gezi Ruhu” diye bir kavramı da ortaya çıkarmıştı. Bu ruhun özünde dünyanın hepimize yetebilirliliği inancı saklıdır. Bunun için yeter ki insanlık vahşileşmiş sermaye düzenini alt edebilen enerjiyi de kendinde bulabilsin. 

HATİCE EROĞLU AKDOĞAN
Kütüphaneci - Yazar


Yazarın Son Yazıları

Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025