Olaylar Ve Görüşler

Yargı boğuluyor! - Av. Erol Türk

23 Ocak 2025 Perşembe

Anayasanın ikinci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğu yazmaktadır. Ama ülkemiz anayasasız yönetilmektedir. Çağdaş hukuk devleti, toplumsal ilişkileri düzenleyen, insanların barış içinde bir arada yaşamasını sağlayan, akla ve bilime dayalı kurallar içeren, aynı zamanda devletin yaptırım gücünü de belirleyen, herkes tarafından uyulması zorunlu kuralların oluşturduğu bir rejimle yönetilen devlettir. Demokratik ülkelerde yargı bağımsızdır.   

Otoriter devletlerde, hukuk, despot bir kişinin veya küçük bir azınlığın isteklerine göre ve yargı da bu tür isteklere cevap verecek şekilde düzenlenir. Bu nedenle despotizmle yönetilen ülkelerde yargı ahlakından ve adaletten bahsetmek olanaklı değildir. İktidarı ele geçiren bütün despot yöneticiler yargı eliyle, muhaliflerin, aydınların, yazılı ve görsel basının, üniversitelerin özgürlüklerini yok eder. Otoriter yönetimler kirli işlerinde yargıyı kullanırlar. Bu tip ülkelerde hukuktan ve adaletten bahsedilemez.  

Bugün hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye slogan atan genç teğmenleri ordudan ihraç etmek için disiplin soruşturması yürütülüyor. Anayasaya göre eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Buna rağmen MEB, laikliğe aykırı akıl ve bilimden uzak gerici eğitimi yerleştirmeye çalışıyor. 

Görevi laik Cumhuriyeti korumak ve kollamak olan savcılar, kurucu liderimiz Atatürk’e hakaret edenler hakkında hiçbir işlem yapmıyor. Esenyurt Belediye Başkanı Prf. Dr. Ahmet Özer’in evi basılıyor, gözaltına alınıp tutuklanıyor. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat bir gizli tanık beyanıyla gözaltına alınıyor, dört gün Emniyet’te bekletiliyor ve savcılıkta ifadesi alındıktan sonra tutuklanıyor. İnsanlığımdan, elli yıllık bir hukukçu olarak utanç duyuyorum. Bu savcı ve yargıçların nasıl bir hukuk tahsili yaptıklarını merak ediyorum. Haklarında onlarca yolsuzluk dosyası olan AKP belediye başkanları ve diğer yöneticiler hakkında neden işlem yapılmıyor, yargı önünde hesap sorulmuyor. İstanbul cumhuriyet savcısını eleştiren İmamoğlu hakkında jet hızıyla soruşturma başlatılıyor. Zafer Partisi genel başkanı yemek yediği restoranda gözaltına alınıyor.

Kendi değiştirdiği anayasaya dahi uymayan AKP genel başkanı, anayasaya aykırı olduğunu bildiği halde dördüncü kez cumhurbaşkanı adayı olmayı ve hatta ömür boyu başkanlığını yapmayı düşündüğü teokratik devletini ilan etmeyi hayal ediyor. İstanbul seçimlerini üç kez kazan İmamoğlu’nu siyaset dışına atmak, kesilen hortumları yeniden yandaş tarikatlara, vakıflara bağlamak istiyor. Tarafsızlık yemini etmiş olan yetkili ama sorumsuz cumhurbaşkanı bizzat yargıya emir ve talimat veriyor. Turpların büyükleri heybede diyerek hangi belediye başkanlarına operasyon yapılacağını açıklamaktan çekinmiyor.  

Can Atalay, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Gezi mahkûmları için hak ihlali kararı veren anayasa mahkemesi ve AİHM kararları uygulanmıyor, Yargıtay’ın bir ceza dairesi anayasa mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunarak anayasayı ihlal ediyor. 

Ağacı kendi kurdu çürütür. Yargı, tek adama biat eden,  hukuka ve vicdani kanaatlerine göre karar veremeyen yargıçlar tarafından boğuluyor. Bu hukuksuzluğun daha fazla sürdürülmesi diyalektiğe aykırıdır. Yargı, hukuku içselleştirmiş, evrensel insan haklarına ve özgürlüklerine inanan hukukçular tarafından kurtarılacaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları