Türkiye’de başkanlık sistemine geçildikten sonra kamu hizmetlerinin genel yönetimindeki bütünlük bozulmuştur. 2018 öncesinde devlet hizmetlerinin taşraya ulaştırılmasından sorumlu İller İdaresi Genel Müdürlüğü ile yerel hizmetlerden sorumlu Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü (MİGM) ikisi birlikte İçişleri Bakanlığı bünyesinde konumlanmışlardı. 10 Temmuz 2018 tarihli 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle (CBK) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden sonra MİGM, Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü ismiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlanmıştır.
Yerel birimlerinin bağlı olduğu bakanlık açısından da ayrışma yaşanmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden sonra mevzuat değişikleriyle belediyelerin hizmetler itibarıyla sorumlu olduğu bakanlık, şimdiki ismiyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olmuş; 51 ildeki il özel idareleri ile köylerin (muhtarlıklar başlığı altında yerel yönetim birimi olmayan mahallelerin de) ise İçişleri Bakanlığına bağlılığı devam etmiştir.
Bu bölünme, yerel hizmetlere “ulusal kamu hizmetlerinin yerel hizmetler parçası” olarak bakmaktan yeni “şehircilik” anlayışına geçişi temsil etmektedir. Kentsel ve kırsal rant, kentsel ekonominin canlandırılması, yatırım bölgelerinin ve yeni değerleme alanlarının oluşturulması, içe dönük ve dışa dönük yerel piyasa unsurlarının teşvik edilmesi, onlara kaynak aktarılması hususları yeni şehirciliğin kodlarıdır. 703 sayılı KHK ile Milli Emlak Genel Müdürlüğünün ve 1 sayılı CBK’yla TOKİ’nin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlanmasıyla bu anlayış daha da billurlaşmıştır.
HİZMETLERİN VE İDARİ VESAYET YETKİSİNİN PARÇALANMASI
Yerinden yönetim anlayışı gereğince yerel yönetimlerin kuruluş ve görevlerine ilişkin asli düzenlemeler kanunla yapılabilmekle birlikte günümüzde kamu hizmetleri alanı ve hizmetlerin örgütlü hali olan bakanlık yapılanması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle de düzenlenebilmektedir. 1 ve 4 sayılı CBK’ların yanı sıra iki bakanlık arasında yapılan 3 Ağustos 2018 tarihli protokolle yerel kamu hizmetlerine ilişkin karar verme, hizmet üretme ve bunların yürütümüne dair asli görevler İçişleri Bakanlığından alınarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na verilmiştir. Bu protokolle idari vesayete ilişkin görev, yetki ve sorumlulukların İçişleri Bakanlığı’nda kaldığı belirtilmiştir.
Protokolde böyle bir işbölümü yapılmış olmasına karşın yerel yönetim hizmetlerinin planlanmasında ve sunumunda asıl yetkili bakanlığın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olması, idari vesayet yetkilerinin İçişleri Bakanlığına özgülenmesi durumunu da sorgulatır hale gelmiştir. Belediyelere ilişkin mevcut mevzuat uyarınca faaliyet raporları, bütçe, borçlanma, işletme kurma, yurt dışı ilişkiler, bazı hizmetlerin imtiyaz yoluyla devri, taşınmaz tahsisi, norm kadro ilke ve standartları gibi konularda artık Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetki sahibidir.
20 Haziran tarihli bir önceki yazımızda da belirttiğimiz üzere idari vesayet sadece yerel yönetimler üzerinde değil tüm yerinden yönetim kuruluşları üzerinde merkezi yönetimin sahip olduğu bir yetkidir. Yerel yönetimler üzerinde de tek yetki sahibinin İçişleri Bakanlığı olup olmadığı tartışılabilir ancak yerel yönetimler alanında öne çıkan bakanlığın bakanıyla ve mülki idare amirleriyle hem mevzuat hem de teamül gereği İçişleri Bakanlığı olduğuna kuşku yoktur.
Ticari bir gözle yerel yönetimlere bakış ve hizmetlerin sunumuyla denetiminde ortaya çıkan bu ikilik birçok yönetsel ve toplumsal sorunun altında yatan nedendir. Mevcut durumda, ülke topraklarının düzenli ve bütünlüklü yönetilmesi güçleşmiştir.
DOÇ. DR. OZAN ZENGİN
ANKARA ÜNIVERSİTESİ SBF/MÜLKİYE