İstanbul Sözleşmesi ve İktidar - Mustafa KARADAĞ
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

İstanbul Sözleşmesi ve İktidar - Mustafa KARADAĞ

21.04.2021 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü’nde biz erkekler olarak, kadına yönelik her türlü şiddetin acı ve ıstırap veren, yaşam hakkını tehdit eden, temel bir insan hakkı ihlali olduğuna, toplumu derinden yaralayıp zayıflattığına, aile birliğini zedeleyip anne ve çocuk sağlığını bozan son derece önemli bir halk sağlığı sorunu olduğuna, kadına yönelik şiddetin katı töre, gelenek gibi hiçbir gerekçeyle asla meşrulaştırılamayacağına inanıyoruz.

Hayat arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, annemiz, geleceğimizi emanet ettiğimiz evlatlarımız kadınlar, bu toplumun yarısını oluşturan erkeklerle aynı haklara sahip bireylerdir. Bu nedenle kadına yönelik şiddete ortak olmayacağız, seyirci kalmayacağız. Kadına yönelik şiddete son vermek için el ele verelim. Kadına karşı şiddetle mücadelede erkekler olarak üzerimize düşen görevi yapmak üzere kararlıyız, biz de varız.”

İKTİDAR SÖZLEŞMEDEN NİÇİN ÇIKTI?

İstanbul Sözleşmesi, TBMMde özellikle planlanarak ve anlamlandırılarak 25 Kasım 2011de onaylandı. Yukarıdaki metin, eşzamanlı olarak hükümet tarafından, ilk imzası zamanın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atılan Biz de varız” kampanyasının bildirgesi. Dili bir miktar erillik ve Aslında tam böyle düşünmüyorum” çekinikliği taşısa da genelde İstanbul Sözleşmesinin ruhuna uygun bir metin.

Peki ne oldu da AKP, İstanbul Sözleşmesinden caydı? Bu sorunun cevabı, her koşulda polemiğe davet eder. Hükümet her zaman olduğu gibi kandırıldı mı? Yoksa her zaman olduğu gibi kandırdı mı? Zira siyasi gelişmeleri birazcık takip eden herkesin bildiği gibi özellikle hak ve özgürlükler konusunda AKPnin dediğine değil yaptığına bakmak gerekir. İktidar, şimdiye dek sorumluluklarını “kandırıldık” diye def etmeyi başarsa da hepimiz, aslında bizi kandırdıklarını biliyoruz.

Birincisi, İstanbul Sözleşmesi kadın ile erkek arasında tam bir eşitlik öngörüyor, eşitsizliğin kaldırılmasını istiyordu. Oysa iktidar, 2010da İstanbul Sözleşmesini imzalamadan hemen önce, kadına karşı şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesi konusunu milli eğitim müfredatından çıkarmıştı.

Kadın, ders kitaplarında başı kapalı, evde temizlik, ütü, yemek yapan bir anne olmuştu. Toplumsal cinsiyetin” derslerde anlatılması, iktidarın manevi değerleri” aleyhine, kadın-erkek eşitliği lehine bir değişiklik yaratabilirdi ve bu çok tehlikeli hale gelebilirdi. Üstelik İstanbul Sözleşmesi kadın” teriminin 18 yaşından küçük kızları da kapsayacağını öngörmekteydi. Kadın mı, kız mı?” söyleminden uzaktaydı.

İkincisi, İstanbul Sözleşmesi cinsel yönelimlerle” ilgili davranış ve değerlendirmeleri ayrımcılık” kapsamına alıyordu. Neredeyse tamamı tarikat yurtlarında ve evlerinde yaşanan çocuk istismarları, iktidarı rahatsız etmese de konuşulması fazlasıyla memnuniyetsizlik yaratıyordu. Böyle olunca cinsel yönelimin” bir hak ve özgürlük meselesi yapılması, devletçe hak ve özgürlüklerin korunması, aksi halin ayrımcılık sayılması, siyasi iktidar için şimdi ne kadar zül” ise o zaman da benimsemediği bir konuydu.

AYNISINI YAPIYORLAR

Üçüncüsü, İstanbul Sözleşmesi, siyasi iktidarı, alanlarda ve her koşulda şiddet uyguladığı, konuşmalarına hatta orta yerde durmalarına bile tahammül edemediği, kadınlara karşı şiddet uygulanmasıyla mücadelede aktif rol oynayan” sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapmak, çalışmalarını her düzeyde özendirip desteklemekle yükümlü kılıyordu. Bu da iktidar bakımından katlanılabilecek bir şey değildi.

Dördüncüsü, İstanbul Sözleşmesi, taraf devletleri, şiddet ve ayrımcılığın sonlandırılması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kaldırılması, farkındalığın artırılması, şiddetin kadın mağdurlarının güçlendirilmesi, kadına ekonomik bağımsızlığının kazandırılması, ikincil mağduriyetlerden kaçınılması için önlem almakla yükümlendiriyordu. Sözleşmeye taraf devleti, sosyal devlet olmaya zorluyordu. İktidar ise böyle bir kavramın varlığının farkında bile değildi. Önlem almayı değil, cezalandırmayı seviyordu. Her kadın cinayetinde, iktidar temsilcileri konunun takipçisi olduklarını, failin en ağır şekilde cezalandırılması için her şeyi yapacaklarını açıklıyorlardı. Halen aynı şeyi yapıyorlar.

İKTİDARIN HEDEFİ

Örnekler çoğaltılabilir. İktidar baştan beri samimi değildi. O zaman öyle gerekiyordu. Şimdi, İslami otokratik devlet hedefine oldukça yaklaşıldı. İktidara yakın bir yayın organı açıkça hilafet çağrısı yaptı. İktidar temsilcileri, laiklik ve demokrasi aleyhine birçok söz söylemekten geri durmadığı gibi, Diyanet İşleri Başkanı da Ayasofyadaki ilk cuma namazında, arkasından bayram namazında minbere kılıçla çıktı. Mustafa Kemal Atatürke lanet okudu. Kılıç şimdiye dek camilerde görülmemişti. Diyanet İşleri Başkanı, neden buna ihtiyaç duydu? Kılıcı kime verecek?

Hedefi şeriat ve hilafet olan, tek adamın gücünü öne çıkaran bir iktidarın, İstanbul Sözleşmesini benimsediğini konuşmak baştan yanlıştı. Şimdi de neden çıktığını tartışmak anlamsız. Laik, demokratik Cumhuriyete sahip çıkmak, tüm siyasi partiler ve sivil toplumun ortak görevidir. Demokrasi güçleri, ortak muhalefeti geliştirmelidir.

MUSTAFA KARADAĞ

EMEKLİ YARGIÇ 
ESKİ YARGIÇLAR SENDİKASI BAŞKANI

Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025