Toplumsal cinsiyet ve saygı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Toplumsal cinsiyet ve saygı

18.03.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Kadim geleneklere karşıdır diyerek “toplumsal cinsiyet eşitliği”ne karşı çıkmak, eskilerin deyimiyle “abesle iştigal etmektir!”. Türkiye Cumhuriyeti, CEDAW sözleşmesinden imzasını çekerek, tüm dünyanın önünde köleci çağlara döndüğünü mü ilan edecektir?

Dilimize “toplumsal cinsiyet” olarak çevrilen “gender” sözcüğü, bilimsel bir terimdir: Kadın ve erkek cinslerine geleneklerin, kültürlerin -anatomik ve fizyolojik özeliklere kimi kez bağlı olarak (kas gücü talep eden işlerin erkeklere uygun görülmesi ) ve çoğu kez bağlı olmayarak (kadınların daha az zeki sayılmaları ya da gülmelerinin ayıp kabul edilmesi )- atfettiği özellikler anlamına gelir.
Yasal söylem niçin “toplumsal cinsiyet eşitliği” terimini yeğler? “Cinslerin eşitliği”nden dem vurmanın, zihni kadınların köleleştirilmesi önyargısıyla koşullandırılmış olanları hemen “eşitlik=özdeşlik” yanılgısına düşüreceği için. Kadın ve erkek elbette özdeş yani “aynı” değildir. Eşit olmaları, kadın birey ile erkek bireyin devletin, ailenin, toplumun, ve sermayenin yani kurumların önünde fırsat ve hak eşitliğine kavuşmaları, farklı değer yargılarına tabi tutulmamaları anlamına gelir. Somut örnek vermek gerekirse, aynı işi yapan kadın ve erkek çalışanın, devletten veya şirketten eşit ücret alması; toplum indinde kadına ayrı, erkeğe ayrı cinsel ahlak anlayışının uygulanmaması gibi. Kadınların aşağılanmasının, dışlanmasının ezilmesinin biyolojik etmenlerdense toplumsal önyargılardan kaynaklandığı; kültürlerin ve geleneklerin doğanın kadının karnına yüklediği soyun devamı meselesini sonuna kadar istismar ettiği apaçıktır. O nedenle yasa, kadını savunabilmek için geleneğin karşısına geçmiştir. Elbette, insanlığın uzun tarihinde yeni bir yasal anlayıştır bu; ama Fransız Devrimi’nin “yurttaş eşitliği” ilkesine, dönemin kadınlarının “Peki, ben yurttaş değil miyim?!” haklı feryadına kadar uzanan ve tarihsel süreçte pek çok erkek tarafından da desteklenmiş olan bir büyük mücadelenin önemli bir basamağıdır bu yasal anlayış ve yasal söylem. Ve en önemlisi Türkiye Cumhuriyeti, imzacı devletlerde yasa ağırlıklı olan ve bu anlayış ve söylemle somutlaşmış Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne imza koymuştur. (CEDAW: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi)
Dolayısıyla, kadim geleneklere karşıdır diyerek “toplumsal cinsiyet eşitliği”ne karşı çıkmak, eskilerin deyimiyle “abesle iştigal etmektir!” Türkiye Cumhuriyeti, CEDAW sözleşmesinden imzasını çekerek, tüm dünyanın önünde köleci çağlara döndüğünü mü ilan edecektir? Sormak isterim: Töre uğruna kadın öldürmek de köklü bir gelenektir; onaylanmalı ve desteklenmeli midir? İnsan hayatına ve onuruna aykırı düşen gelenekleri -ki uygarlığın kökeninin köleciliğe dayanması dolayısıyla hiç de az değildir böylesi- kutsamak abestir.
Gelelim “saygı” meselesine. İonna Kuçuradi “İnsan niçin değerlidir?” sorusunu “Değer yaratabildiği için” diye yanıtlar. Buradaki “değer” sözcüğünün parasal değerlerin çok üstünde bir anlam taşıdığını vurgulamak herhalde gereksizdir. İnsanın sırf insan olmaktan kaynaklanan saygınlığının -kâğıt üstünde bile olsadünya çapında kabulü, bin yıllar almıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kabul edilen “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi”nden söz ediyorum. “Hak” kendiliğinden var olan bir değerdir; doğar doğmaz sahip olduğumuz “yaşama hakkı” gibi; “adalet” ise yüksek bir makamın dağıttığı bir değerdir. İnsanlığın ulaştığı “haklardan söz edilme” aşamasında tutup da cinsiyetler arası ilişkilerde “adaletten” söz edenlere sormak isterim, bu “adalet”in mahkemesi neresidir, hâkimi, savcısı, infaz memuru kimlerdir?
Kimse çocuğunu karşı cinse özellikle saygısız olsun diye yetiştirmez. Kadınlar, erkekler ve aralarındaki ilişki konusunda bireylerin kişiliklerinin temellerine işleyen etkiler, aile kurumu içinde ve bireysel yaşamın ilk yıllarında alınır. Çocuklar süngerin suyu emmesi gibi, yakınlarında tanık oldukları davranışları içselleştirirler. Babanın anayı dövdüğü bir ailede büyüyen erkek çocuk, yetişkinliğinde fikir düzeyinde bu durumu aşsa bile -hayat, sayısız örneğiyle tanık tanıktır kikadına karşı şiddet eğilimi taşıyacaktır. Ailede elbette saygıya ihtiyaç vardır ama yetmez; yakın ilişkiler sevgiye ve güvene dayanır. Sevgi ve güven yoksa geriye kalan saygı değil, korku ve kindir.
Türkiye, çeşitli nedenlerle her türlü toplumsal ilişkide saygının unutulduğu, yerini şiddetin ve hakaretin aldığı kederli bir diyar haline geldi. Evet, saygı dersine ihtiyaç var, ama acaba öğrencisi kim ve öğretmeni nerden bulmalı?

Erendiz Atasü

Yazarın Son Yazıları

Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025