Klasik Batı müziği kadar olmasa bile dans müziğinin modernleşme sürecinde moral olarak topluma yeni bir anlayış getireceğine; kadın ve erkeğin bir araya gelmesinin, çağdaşlık yolundaki önemini bilen Atatürk, ülkenin yeniden inşasında başlangıçların önüne öyle güzel uvertürler koymuştur ki geleceğin librettosunu (hikâyesini) kafasında çoktan planlamıştır. Günümüzde bunca üzüntü ve sıkıntılara rağmen kültür ve sanatın ayakta kalması onun bu ileri görüşündendir. Bugün, 29 Nisan Dünya Dans Günü’nde çağdaşlaşma ve dansı ele alalım.
Atatürk kültürlü, sağlıklı bir toplum haline gelmenin, sanatsal etkinliklerin yapılması ile hız kazanacağını biliyordu. Bu düşünceler doğrultusunda 1930'dan sonra Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere Türkiye'nin birçok kentinde bugün bile olmayan balolar ve danslı toplantılar yapılırdı. Sarayburnu'ndaki Batı çalgıları ile çalınan müzikli dans toplantılar, o zamanlar çok meşhurdu. Vals, polka, kadril gibi kavalyeli danslar, 1800’lerde Selanik, Manastır ve Makedonya kentlerinde boy göstermeye başlamıştı. Daha sonra İstanbul'da Harbiye, Tıbbiye ve Galatasaray liselerindeki gençlerin Batı anlayışındaki bu yaşama ayak uydurması, o zamanlarda kız ve erkek arkadaşlığı, toplumda gereken rahatlığa ulaşamamasına rağmen hızla yayıldı.
‘YAŞAMALI, CANLI KALMALIYIZ’
Balo ve dans toplantılarına Atatürk hiç de yabancı değildi. Ali Fuat Cebesoy anılarında Mustafa Kemal'in Selanik'te harp okulunda kısa sürede olağanüstü güzellikte vals öğrendiğini, bunu ders aralarında arkadaşlarına da öğrettiğini yazar. Onun bu dansa olan ilgisi yaşamı boyunca devam etmiş, Çankaya'da ve Ankara Palas’taki danslı toplantılarda partneriyle daireler çizerek fokstrat yaparken güzel dans etme bilinci ile çok neşelendiği; yanlarından geçtiği gençlere “Yaşamalıyız, canlı kalmalıyız” sözleriyle onları dansa davet etmesi insanına olan sevgi, sanatının yapısını ve bu yoldaki uygarlık anlayışının bir göstergesiydi.
Kimi kişiler, düşüncede, konuşmada ve davranışta doyumsuzdur. İç dünyaları yüzlerinden okunan insanlar vardır. Etrafa karşı duyarsız, sessiz ve bilinçsizdirler. Kimi insanlar da bir konçerto, bir senfoni orkestrası gibi çok seslidir. Duyguları frenleyenleri umursamazlar. Suskunluk onlar için huzursuzluktur. Sohbet etmek, birlikte olmak, kendisini ve etrafı mutlu etmek ve özlemlerini dile getirmek onlar için önemlidir. Bu iki varlık arasındaki farklılıklar psikolojik, ekonomik ve diğer etkenlerden kaynaklanabilir. Ama insan önce kendisiyle savaşmalıdır. Kendisini manen yüceltmek ve toplumuna katkıda bulunmak için hevesli olmalıdır. İşte dans bunlar için aracı ve büyük bir yardımcıdır. Birçok kadının ve erkeğin bir araya gelerek güzel bir müziğin eşliğinde dans etmesi, çağdaşlaşmak ve sosyalleşmek için iyi bir örnektir. Bu insanlar adeta senfoni orkestrasının yanına kocaman bir koroyu da katarak yaşamlarını daha da renklendirirler.
TÜRK BALESİNİN TEMELLERİ
Böyle özel bir günde Ninette de Valois’den bahsetmemek olanaklı mı? Dünya bale tarihinin en önemli isimlerinden, İngiltere Kraliyet Balesi'nin de kurucusu Ninette de Valois, 1947'de ülkemize Cumhurbaşkanı İnönü tarafından davet edildiği zaman Valois’in eşi bunun ütopik bir düşünce olduğunu, Müslüman bir toplumun bu sanatı sindirebilmesinin kolay olmayacağı söylemişti. Ancak “Madam” lakaplı Valois, Türkiye’deki çeşitli folklor oyunlarını izlemiş; oyunların çeşitliliği ve güzelliği onu şaşırtmıştı: Türkler de böyle dans eder miymiş?
Valois sonraki dönemde Türk balesinin temellerini atmış, onun yetiştirdiği çocuklarla Devlet Balesi, ilk gösterisini yapmıştı. Valois, Türkiye’de sanatta adını duyurmuştu... Anadolu köylü danslarının kısır döngü içinde kalmayıp bilimsel ve akademik rayına oturtulmasının ve yozlaştırılmadan, ehil ellerde klasik balenin terminolojik normları içinde yeni bir temel (ekol) oluşturulmasının çabası içindeydi. Valois, Ferit Tüzün’ün müziği ile sahneye koyduğu Çeşmebaşı balesiyle yerel motiflerle klasik balenin hareketlerini modernize ederek dünya balesine şahane bir örnek sunmuştur. Bugün de “Madam”a teşekkürlerimizi sunmak biz sanatçılar ve insanlarımız için önemli bir görevdir.
OĞUZ ÖZLEM
ANKARA DEVLET BALESİ SANATÇISI