Mustafa Kemal'in ağzından Ankara Antlaşması - DOÇ. DR. HÜNER TUNCER
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Mustafa Kemal'in ağzından Ankara Antlaşması - DOÇ. DR. HÜNER TUNCER

21.10.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Mustafa Kemal önderliğinde Türk ordusu bir yandan Yunan ordusuyla savaşırken öte yandan, diğer devletlerle barış girişimleri de sürdürmekteydi. Sakarya zaferinin önemli diplomatik sonuçları şunlar olmuştu: Kafkas cumhuriyetleriyle 13 Ekim 1921’de imzalanan Kars Antlaşması ve Fransa ile 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması.

İkinci İnönü zaferinden sonra Fransızlar, Kilikya’da nihai zaferi kazanabilecek olanaklarının olmadığını anlayınca, bir çözüm için Ankara hükümetine yanaşma yollarını aramaya başlamıştı. Türkler de Yunanlara karşı yoğun askeri hareketlerin hazırlık aşamasındayken Kilikya cephesinde düşmanlıkların uzatılmasını istememekteydi. Fransa’nın temsilcisi Franklin Bouillon, Ankara hükümeti yetkilileriyle görüşmelerde bulunmak üzere 9 Haziran 1921’de Ankara’ya gelmiş ve iki devlet arasındaki resmi görüşmeler 4 gün sonra başlamıştı. Franklin Bouillon ile görüşmeleri bizzat Mustafa Kemal yürütmekteydi. Fransızlarla yürütülen diplomatik görüşmeleri Mustafa Kemal, Nutuk’ta şöyle anlatmaktadır:

MİSAKI MİLLİ TEMEL NOKTA

“Rusya ile aramızda Moskova Antlaşması imzalanmış ve doğudaki durumumuz belirlenmişti. İtilaf Devletleri’nden ulusal ilkelerimizi kabul edeceklerle anlaşmanın yararlı olacağı düşünülmekteydi. Özellikle Adana, Antep ve dolaylarını yabancıların elinden kurtarmak bizce önemli görülmekteydi.

Savaşı sürdürmeye ne Fransızlar ve ne de biz istekliydik. Bu yüzden onlar da biz de birbirimizle ilişki kurmanın yollarını aramaya başladık. Fransa hükümeti, eski bakanlarından Franklin Bouillon’u özel olarak Ankara’ya göndermişti. 9 Haziran 1921 günü Ankara’ya gelen Bay Franklin Bouillon ile iki hafta kadar görüşmeler yaptım; bu görüşmelerde Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey’le Fevzi Paşa Hazretleri de bulundular.

13 Haziran 1921 Pazartesi günü Ankara istasyonundaki özel konutumda yaptığımız ilk toplantıda, görüşmelerimize temel olacak noktayı belirlemek gereğinden söz açarak konuşmaya başladık. Ben, bizim için temel noktanın, Ulusal Ant’ın (Misakı Milli) içeriği olduğu ilkesini ortaya koydum.

Sözlerimi şöyle sürdürdüm: ‘Eski Osmanlı İmparatorluğu’ndan yeni bir Türkiye Devleti doğmuştur. Bunu tanımak gerekir. Sevr Antlaşması, Türk ulusu için öylesine uğursuz bir ölüm kararıdır ki onun bir dost ağzından çıkmamasını isteriz. Sevr Antlaşması’nı kafasından çıkarmayan milletlerle güven temeline dayanan ilişkilere girişemeyiz. Bizim bakımımızdan böyle bir antlaşma yoktur.’

Misakı Milli’nin maddeleri baştan sona kadar görüşülüp tartışılmaya devam edildi; üzerinde en çok durulan nokta, kapitülasyonların kaldırılmasını ve bağımsızlığımızın tam olarak sağlanmasını isteyen madde oldu. Ben, Franklin Bouillon’a şunları söyledim:

‘Tam bağımsızlık, bizim bugün üzerimize aldığımız görevin özüdür. Bu görev bütün ulusa ve tarihe karşı yüklenilmiştir. Okumuş, okumamış bütün ulus bireyleri, hepsi belki işin içindeki güçlükleri iyice kavramaksızın, bugün yalnız bir nokta yöresinde toplanmış ve sonuna dek kanını akıtmaya karar vermiştir. O nokta, tam bağımsızlığımızın sağlanması ve sürdürülmesidir. Tam bağımsızlık; elbette siyasa, maliye, ekonomi, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla tam bağımsızlığından yoksunluğu demektir’.

Fransız hükümetiyle Türk ulusal hükümeti arasında kesin anlaşma noktalarının saptanabilmesi için, biraz daha zamanın geçmesi zorunlu oldu. Ne bekleniyordu? Belki Türk ulusal varlığının, Birinci ve İkinci İnönü’den sonra daha büyük bir başarı ile pekiştirilmesi bekleniyordu. Gerçekten Bay Franklin Bouillon’un kesin karar alarak imza ettiği Ankara Antlaşması, büyük ve kanlı Sakarya Meydan Savaşı’ndan 37 gün sonra, 20 Ekim 1921’de oluşmuş bir belgedir.

Bu antlaşma ile siyasa, ekonomi, askerlik alanlarında ve başka hiçbir konuda bağımsızlığımızdan hiçbir ödün vermeksizin, yurdumuzun değerli parçalarını düşman elinden kurtarmış olduk. Bu antlaşma ile ulusal isteklerimizi, ilk kez olarak Batı devletlerinden biri kabul etmiş ve onaylamış oldu.”

DİPLOMASİ ZAFERİ

20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması ile Türkiye ve Fransa arasındaki savaş durumuna son verileceği açıkça belirtiliyordu. İki devlet arasında bütün esirler mübadele edilecekti. İskenderun bölgesi için özel bir yönetim oluşturulacaktı. Antlaşmada Türkiye ile Suriye arasında yeni bir sınır hattı saptanıyordu. Yeni sınır çizgisi, Kilikya bölgesini ve Bağdat demiryolunun büyük bir kısmını Türkiye sınırları içinde bırakıyordu. Fransa’ya hiçbir konuda Türkiye’nin egemenliğini sınırlayabilecek bir ayrıcalık tanınmamaktaydı. İskenderun Sancağı’nın Suriye’ye terk edilmesi Türkiye açısından önemli bir özveriydi. (Bu özveri 1939 yılında Hatay’ın anavatana katılmasıyla telafi edilecekti.)

Ankara Antlaşması ile Türkiye, doğu ile güney cephelerindeki durumu istikrara kavuşturmuş ve böylece, Misakı Milli amaçlarını kısmen gerçekleştirmişti. Bu antlaşma ile Fransa, ulusal hükümeti tanımış olmaktaydı ve bu da Mustafa Kemal’in diplomasi alanında kazanmış olduğu büyük bir utkuydu.

DOÇ. DR. HÜNER TUNCER

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025