Lozan-Montrö akşam treni - Prof. Dr. Erhan KARAESMEN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Lozan-Montrö akşam treni - Prof. Dr. Erhan KARAESMEN

19.12.2021 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Beyaz zirveleri, zümrüt yeşili yamaçları ve araya sıkışmış berrak gölcükleri ve akarsularıyla Alp Dağları bir görsel güzellikler yumağıdır. Bu göz ziyafetinin en yoğunlaştığı yöreler İsviçre topraklarına rastlar. Görsel ve çevresel çekiciliğin yanı sıra İsviçre dört ayrı kökenden gelip dört ayrı dil konuşan insanların dengeli bir sosyal komşuluğu içinde çok ileri bir sosyal demokrasi yaklaşımı sergileyerek gelişmiş bir ülkedir. Fransa’ya komşuluk yapan Leman Gölü kıyısındaki yoğun doğal güzellik sergileyen küçük yerleşim yerlerinden ikisi Lozan ve Montrö’nün Cumhuriyet Türkiyesi’nin oluşumu aşamasında anlamlı sosyo-politik kavramları günümüze kadar ileten mekânlar olduğu hatırlanmalıdır. Gençliğinin bir bölümünü Leman Gölü sahilindeki yörelerde geçirmiş ve müzik meraklısı bir kişi olarak yarım yüzyıl önceki dönemlerin ünlü ve çekici müzik festivalleri arasında sıkça gidip geldiğim olurdu. Cenevre-Lozan-Montrö trenine saat altı civarında Lozan’dan biner ve Montrö Müzik Festivali’nin akşam sekizde başlayacak konserine yetişirdik. Konser çıkışı sonraki saatlerde de Montrö’den gece treniyle Lozan’a ve Cenevre’ye dönülürdü. 

BEKLENTİLERE UYGUN

Cumhuriyet Türkiyesi’nin ulusallık düşüncesine, tarih kültürüne ve barışçıl dünya görüşüne dayalı eğitim sistemini almış kuşakların insanı olarak bu tren yolculuklarında müziksel izlenimleri yeniden yaşamanın yanı sıra 1920’lerin ve 1930’ların Türkiyesi’ni hep aklımdan geçirirdim. Lozan uluslararası müstevli güçlere karşı inançlı bir dayanışmanın, bağımsızlığın ve kurtuluşun simgesi olarak hep zihnimizdeydi. Göl kıyısına dik bir yamaçla inilen yerleşme düzeni içinde Uşi Şatosu adını taşıyan anıtsal bir binanın cephe duvarları üzerinde iri ve gözükür harflerle o mekânın, tarihi Lozan Antlaşması’nın imzalandığı yer olduğu bilgisi verilirdi. Bu bilgi bizler için bir övgü kaynağı ve yüz yıl öncenin istilacı dünyası için bir utanç unsuruydu. Daha küçük bir kentsel yerleşim yeri olan Montrö’ye gelince, bu küçük kasabada da Cumhuriyet tarihimizi yakından ilgilendiren bir başka uluslararası antlaşmanın Cumhuriyet Türkiyesi’nin beklentileri doğrultusunda imzalanmış olduğu bilinirdi. 

TEHLİKE ORTADA

1922’den 1936’ya uzanan bu onurlu uluslararası kabullenilmişliğinin bir simgesi olarak Lozan’dan Montrö’ye giden akşam treni neredeyse İstanbul’a kadar uzanıp mesajlar dağıtan güç kaynağı olarak algılanırdı. İmgeleştirilmiş biçimiyle o trenin vagonlarından birinin günümüz Türkiyesi’ne getirtilip bir “Ulusal Bilinç ve Tarih Müzesi”nde sergilenmesinin uygun olacağını düşünürdük. Günümüz gerçeklerinde ise Lozan-Montrö kavramlarına hayali bir tren yolculuğu yaptırtmanın anlamı artık çok azalmıştır. 1920’ler ve 1930’lar ruhunun uluslararası yeni bir ilişkiler omurgası yaratacak biçimde günümüz Türkiyesi’ne yeniden yerleştirilmesi gerçeği açıktır. İstanbul’un kuzeyinde bir yerlere yapılacağından söz edilen o tartışmalı kanalın Karadeniz ve Marmara’nın tüm dengelerini bozacak aykırı nitelikler taşıdığı açıktır. Yapay bir deprem tartışması ortaya sürülerek olayın coğrafi ve çevresel bozukluk yönlerinin küçük boyutlara indirgendiği bilinmektedir. 

ARTIK DAHA DA ÖNEMLİ

Yerkabuğunun epeyce derinlerinde ortaya çıkacak bir sismik enerji boşalma riskinin küçücük bir kanalın açılmasıyla artıp büyümeyeceği açıktır; ancak tersinden giderek Marmara Bölgesi’nde oluşma şansı yüksek orta boy bir deprem bile yerkabuğunda büyük şekil bozulmalarına yol açacaktır. Örtü üzerindeki yapay kanallar içinden akıtılması planlanan sularla birlikte ve çevresinde oluşturulacak binaların da yıkılmasıyla büyük bir çevresel ve kentsel yıkım yaşanacaktır. Marmara Bölgesi’nin coğrafi, doğal, çevresel dengelerinin yanı sıra uluslararası politik sataşmalara karşı koruyuculuk görevini yerine getiren Montrö Sözleşmesi’nin yüce anlamının bir kez daha anlaşılmış olması kıvanç vericidir. Ancak 1920’lerde ve 30’larda Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal çıkar koruyuculuğu ve uluslararası dengeleri kollayıcılığı yönlerine yapılan sataşmaların artışından ise utanç ve endişe duyulduğu olgusu da bir gerçektir. 

Lozan ve Montrö ruhuna her zamankinden daha fazla bağlanma gereği ortaya çıkmıştır. 

PROF. DR. ERHAN KARAESMEN

Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025