Belli konularda toplumsal farkındalık yaratmak ve toplumu bilgilendirmek için özel günler saptanıp ilgili kurumlar ve kişiler tarafından günün önemine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamalar yapılır. Bu günler amacına ulaşır mı, yoksa yalnızca konuşulur, sosyal medya hesaplarından günün önemine ilişkin açıklama mı yapılır, tartışılır.
Bu bağlamda Birleşmiş Milletler (BM) tarafından da halkı endişe verici konularda bilgilendirmek, küresel sorunları ele almak için siyasi irade ve kaynakları harekete geçirmek ve insanlığın başarılarını kutlamak ve pekiştirmek için uluslararası günler ve haftalar belirlenmiştir. BM, uluslararası günlerin varlığının kendi kuruluşlarından öncesine dayanmasına karşın, bunları güçlü bir savunuculuk aracı olarak benimsediğini ileri sürmektedir. Aynı savunuculuk topyekûn silahsızlanma konusunda da yapılmaktadır. 26 Eylül de BM tarafından “Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Gün” olarak belirlenmiştir.
BM’nin internet sayfasında nükleer silahsızlanmanın tarihsel gelişimi ve amacı şöyle belirtilmektedir: “Küresel nükleer silahsızlanmanın sağlanması, Birleşmiş Milletler’in en önemli silahsızlanma önceliğidir. Bu, nükleer enerjinin kontrolü ve atom silahları ile kitle imha silahlarının ortadan kaldırılması için özel öneriler sunma yetkisiyle Atom Enerjisi Komisyonu’nun kurulduğu 1946 tarihli genel kurul kararının konusudur. Birleşmiş Milletler o zamandan beri nükleer silahsızlanmayı ilerletmek için birçok önemli diplomatik çabanın ön saflarında yer almıştır. Genel kurul 1959’da genel ve tam silahsızlanma hedefini onaylamıştır. 1978’de, genel kurulun Silahsızlanmaya Adanmış İlk Özel Oturumu, nükleer silahsızlanmanın silahsızlanma alanında öncelikli hedef olması gerektiğini daha da kabul etmiştir. Birleşmiş Milletler’in tüm genel sekreterleri bu hedefi aktif olarak desteklemiştir.”
EYLEM-SÖYLEM TUTARSIZLIĞI
Bu yıl 26 Eylül Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Günü’nde, BM Genel Sekreteri António Guterres, “Bu önemli günde, nükleer silah sahibi devletleri, insanlığın üzerindeki bu gölgeyi kaldırmaya çağırıyorum. Silahsızlanma yükümlülüklerinize uyun ve nükleer silahların tamamen ortadan kaldırılmasına kararlılıkla devam edin” sözleri ile silah üretici ve nükleer silah sahibi ülkeleri topyekûn silahsızlanmaya çağırmaktadır.
Aynı genel sekreter 2018’de başlattığı “Ortak Geleceğimizi Güvence Altına Almak” başlıklı silahsızlanma gündeminde; “silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi, BM’nin çalışmalarının merkezinde yer almalı.
Barış ve güvenlik için ortak çabalarımızın ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Kitle imha silahları, konvansiyonel silahlar ve geleceğin silah teknolojileri de dahil olmak üzere tüm silahsızlanma konularını kapsayan bir dizi pratik önlemi özetleyen gündem, uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması, insanlık ilkelerinin gözetilmesi, sivillerin korunması, sürdürülebilir kalkınmanın teşvik edilmesi ve silahlı çatışmaların önlenmesi ve sona erdirilmesi için kritik bir araç olarak silahsızlanmaya odaklanmaktadır” şeklinde silahsızlanma konusundaki görüşlerini dile getirmiştir.
Genel sekreter sözlerinde ne kadar samimidir bilemeyiz. Ancak günümüzde kadın, çocuk, hasta, yaşlı demeden çok sayıda sivilin ölümüne yol açan İsrail’in Filistin halkına karşı yaptığı insafsız soykırım tüm hızıyla devam ederken ne BM ne de genel sekreter ciddi bir karşı durma ya da İsrail’e yaptırım uygulanması konusunda herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
ACIMASIZ SALDIRI SÜRÜYOR
29 Ağustos’ta basına yansıyan habere göre, Gazze’deki sivil can kaybının artmasından duyduğu endişeyi dile getiren BM Genel Sekreteri Guterres, “İsrail’in Gazze kentini işgal etme niyetini duyurması yeni ve tehlikeli bir aşamaya işaret ediyor” açıklamasında bulunmuş, sosyal medya platformu X’teki resmi hesabından yaptığı paylaşımda, “Yüz binlerce sivil bir kez daha kaçmak zorunda kalacak. Bu da aileleri daha da büyük bir tehlikeye sürükleyecek” diyerek “Bu, son bulmalı” ifadesini kullanmış, sorunun askeri yolla çözülemeyeceğini belirterek Gazze’deki can kaybı ve yıkım seviyelerinin “son dönemde eşi benzeri olmadığını” ifade etmiştir. Devamla “Gazze şu an enkaz, ceset ve ciddi uluslararası hukuk ihlali olabilecek örneklerle dolu,” acilen kalıcı bir ateşkese ihtiyacımız var” demiş ve bir milletin yok olmasına yol açan bu acımasız savaşın kaynağını Hamas’ın elindeki İsrailli rehineler olduğuna bağlayarak “Rehineler derhal serbest bırakılmalı ve maruz bırakıldıkları acımasız muamele son bulmalı” çağrısında bulunmuştur.
26 Eylül tarihini “Nükleer Silahlardan Tam Temizlenme Günü” olarak kutlayan BM ve genel sekreterinin, silahlar ve savaşlar konusunda içine düştüğü bu ikilem açıklanmaya muhtaçtır ve samimi görünmemektedir.
60 bini aşkın, çoğu savunmasız sivilin acımasızca öldürüldüğü, çocukların açlıktan ölmesine göz yumulduğu, yetmezmiş gibi hâlâ yerleşim yerlerine, hastanelere, toplanma alanlarına bombaların yağdırılması karşısında herkes suskun, cılız birkaç demeç dışında İsrail’e etkili bir karşı duruş, bir yaptırım yok. Tabii ki tam bir nükleer silahsızlanma olsun ama bu yetmez, topyekûn silahsızlanma ve savaşlara dur demenin zamanı çoktan gelmiştir ve geçmektedir.
Prof. Dr. Ülkü Sarıtaş